Ana içeriğe atla

Kayıtlar

yeni düzen... yeni beyaz yakalı

Yaklaşık 25 senedir, çalışma hayatının içerisindeyim. Bu süreçte epey değişiklikler gördüm. Çok daha radikal bir takım değişikliklerin de yaşanacağını düşünüyorum. Bu yazımda, bu değişikliklerin neler olabileceğine dair öngörülerimi paylaşmak istedim. Maddeler halinde sıralayacağım: Üniversite mezunu olmanın getirdiği avantajlar kayboldu ya da kaybolmak üzere. Artık o kadar çok üniversite ve o kadar çok üniversite mezunu var ki, üniversite mezunuyum demek, bugün için okuma yazmam var demek kadar doğal ve sıradan. Uzaktan çalışma, esnek zamanlı çalışma, proje bazlı çalışma gibi isimler altında süren dağıtık ve atomize iş gücü çalıştırma modeli yaygınlaşacak.  Bu model, kapitalizmin sıkıntıya giren sermaye birikim modeline can suyu verse bile sorunu çözmek için yetersiz kalacak.  Birbirini fiziksel olarak hiç görmemiş ekipler, gelişmiş iletişim olanakları sayesinde, gene fiziksel olarak hiç bulunmadıkları bir ülkedeki X şirketi için hizmet üretecekler. Bu arada son derece sıkı iş

Çobanoğlu Restaurant / Eymir Gölü - ANKARA

Senelerdir gidip geldiğim ve her seferinde huzur bulduğum Eymir Gölü ile ilgili ayrıntılı rehber hazırlama işine giriştiğimde, göl kıyısında yer alan mekânları ayrıca tanıtmam gerektiğini fark ettim.  Göl çevresinde araç trafiği tek yönlü olunca, Çobanoğlu'na araç ile ulaşmak epey sürüyor. Gölbaşı tarafındaki kapıyı kullanarak göl kıyısına girdiyseniz, göl çevresindeki turunuzun şık bölümünün son tesisi Çobanoğlu. Adını, geniş bahçesindeki Çobanoğlu çeşmesinden alan bu tesis, kahvaltı, gözleme, ızgara çeşitleri ve sıcak-soğuk mezeleri ile sağlam bir mutfağa sahip.  Eymir gölü, genişçe akan ve kıvrımlarla ilerleyen bir nehre benziyor, haritadan baktığınızda. Bu yüzden, Çobanoğlu'nda otururken küçük bir göl görüyorsunuz. Göl kıyısındaki diğer tesisler ise Çobanoğlu'ndan görünmüyor.  İster bahçesinde oturun, ister soba ile ısıtılan içerisinde çok keyif alacağınızı düşünüyorum Çobanoğlu'nda. TRT tarafındaki kapıdan, yürüyerek ya da bisiklet ile, trafiğin tersi yön

Eymir Gölü rehberi

Google haritasında Eymir Eymir Gölü rehberi yazayım diyordum. Kısmet bugünlereymiş. Öncelikle bu yazının henüz tamamlanmadığını belirteyim. Göl çevresindeki mekânlar için ayrı yazılar hazırlıyorum. Onlar tamamlandıkça, bu yazı içerisinden bağlantılarla ulaşabileceksiniz. Wikipedya'nın, ülkemizden de erişebileceğiniz bağlantısındaki bilgilere göre 4,2 km uzunluğa, 0,25 km genişliğe sahip gölün en derin yeri 5,5-6 metre. Yüzölçümü  1,09 kilometrekare olan g ölün kıyı uzunluğu ise 9 km. Gene aynı kaynaktaki bilgilere göre Eymir, kaynağını Mogan gölünden alıyor. İki göl arasında su geçişine izin veren ve kapakları bulunan bir kanal var. Eymir, Mogan'dan kot olarak düşük. Bu yüzden akış, Mogan'dan Eymir'e doğru oluyor. Eymir'in fazla suyu ise, TRT tarafında dereleri besliyor.  Eymir, 1956 yılında kurulan Orta Doğu Teknik Üniversitesi'ne tahsis edilmiş 45 kilometrekarelik arazinin içerisinde yer alıyor. Göl çevresi ve bu 45 kilometrekarelik arazinin bir bö

kilo verme projesi - birinci PİK raporu

güneşli günler göreceğiz Doktora tezi yazanlar, başlığa bakıp PİK'in ne olduğunu tahmin edebilir. Doktora tezinin nasıl gittiğini takip amacıyla belli aralıklarla toplanan Tez İzleme Komitesi'nin TİK'lerine benzeyecek benim Proje İzleme Komite'lerim :) Mâlum, 22 Ocak 2019'da, ilân ettiğim kararım ile kilo verme projeme resmen başladım. Hedefim öyle ulaşılmaz değil, en azından umutluyum :) Diyelim ilk kilom 75 olsun, bunun ilk ay sonunda, %2'sinden kurtulmuş olmak istiyorum. Başka bir değişle, bu sabah tartıda 73.5 kg görmek idi hedefim. merak ediyorsunuz biliyorum, ki ben de fazlasıyla merak ettim... ve, sonuç, 73.6 kg. hedef şaştı mı? kesinlikle,  ama en azından aşağı doğru bir hareket başladı. borsacı tabirleri ile bence 75 kuvvetli bir dirençti, aşağı yönlü harekette. O kırılınca, 70'e kadar inerim. Ancak 70'te çok güçlü bir destek var pastalar/börekler/simitler... Bakalım, hedef ilk günkü gibi, 5 ay sonunda toplam 7.5 kg, y

Sayısal Karasal Televizyon yayıncılığı

baharın habercileri Teknolojinin gelişmesine paralel olarak, her sektörde, büyüklü küçüklü dönüşümler meydana geliyor. Televizyon yayınlarının dağıtımı da teknolojik gelişmelerden nasibini aldı. Ülkemizde televizyon yayınlarına ulaşım için kullanılan ortam büyük ölçüde uydudur. RTÜK’ün 2018 yılında yaptığı araştırmadaki verilere göre hanelerin %79’unda uydu, %13’ünde kablo, %9’unda dijital platform bağlantısı bulunmaktadır.  Avrupa Birliği üyesi ülkelerde televizyon yayınlarına erişimin nasıl olduğu ise, ülkeden ülkeye çok değişiklik göstermektedir . Kimi ülkelerde uydu ve kablo, kimi ülkelerde kablo ve sayısal karasal, kimilerinde ise uydu ve sayısal karasal iki yöntem olarak ağırlık kazanmaktadır. Burada dikkat çekilmesi gereken, hiçbir ülkede tek yöntemin ağırlıklı olarak varolduğu bir model tercih edilmediğidir.  Sadece uydu şebekesine, bu kadar bağımlı olmanın doğurabileceği sakıncaların başında elbette yayın güvenliği gelmektedir. Yayınların verici istasyonlarına fiber k

Netflix - Organize İşler Sazan Sarmalı üzerine uçuşan fikirler

Sapanca - NG Hotel bahçesi Netflix , 2016 yılının başında ülkemizin de arasında olduğu 130 ülkede erişilebilir olduktan sonraki günlerde yazdığım yazımın başlığı net olan tek şey: Netflix Değiştirir' di. Aradan geçen senelerde bu sözümün doğrulandığını görüyorum.  Yayıncılık sektörünü takip eden ve gelişmeleri doğru yorumlayan herkes için beklenen şeyler tüm bu yaşadıklarımız. Sektör lideri, inovatif bir şirket, Netflix , ülkemiz gibi payTV pazarı oldukça sığ olan, hanelerin %30'u payTV abonesi, bir piyasaya girerse, piyasada işler değişir. Bugünlerde yaşadıklarımız aslında yakın gelecekte yaşayacaklarımızın fragmanı niteliğinde.  Elbette yasal sınırlar çizilmezse... Konuya uzak olan okuyucularım için kısa özet niteliğinde bir kaç yazımın bağlantısını ekleyeceğim aşağıya. Bu yazımın devamını okumadan önce o yazılarımı sırayla okumalarını rica edeceğim. ilk yazı 2011 tarihinde. Henüz ülkemizde hiç konuşulmazken Over The Top TV (OTT) konusunda, Türkçe ilk yazılarda

Bir Valize Ne Sığar ki? / Ankara Sanat Tiyatrosu

"tiyatro" etiketli yazı yayınlamayalı 5 sene kadar olmuş. Oysa bu süre içerisinde bir çok oyun izledim. Bu oyunlara dair yazmamış olmamın tek açıklaması oyunlar üzerine yazacak bir şey bulamamam değil elbette. Vakitsizlik, isteksizlik, araya giren başka konular... Bu uzun ve muhtemelen gereksiz başlangıcın ardından gelelim Ankara Sanat Tiyatrosu'nun sahnelediği mübadele öyküsüne. Oyunun yazarı ve yönetmeni Yeşim Dorman. Dorman, yazıp yönettiği oyunda rol de alıyor. Oyunun, AST'ın internet sitesindeki sayfasında şu ifadelere yer verilmiş: "Sen bu kökleri, o tohumları yok edersen, yerinden yurdundan edersen ve onun yerine benimkiler geçsin dersen; dünya harikası bir caminin dibine gökdelen dikersin. Dünyanın en güzel zeytinlerinin olduğu yere Mübadele ile gelen insanlar tütüncüydü. Zeytin ağacı hiçbir şey ifade etmiyordu onlara. Anadolu Rum’u için zeytin ağacı onun ayrılmaz parçasıydı. Ama oraya yerleştirdiğin insan, bundan hiçbir şey anlamıyordu. Ki

Meşhur Ankara Dönercisi

Ankara döneri, " mahreç işareti " ile coğrafi işaret tescili yapılmış bir üründür. İçerisinde kullanılan etin özelliklerinden terbiyede kullanılacak malzemenin oranlarına kadar ayrıntılı olarak tanımlanmış dönerin en iyi örneğini sunduğunu ileri süren bir çok mekân var.  Ankara Kalesi civarında da aynı iddia sahibi lokantalardan birisi, bence, öne çıkıyor. Lokantanın adı, tahmin edebileceğiniz gibi, Meşhur Ankara Dönercisi. Elektronik malzeme ve uydu ekipmanlarını toplu halde bulabileceğiniz Konya Sokak üzerinde, sokağın Anadolu Medeniyetleri Müzesi tarafına yakın, bir başka değişle, Bentderesi tarafından uzaktaki ucunda yer alıyor lokanta. Sulu ve lezzetli bir döneri var lokantanın. Etleri hep aynı kasaptan temin edip, aynı usûl ile marine ediyorlarmış. Dönerin yanısıra bugüne kadar yediğim en lezzetli kavurmalardan birisini de sunuyorlar. İşkembe çorbası da var lokantada. Yemekler ile ilgili daha ayrıntılı tarifler yapabilmeyi isterdim. Etin hangi cins hayvanın, ha

Masum - BluTV - Netflix

Yayıncılık dünyasındaki yirmi senemin son onbeşini "ne olacak bu yayıncılığın geleceği" konusunda çalışarak geçirince BluTV, Netflix ve diğer yeni medyalardaki gelişmeleri heyecan ile takip ediyorum.  2017 senesinde ilk gösterimi yapılan Masum adlı dizi, BluTV platformu için üretilen bir içerikti . Haluk Bilginer, Nur Sürer, Ali Atay, Okan Yalabık, Serkan Keskin, Tülin Özen, Bartu Küçükçağlayan, Mehmet Özgür rol aldığı bu yapımı Seren Yüce yönetmişti. Berkun Oya, proje tasarım ve senaryodan sorumluydu. 8 bölümlük dizi, 150 dakikalık dizilere alışmış olanlar için oldukça farklıydı. Farklı olan sadece sürenin kısalığı değildi elbette. Senaryodan görüntü yönetimine, alışageldiğimiz dizi kalıplarının olmayışından etkileyici müziğe bir başkalık vardı Masum'da. Benim açımdan bakıldığında ise sadece bir platformda yayınlanması en önemli değişiklikti. Ayrıca Over The Top TV (OTT) platformu sayesinde tüm sezonu arka arkaya izleyebiliyordunuz. Gerçi platforma tüm sezon birden

Saklıbahçe / Ankara

Söğütözü'nde alışveriş merkezi ve diğer binalar henüz yapılmamışken varolan piknik alanını hatırlayanlar için, Saklıbahçe'nin yerini tahmin etmek kolay. Günümüzde Armada adlı alışveriş merkezinin yakınında, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Merkezi Binası'nın ise arkasında yer alan bahçe içerisinde.  Girişini bulmak biraz zahmetli olabilir, tarif etmeye çalışayım. Armada'nın kapalı otopark girişini sağınıza aldığınızda, Armada 2'ye doğru devam etmeniz gerekiyor. Yönünüz Kızılay'a doğru olacak şekilde, sağınızda Armada, solunuzda başka bir AVM/İş Merkezi yolun sonuna kadar ilerliyorsunuz. Yol bittiğinde sola, AŞTİ'ye doğru küçük bir sokak gider. O sokağa gireceksiniz. Artık sağınızda tel örgü, solunuzda ise gene iş merkezi var. Bir süre ilerledikten sonra Fevzi Hoca Balıkçısı ve Hacı Abdullah Lokantası'nın tabelasını göreceksiniz sol tarafınızda. Güvenlik kulübesine lokantaya/Saklıbahçe'ye geldiğinizi söylediğinizde geçmenize izin veriliyor. 

Murphy / Samuel Beckett

Okuduğum Murphy, Ayrıntı yayınlarından çıkmış. Uğur Ün, Fransızca ve İngilizce metinleri birlikte kullanarak dilimize çevirmiş. Bendeki baskısının tarihini bilemesem bile 4 Haziran 1995 öncesi olduğuna eminim. 178 sayfa. Beckett denildiğinde akla ilk gelen eser Godot'u Beklerken oluyor elbette. 1906 yılında İrlanda'da doğan Beckett, Godot'u Beklerken adlı oyunu 1948 yılında yazmış, Fransızca olarak. Seneler önce, sanırım 1996 yılında, ODTÜ Oyuncuları sahnelediğinde izlemiş ve çok beğenmiştim oyunu. Hayatımızın, tıpkı oyundaki karakterler gibi, gelip gelmeyeceği - hatta varolup olmadığını bile bilmediğimiz - Godot'ları bekleyerek geçtiğini düşünmüştüm. Gene aynı senelerde hediye olarak verilen Murphy adlı romanı ise bir türlü bitirememiştim.  Bu yarım bırakışın arkasında farklı nedenler olsa bile sonuç değişmiyordu, yarım kalmış bir şey vardı geride/ortada. Yarım kalanları bitirmeden, ilerlemek pek olası olmuyor. Farklı kitaplar girse de araya, ister istemez, zam

İki Güzel Günahkar Bedia - Güzel Eleni / Ahmet Rasim

1864 yılında doğan ve 1932 yılında vefat eden Ahmet Rasim'den okuduğum ilk eser Bedia ve Güzel Eleni adlı iki öyküden oluşan İki Güzel Günahkar adlı kitap oldu. 96 sayfalık kitabın okuduğum 4. baskısı Arda yayınlarınca Ağustos 1988 tarihliydi.  Bedia ve Güzel Eleni öyküleri İstanbul'da geçen aşk ve tutku öyküleri. Her iki öyküde de etkileyici bir dil var. Duru cümleler, özellikle Güzel Eleni öyküsünde, çarpıcı benzetmelerle insanı içine çekiyor. Ahmet Rasim'in bu iki öyküsünde dönemin İstanbul'una dair izler bulabilirsiniz.  Bu yıl içinde becerebilirsem, Ahmet Rasim'den bir roman okumak istiyorum. 

yakında blogda / kitap - 2

Geçen ay başladığım bir diziye devam ediyorum. Yakında bloga eklemeyi düşündüğüm kitap notlarını önceden paylaşıyorum. Dizinin ilk yazısında bahsettiğim 4 kitabı okumaya başlamıştım. Bu kez öntanıtımını yaptığım 4 kitabın ise sadece bir tanesini okumaya başlamıştım bir zamanlar. Aradan çok mevsimler geçtiği için, bu kitabı da, en baştan okumalıyım. Lafı fazla uzattım gene, buyurun Şubat 2019 içerisinde notlarını eklemeyi umduğum 4 kitaba: 1. Beyninize Hoş Geldiniz / Sandra Aamondt - Sam Wang  ( 23 Mart 2019 tarihinde eklendi ) NTV yayınlarından çıkan kitabın 3. baskısını okumayı planlıyorum. Boğaç Erkan tercümesiyle yayınlanan kitabın ilk üç baskısı Şubat 2011 tarihli. Yazarların ikisi de nörobilimci. Arka kapağında şunlar yazılı: Mozart dinlemek gerçekten de bebeğinizi daha zeki yapar mı? Matematik söz konusu olduğunda, erkekler hakikaten kadınlardan daha mı başarılı? Yumurta kapıya dayandığında sınavdan önce pek çok bilgiyi yutmaya çalışmak işe yarar mı? Beyninize Hoş Geldin

eymir eymir ve gene eymir

Ankara'nın vahasıdır... #eymir #odtü #ankara