Ana içeriğe atla

Sayısal yayıncılık dünyasında son durumlar, bu kez önce radyo

Dükkanı bir yıl boyunca kapalı tutan bakkal gibi benim de ilk yapacağım raflardaki malların ne durumda olduklarını kontrol etmek. Bu ve ilerleyen bir kaç gün boyunca ertelenen yazılar yayınlayacağım. Başlıktan anlaşılacağı gibi öncelikle blogda en çok konu edilen alan, sayısal yayıncılık.
Ülkemiz, başka bir çok alanda olduğu gibi, yayıncılık sektöründe nevi şahsına münhasır özelliklere sahip. Seksen milyona yaklaşan nüfusa ve ülkemize yakın coğrafi büyüklüğe sahip olup radyo ve televizyon için frekans tahsis ihalesini tamamlamamış başka ülke yok diye biliyorum. Frekans tahsis derken analog yayıncılık için frekans tahsisinden bahsediyorum. 1993 yılına kadar uzanan bir tarihi var konunun. Bir blog yazısının sınırlarını fersah fersah aşan, doktora olmasa bile sağlam bir yüksek lisans tezi çıkartacak kadar geniş, ülkemizde frekans tahsis ihalelerinin yapıl(a)mamış olmasının nedenleri.
Yayıncılık dünyasına uzak okuyucularımı düşünerek nedir bu frekans neden, ihale yapılmalıydı, bundan sonra ne olur, ne olmalı açıklamaya çalışayım.
Gecekondu radyolar
Gecekondu ne kadar güzel türetilmiş bir kelimedir. Çoğunlukla hazine arazisinin üzerine, gene çoğu kez, adı üzerinde bir gecede evin kondurulması ile bitirilen kaçak yapılar. Frekans da ev yapılabilecek niteliklere sahip arsalar gibi sınırlı sayıda olan kamusal bir kaynak. Arsayı belediyeler üretiyor, frekansların hangi amaçlar için kullanılacağına ise ITU, BTİK karar veriyor. FM radyoları için 88 - 108 MHz bandı tahsis edilmiş durumda. Normalde ne olmasını beklersiniz? İlgili kuruluş, bizde RTÜK, il, bölge ve ülke ölçeğinde yayın yapmayı düşünen radyo sahiplerinin katılması için ihaleler düzenler. İhalede, ihaleye girme koşullarını taşıyan katılımcılar arasında en yüksek teklifi veren yayın yapmaya başlar. Ülkemizde ne yazık ki işler böyle yürümedi. RTÜK kurulduğunda FM bandında yayın, bir anlamda hazine arazisine evler konulmaya, ilk gecekonduların dumanı tütmeye başlamıştı. Gene de geç kalınmış sayılmazdı. FM bandı, hazine arazisi, radyolarla dolu değildi. Yapılacak bir tahsis ihalesinde mevcut tüm yayıncıların, tam istedikleri frekans olmasa bile, bir yer bulabilmesi mümkündü. Daha önce dediğim gibi sebebini tartışmanın uzun süreceği koşullar sonucu FM frekans bandı, analojiye devam ile boğaz sırtlarındaki hazine arazisi, tahsis ihalesi yapılmadan kullanılageldi bu güne kadar.
Deniz bitti
Boğazdaki araziden imar geçirip sağlıklı konutlar üretemeyen devlet mevcut durumda evi olanlara tapu tahsis belgesi verip belediye hizmetleri götürdü. Yol, su, elektrik verdi. Onların kullanım ücretlerini tahsil etti. Radyo yayıncılığında da benzer bir süreç işledi. Frekans tahsis ihalelerini yap(a)mayan ilgili kuruluş mevcut yayıncılara geçici yayın lisansı adında bir izin ile durumu sürdürmeyi seçti/seçmek zorunda kaldı. Radyo yayıncıları reklam gelirlerinin belli bir payını RTÜK e ödemeye devam ediyor. Ancak tüm bunlar hazine arazisinin işgalinin devam ettiği gerçeğini değiştirmiyor. Peki deniz neden bitti? Yer boğaz sırtı olunca herkes ev yapmak istiyor haliyle. Ancak arsa sınırlı. Herkese ev yeri kalmadı ve artık bahçeler birbirine girdi. Komşu gecekondunun balkonu benim evin içine girdi neredeyse. İstanbul'da 100 (yüz)den fazla radyo istasyonu yayında. 88MHzdeki yayın 88.2 MHzibdeki yayın ile karışıyor. Bu durumdan kimse memnun değil. Devlet araziden imar geçirmeye karar verdi ve gecekonduları yıkacak. Alınan karar gereği bölgede eskisi gibi bahçeli evler olmaya devam edecek ama arsanın büyüklüğü ve evlerin büyüklüğü dikkate alındığında mevcut durumda bahçeli gecekondusu olan herkese bu yeni düzenlemede ev arsası çıkmıyor. İstanbul'da 50 civarında FM radyosu olabiliyor ancak. Devlet elbette vatandaşını düşünecek. Şehrin yeni gelişen bir bölgesinde boş duran bir hazine arazisinden de lüks yapılı site olacak şekilde imar geçiriyor. Analojimizde bu sayısal radyo yayıncılığı oluyor. Kimse eski düzeni bozup bu şehre uzak lüks siteye taşınmak niyetinde değil. Gecekonduda otururum herkes ahbap tanış ne işim olsun lüks sitede diyor. 
Sayısal radyoda son gelinen nokta bu. FM için zamanında yapılmayan frekans tahsis ihaleleri şimdi içinden nasıl çıkılacağı belli olmayan bir süreci doğurdu. Tıpkı gecekondulaşma sürecinde politika ile ilgilenenlerin bu önemli kesimi karşılarına almak istememeleri gibi bir boyutu da var elbette konunun. İşin o kısmına hiç değinmedim.

Yorumlar

  1. analoji çok güzel, ama bütün analojilerde olduğu gibi, somut durumu tam olarak açıklayamama gibi bir sorunu var. burada sorun, gecekondu gibi, en azından başlangıçta, yoksulların başını sokmak için icat ettikleri bir fenomenle, çoktan köşeyi dönmüş büyük sermaye gruplarını karşılaştırmak. birincilerinki çok temel bir "insani" ihtiyaçtı, ikincierinki kapitalizmin kar hırsına yaslanıyor daha ziyade. katılır mısın bilmiyorum :)
    web sayfana uzun samandır bakmıyordum, çok güzel yeni şeyler eklemişsin, ama kategorizasyonla mı ilgili bilmiyorum, aradığını bulmak pek kolay olmuyor, belki bir maintenance lazım :)
    sevgiler

    YanıtlaSil
  2. tespitiniz çok doğru. benzetme pek yerinde olmamış. yaklaşık bir yıldır, yeni yazı eklemeyi bıraktım. selamlar, saygılar

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

IPTV World Forum Ardından, Teknik Değerlendirme - 1

Yazının başlığını Teknik Değerlendirme - 1 dedim. Bunun bir dizi yazının ilki olduğunu düşünerek öyle yazdım. Pek uzun yazmayacağı, dizi yapmayı düşündüğüm için. Öncelikle Türk Telekom ve TTNet üzerine görüşlerimi yazayım. Etkinliğin ana destekçilerindendi her iki şirket. Türk Telekom'un üst şirket olarak görürsek, ki öyle aslında, Argela, TTNet ile birlikte sergi alanında büyük yer almışlardı. Argela, yazılım geliştirme alanında çalışıyor. TTNet, malum internet servis sağlayıcısı. Türk Telekom'un etkinlikte açıkladığı stratejisine göre IPTV , internet ve Voice over IP (IP üzerinden ses:VOIP) hizmetini TTNet üzerinden sunacak. İnternet ve telefonu tek faturada birleştirmeyen Türk Telekom, üç hizmet için tek fatura dönemine geçmeyi planlıyor. IPTV'yi itici güç olarak kullanacak. 3 farklı ekrandan (telefon, televizyon ve bilgisayar) televizyon izlemenin olanaklı olacağı ileri sürülüyor. Planlaması kolay, uygulaması ise zor bir hizmet IPTV. Multicast broadband internet bağl

IPTV World Forum İstanbul'un ardından

Bu satırları yazarken etkinliğin ikinci günkü programı devam ediyor. İki günlük, oldukça yoğun program tam zamanında başlaması, zaman çizelgesine uygun devam etmesi ile uluslararası bir organizasyon olduğunu belli etti. Katılım ücretinin yüksekliğinin getirdiği en önemli sonuç etkinlik izleyicilerinin gerçekten ilgili kişiler olmasıydı. Sadece ilk gününü takip edebildiğim etkinlikte TTNet ve AirTies CEO'ları gibi çok üst düzey konuşmacılar söz aldı. Oturumların araları, toplantı salonunun önündeki fuayede kurulan sergileri gezmek için yeterli uzunlukta tutulmuştu.  İstanbul'un en kolay ulaşılabilen otellerinden birisi olduğunu düşündüğüm Mövenpick'in seçilmiş IPTV Forum için. Levent metrosunun çıkışında yer alan otel, aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet köprüsünün dibinde. Levent metrosundaki otobüs duraklarında Sabiha Gökçen havaalanına direkt giden İETT otobüsü kalkıyor. Zaten Atatürk havaalanına raylı sistemle, aktarmalar yaparak ulaşılabiliyor. Sabah 6 uçağı Atatürk hav

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

bir kez daha, nedir bu sayısal karasal televizyon?

Blog sayfamda DTT etiketiyle yayınlanmış 100'e yakın içerik bulunsa da, geçenlerde buluştuğumuz lise arkadaşlarımın sorusu üzerine, bir kez daha yazmaya karar verdim. Bilenler, okumadan geçebilir. Bilmeyenler ve sektörün uzağındaki kişiler düşünülerek hazırlanmış bir yazıdır.  Soru - yanıt şeklinde kurgulanmış yazılarımın daha çok okunduğu gözlemi üzerine, buyurun sık sorulan sorularla Sayısal Karasal Televizyon: Şimdi tam olarak neden bahsediyoruz? Çanak ile izlediğimiz televizyon mu?

Sayısal radyo - Norveç FM yayınlarını sonlandıran ilk ülke olacak mı?

Blog sayfamda sayısal radyo yayınlarıyla ilgili yazdığım yazılar var. Bunlara bir yenisini eklemenin yeri geldi. Yazıya karar vermemin nedeni, Avrupa Yayın Birliği (European Broadcasting Union: EBU) teknoloji dergisi Tech-i'in Aralık 2013 sayısının başlığı "end in sight for FM?" Dergide FM yayınlarını kapatmayı planlayan Norveç'teki durumu irdeleyen bir yazı var.  Norveç, FM radyo yayınlarını 2017 yılında sonlandırmayı hedefleyen ve bunu açıklayan ilk ülke . Ülkede sayısal radyo yayınları ile FM analog radyo yayınları eş anlı olarak yapılıyor. Sayısal radyonun tanıtılması ve desteklenmesi için kamu yayıncısı NRK ile Norveç'in en büyük özel radyo yayıncısı P4 ortaklığında Digital Radio Norway (DRN) adlı bir yapı kurulmuş . Bu kamu - özel birlikteliği sayısal radyonun yaygınlaştırılması için önemli bir sinerji yaratmış. 2013 sonu itibariyle Norveç'in %90'ını kapsayan iki adet DAB+ multipleksi bulunuyor. Norveç kamu yayıncısının yükümlülüğü ise 2014 son

Kocadağ At Çiftliği Kocadağ Köyü / Havran

Deniz, kum, güneş tatilinden sıkıldıysanız ve Edremit körfezi civarındaysanız size süper bir alternatif: At binmek. Edremit'ten Balıkesir'e giden yol üzerindeki şirin ilçe Havran'ın Kocadağ köyünde bu mekan. Henüz dört yaşında olan iki(z) kızlarımız çok keyif aldılar at binmekten. Altınızda sizden epey güçlü b ir hayvan varken dengede durmaya çalışmak, yorucu bir o kadar da keyifli bir uğraş. Eğer hayatınızda at binmeyi hiç denemediyseniz, emin olun deneyince siz de kabul edeceksiniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.    Kocadağ At Çitfliği'nde at binmenin yanı sıra lezzetli mutfağını da deneyebilirsiniz. Mantı, haşlama içli köfte, ızgara köfte ve elbette demleme çay. Fiyatlar derseniz bu konuda ucuz / pahalı yorumu yapmak istemiyorum. Bunun yerine bir kaç seçtiğim ürünün fiyat bilgisini paylaşacağım. Ancak, öncelikle sipariş edeceğiniz yiyeceklerin hepsinin büyük bir özenle hazırlanıp, aynı özenle servis edildiğini belirteyim. Biz mantı, içli köfte, ızgara hellim ve

Yarının Türkiyesine Seyahat / Ahmet Emin Yalman

Ahmet Emin Yalman , cumhuriyetin tanıklığını yapmış gazetecilerden. İmparatorluk zamanında, 1888'de, Selanik'te doğmuş ve 1972 yılında İstanbul'da vefat etmiş. Bu uzun ömrüne iki dünya savaşı, iki askeri darbe sığmış.  Yarının Türkiyesine Seyahat, ilk basımı 1944 yılında Vatan Matbaası tarafından yapılan ve Köy Enstitüleri deneyimini anlatan bir inceleme / tanıklık kitabı. Benim okuduğum bu eserin Cem Yayınevi tarafından 1990 yılında yapılan yeni baskısı. Yayınevi bu yeni baskıda 1944 yılındaki metnin yanı sıra Köy Enstitüleri neden kuruldu başlıklı bir inceleme ve ilk metinde adı geçen enstitü öğrenci ve yöneticilerinin 1990 yılındaki durumlarını eklemiş. Bunları eklemekle eseri güncelleştirmiş bir yerde. Ancak, yeni baskıya bu eklemelerin yapıldığına dair bir önsöz konulmamış. İçindekiler dizini de kitabın sonunda. Kitap, Ahmet Emin Yalman'ın önsözü ile başlıyor. Keşke yayınevi ayrı bir önsöz ile eseri takdim etseydi. Köy Enstitüleri deneyimi, genç cumhuriy

Almanya'da televizyon yayınlarına erişim

Televizyon yayınları kablolu ve kablosuz olmak üzere iki ortam kullanılarak evlere ulaştırılır. Her iki ortam için de farklı uygulamalar bulunmaktadır. Kablonun kullanıldığı durumlarda Kablo TV, IPTV seçenekleri mevcuttur. Kablosuz ortam için ise uydu ve karasal vericiler kullanılabilir. Her ortamın kendisine göre avantajı, dezavantajı vardır. Daha ayrıntılı analizlerde, yayıncı için ve izleyici için avantajlar ve dezavantajlar olduğu görülecektir. Hatta ülkelerin düzenleyici denetleyici kuruluşlarının desteklediği ve/veya kösteklediği televizyon dağıtım yöntemleri olduğu söylenebilir.  Bu uzun girişi yazmamın sebebi, Arthur D. Little adlı araştırma kuruluşunun yakın tarihte yayınladığı bir araştırma. Lars Riegel ve Julien Duvaud-Schelnast imzalı   Almanya'da TV Platformları 2014 ve sonrası başlıklı 10 sayfadan ibaret rapor, Almanya'da son dönemin sıcak tartışma konusu durumundaki sayısal karasal televizyonun geleceğine ilişkin önemli analizler içeriyor. Geçtiğimiz Nisan

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe