Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Geleceği İcat Etmek / Nick Srnicek, Alex Williams

@Wonderland Eurasia, Ankara 2019 Kitabın adından konusunu anlamak kolay değil. Belki de bu yüzden, 'Postkapitalizm ve çalışmanın olmadığı bir dünya' alt başlığını da eklemiş yazarları. Ahmet A. Sabancı'nın dilimize kazandırdığı eserin yayınevi Deli Dolu - Tudem Yayın Grubu. 444 sayfa ve 8 bölümden oluşan eserin, 2017 yılında yapılan ilk baskısını okudum.  Robotlar işlerimizi elimizden mi alacak, yapay zekâ ile rutin olmayan işlerde de insansızlaşma yaygınlaşacak mı, peki insan ne olacak? Böylesi bir geleceğe doğru gidiyorsak sol nasıl bir hayat tasarlamalı? Mevcut mücadele yöntemleri başarılı mı? 'Occupy hareketi'nin sürdürülememesini nasıl açıklamalı? Peki çözüm ne? Kitabı bir paragraf ile özetlemem gerekse, yukarıdakileri yazardım. Kitabın kullandığı bir terimin Türkçe çevirisine takılıp uzun süre ilerleyemedim okurken. İlk bölümün adı şöyle: "Siyasi Sağduyumuz: Folk Siyasetine Giriş". Bugüne kadar folk denildiğinde aklıma Modern Folk Üçlüsü d

Biz / Yevgeni Zamyatin

@Wonderland Eurasia / ANKARA Biz, bugüne kadar okuyup çok sevdiğim bir çok kitabın ilham aldığı bir kitapmış. Zamyatin, 1884 doğumlu, mühendislik eğitimi almış Rus yazar. Biz adlı kitabı Rusya'da yasaklanınca Rusya dışına çıkartılıp İngilizce'ye çevrilip yayınlanmış ardından İngilizce'sinden tekrar Rusça'ya çevirisi yayınlanmış. Ülkemizdeki çevirileri, çoğunlukla bu Rusça-İngilizce çevirisinden yapılmış. Yakın dönemde İthâki yayınları, Biz'in Rusça orijinal baskısından yapılan çevirisi ile okurları buluşturdu. Çeviriler arasında ne kadar fark var bilemiyorum. Ancak, orijinalden çevirinin, çeviriler sırasında yaşanılan anlam kaymalarını en aza indireceği muhakkak.  Bu uzun ve muhtemelen gereksiz girişin ardından gelelim Biz'e. Öncelikle, yazının başındaki cümlemi açarak başlayayım: Ursula K. Le Guin'in Mülksüzler, George Orwell'in 1984 adlı eserlerinde Biz'in izleri görülüyor. Zaten her iki yazar da Zamyatin'in eserinin gücüne dair tespitle

2019 değerlendirmeleri: Nisan

Dördüncü ay ve değerlendirmeler sürüyor :) Benim için ve blog için epey şaşırtıcı bir istikrar :)  Hedefler  ile başlayıp, aylık değerlendirme raporları ile sürüyor 2019.  Ocak  ve  Şubat  ve Mart derken, 1 Mayıs ile birlikte, Nisan değerlendirmesi karşınızda.   Dört adet, uygulanabilir hedef koymuştum senenin başında. İlki, eski alfabeyi öğrenme; ikincisi, evde okunmayı bekleyen kitapları okuyup bitirmeden yeni kitap almama; üçüncüsü, spor ve son hedef ise daha nitelikli teknik yazılar. Ay ay hedeflerin ne kadar gerçekleştiğini yazarken, sanırım Şubat ayında, ilk hedefi uzun yaz tatiline bırakmıştım. Kısacası, kalan üç hedef ile ilgili neler yaptım, ondan bahsedeyim: Geçenlerde gittiğim bir sahaftan iki kitap satın aldım ve böylelikle ikinci hedefte bir delik açmış oldum :) Ancak, sevindirici yan iki önemli eser için sadece 20 TL verdim. Yani bütçeye bir etkisi olmadı. Aslında, yeni kitap satın almamış olsam bile kütüphaneden alıp okuduğum kitapları düşününce, hedefi önceki

tarçınlı yeni baharlı kek

Kek, bir dönem her sabah yaptığım bir lezzet. Hatta bir hafta içerisinde beş sabah üst üste kek pişirmiştim. Aslında oldukça basit ve garantili bir formülü var. Üç yumurta, iki bardak un, birer bardak şeker ve süt, bir bardağa yakın zeytinyağı ile bir paket kabartma tozu. Bu malzemelerin dışında koyacaklarınız, kekin lezzetini çok değiştiriyor. Yazıyı bloga eklememin nedeni, geçenlerde bir arkadaşımın yapmış olduğu ve tadı damağımda kalan keki denemem...  Yeni Bahar eklenmiş kek ... Yukarıdaki formülün kek haline çevrilmesi için de garantili bir tarif var: Yumurtaları şeker ile birlikte çırpıyoruz. Yumurtaları kırmamız gerektiğini unutmayın :) İyice çırptıktan sonra tüm malzemeyi kabın içerisine ekleyip, ki kalan malzemeleri hatırlarsak: 2 bardak un,  bir paket kabartma tozu,  bir bardağa yakın zeytinyağı ve  bir bardak süt,  İşte devreye, bu keki farklı kılan malzemeler giriyor: Bir çay kaşığı tarçın, bir çay kaşığı yeni bahar ve bir avuç kadar ceviz / fındık / y

Kilo verme projesi takibi - 3

Hava ısınıyor, yavaş da olsa, önümüz yaz. Üç ay önce başladığım ve arada ciddi sektelere uğramasına karşın ısrarla sürdürdüğüm "kilo verme projesi"nin değerlendirme raporunu, beklenen bir haberi vererek açmak istiyorum... Geçtiğimiz 30 günün sonunda kilom bir önceki veriye göre.... 0   kilo değişti... Son raporda, 73,2 Kg olarak not etmişim ve tartı, bir kez daha aynı kilo ve gramı gösterdi... 73,2 kg. Projenin hedeflerini güncellemek şart oldu. Güncellenen ve süresi iki ay uzayan projeye göre; Önümüzdeki ayın hedef kilosu : 72 kg Haziran 22'nin hedef kilosu : 70 kg Temmuz 22'nin hedef kilosu : 67,5 kg Spora devam... ve önümüzdeki ay boyunca öğün sayısını ikiye, öğünler arasını ise 16 saate çıkaracak bir düzen denemesi yapacağım. Bu deneme, Ramazan öncesi başlayacak ve Ramazan sonuna kadar devam edecek. Ramazan dışında kalan dönem boyunca, akşam yemeği 20'de bitirdikten sonra, ertesi gün 12'ye kadar, kalori içeren bir şey yeme - içmeyi

Netflix değiştirir demiştim, değiştiriyor - 2

Yazının başlığı "Netflix değiştirir demiştim, değiştiriyor" idi. Sonra, eski yazılarıma bakarken aynı başlığı daha önce kullandığımı gördüm. Hem konunun devamı hem de aynı başlıklı ikinci yazı olması sebebiyle başlığa "- 2" ibaresini koydum.   2016 yılının Ocak ayında bloga eklediğim yazımdan alıntı ile: "Şimdi düşünün, zamanında çok izlenen ve bir şekilde ekranlardan ayrılmak zorunda kalan yapımları, diyelim Behzat Ç.'yi ya da Leyla ile Mecnun'u ya da bunlara benzer kült içerikleri de yayınlamaya başlayan, hatta bununla kalmayıp orijinal içeriklerini kendi yapım şirketiyle üretmeye soyunan bir platform sistemi kökten sarmaz mı?" Aradan 3 seneden biraz fazla zaman geçti. Leyla ile Mecnun ve Behzat Ç. tam tahmin ettiğim gibi Netflix platformunda eklendi.  Geçen aylarda internet ortamına düşen bilgiye göre Behzat Ç. dizisinin yeni bölümleri Netflix platformu için çekilecek. Bu yazıyı eklememin nedeni ise hem tahminlerimin doğru

yayıncılığı değişen şeklinin görünen yüzü: Vlogger'lar

Eymir gölü kıyısı Orfoz Restaurant Blogum 15. yaşının içerisinde. Kasım 2019'da, 15'ini bitirmiş ve 16. senesinden gün almış olacak. Bir zamanların "moda" uğraşlarından olan blog yazmak, artık, günün diliyle, "out". "In" olan ise, vlog videosu hazırlamak. Action Cam olarak adlandırılan cihazlar kullanılıyor çoğunlukla vlog'larda. "Vlogger"lar, Youtube öncelikli olmak üzere, video paylaşım sitelerinde açtıkları kanallarda, büyük bölümü belli konuya odaklanmış (araba testleri, makyaj, yemek tarifi, oyuncak tanıtımı, matematik sorusu çözümü...) 8-10 dakikalık videolar yayınlıyorlar.  İş modeli basit: izlenme ve abone sayısına paralel olarak video arasına konulan reklamdan elde edilecek pay ile yeni ve daha ilgi çekecek videolar üret. Ünlü oldukça, "ürün yerleştirme" reklamları al. Yani, video içerisinde, izleyiciye çok belli ettirmeden, alttan alta reklam yap :)  Peki yayıncılık dünyası nasıl etkileniyor?  Bundan b

Türkiye İş Bankası Tarihi / Uygur Kocabaşoğlu

Kitap etiketiyle yayınladığım yazıların başlıklarında, kitabın adı "/" işareti ve yazarların adı yer alıyor. Bu yazının konusu Türkiye İş Bankası Tarihi kitabı ise bir grup araştırmacının ortak eseri. Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı'nca, koordinatörlüğünü üstlenen Prof. Dr. Uygur Kocabaşoğlu'nun yanı sıra, çalışmanın yayınlandığı 2001 senesindeki akademik ünvanı ile, Doç. Dr. Güven Sak, Prof. Dr. Sinan Sönmez, Funda Erkal, Murat Ulutekin, Özgür Gökmen ve Nesim Şeker hazırlanmış. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından ilk ve sanırım tek baskısı Aralık 2001 tarihinde yapılmış. Nadir Kitap adlı sahaf sitesindeki ikinci el fiyatlarına bakınca, pek ilgi görmediği söylenebilir. Ekleri ve dizini ile birlikte 732 sayfalık büyük format basılmış bir eser.  Kişisel tarihimde de önemli bir yeri olan Türkiye İş Bankası'nın tarihi, 1876 - 1946 arasındaki 70 seneye olan merakım ile de örtüşüyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomik kalkınma sürecinden bağı

insan insan

Başlık anlamsız gelebilir. Dert etmeyin. Herşeyin anlamlı olması ya da okuyanların her anlamı fark etmesi gerekmiyor. Blog yazmanın en keyifli yanı bu, kimseye açıklama yapmak, editörü ikna etmek gerekmiyor. İçinden nasıl geçiyorsa, gönlüne nasıl uygun geliyorsa öyle yazabiliyorsun. Aynı rahatlık, başlıklar için de geçerli.  Henüz dinlemediyseniz, Fazıl Say'ın İlk Şarkılar adlı albümünde yer alan İnsan İnsan 'ı öneririm. Şarkının başında sesini duyduğumuz bir soprano değil, Cem Adrian. O kadar tiz seslere inebilmek bir hediye elbette.  Yazıda kullandığım fotografı Çankaya Güneş Sokak'ta çektim. Cinnah caddesinin paraleli olan sokak üzerinde, bir sokak sanatçısının eseri...

Hıfzı Topuz'un Afrika'sı

Cumhuriyet ile yaşıt bir gazeteci, araştırmacı ve yazar Hıfzı Topuz. Uzun yıllar Paris'te, Unesco'da görev yapmış. Bu görevi sırasında bir çok kez Afrika'ya gitmiş. Farklı ülkelere ve farklı bölgelere yaptığı ziyaretlerinde biriktirdiği objeleri (maskeler, heykeller, heykelcikler) Büyükçekmece Belediyesi'nce kurulacak bir müzede sergilenmesi için anlaşma yapmış. Ancak, geçen senelerde müze kurul(a)mamış.  Cer Modern'in ana salonunda Büyülü Afrika adı ile sergilenen eserlerin yanlarında küçük açıklayıcı bilgiler de yer alıyor. 6 Nisan ile 23 Haziran 2019 tarihleri arasında gezilebilecek, 500 eserden oluşan, sergiyi kaçırmayın derim. 

2019 değerlendirmeleri: Mart

Bakalım ne kadar devam edeceğim. Hedefler ile başlayıp, aylık değerlendirme raporları ile sürüyor 2019. Ocak ve Şubat derken Mart da bitti. O zaman buyurun 3. ayın değerlendirmesine: Evde, okunmayı bekleyen kitaplarım bitmeden yenilerini satın almama kararımı uygulamaya devam ediyorum. Okuma hızıma bakınca, 2019'u kitap alışverişi yapmadan bitireceğimi söyleyebilirim :) Büyük olasılık ile 2020'de de durum değişmeyecek. Ne kadar çok biriktirdiğimi siz düşünün... Kitap demişken, Mart ayı, okuma açısından pek verimsiz geçti. Sadece iki kitap bitirebildim. Okumayı aylardır sürdürdüğüm bir kaç kitap ise, araya giren başka kitaplardan ötürü, bitemiyor. Nisan ayından umutluyum. Yarım kalanlara öncelik vererek Nisan ayında okunmuş kitap sayısının artacağını umuyorum.  Spor ise, Mart ayında yüzümün güldüğü konu oldu. Sabahları servisin geçtiği en yakın yere bir kilometrelik yürüyüş ile ulaşıyordum. Böylece en azından bir kilometre yürümüş oluyordum. Bir sabah, neden daha uza

Tarihe Tanıklık Edenler / Arı İnan

Eserin tam adı Tarihe Tanıklık Edenler Cumhuriyet'in Kurucu Kuşağıyla Söyleşiler. İlk baskısı 1997 yılında Çağdaş Yayınları'nca yapılmış. Benim okuduğum Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'nca Haziran 2017 tarihli ikinci baskısıydı. Bu ikinci baskının, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'nın Eylül 2011 tarihli, genişletilmiş baskısının ikincisi olduğunu ekleyeyim.  Arı İnan, malumunuz olduğu üzere, Prof. Dr. Afet İnan'ın kızı. Bu kitapta söyleşiler yaptığı, Cumhuriyet'in kurucu kuşağı üyelerinin, sanırım tamamı, rahmetli annesini tanıyanlar. Hatta anıları paylaşırlarken, "annenizin bildiği gibi, anneniz belki daha iyi hatırlar" gibi ifadeler kullanılıyor. Prof. Afet İnan ile de söyleşi yer alıyor eserde. Söyleşilerin çoğu 1970'li yıllarda yapılmış. Söyleşilen kişinin ayrıntılı özgeçmişi, söyleşi öncesinde sunulmuş.  Eserde kimlerle söyleşilerin yer aldığını eminim merak ediyorsunuzdur. Fazla merakta bırakmadan, eserde yer alma sırasına göre

grisiz bir hayat

Sadece siyah ve beyazdan ibaret bir hayat; "İyidir" diyemem.  Kimselere de önermem.  Hayatı, "dijital" gibi, sadece sıfır ve birden ibaret yaşamak...  Ya var, ya yok.  Az / birazcık / fazlaca gibi ölçülerden bağımsız... Dediğim gibi, iyidir diyemem, kimselere de önermem. Ara renkler gerek hayata.  Yaşadıklarımız ne tam iyi ne tam kötü aslında. Gri, hem biraz siyah, hem biraz beyaz... Hayattaki duruşumuz da öyle olmalı belki, duruma göre tonu değişen bir gri... Ancak, bazen, kimilerinde bu "gri" olmuyor, olamıyor.  Bu durumda uzman yardımı şart. Çekinmemek gerek. Güvenebileceğimiz bir uzman bulmak ve onun rehberliğinde, siyah - beyaz olarak algıladığımız dünyanın grilerinin de olduğunu keşfetmek... grilerin huzuruna sığınmak...  30 mart dünya bipolar günü kutlu olsun... yaşasın ara renkler :)