Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Osmanlı'da Sosyalizm / İlhami Yangın

Paris, Osmanlı aydınına da ilham olmuş Bilgeoğuz yayınları tarafından 2009 yılında ilk baskısını yapan ilginç bir çalışma, Osmanlı'da Sosyalizm. Toprağın mülkiyetine ilişkin yıllar boyu süren anlayışın sonucu olarak Osmanlı hakimiyetindeki bölgelerde derebeylikleri görülmemiş. Avrupa'daki gelişmelere tezat bir durum oluşmuş bu yüzden. İsmail Cem'in, henüz okumayı bitiremediğim bir kitabında bu bahsettiğim durum sayılarla ortaya konuluyor.  İlhami Yangın'ın çalışması, Osmanlı'nın son dönemlerinden başlıyor. Kitabın odaklandığı konu, isminden de anlaşılacağı gibi, Osmanlı'da sosyalist akımlar. Hal böyle olunca, meşrutiyetler ve kurtuluş savaşı mücadelesi dönemi de, bugüne kadar hiç okumadığım bir bakış açısından, kitapta işlenmiş. Yangın, akademik bir çalışma titizliği ile yazdıklarına referans göstermiş. Kitap boyunca bir çok kez dip notlarla, bahsi geçen konuların ayrıntılarına dair bilgiler paylaşılmış. Kaynakça bölümünün 17 sayfa tutması, kitabın bu

Başka Bir Uygarlık İçin Manifesto / Fikret Başkaya

Salvador Dali'nin eseri, Paris 2013 Esere baktığınız yere göre gördüğünüz değişiyor. Yaşadığımız dünya için de geçerli bu durum. Demokrasi mesela, kimin için? Yordam yayınlarından Mart 2016'da yayınlanan 254 sayfalık çalışma, günümüzde tartışılmadan kabul edilen "büyüme", "üretim", "kalkınma" söylemlerini tartışıyor. Dünya gezegeninin doğal sınırlarını zorlamaya başlayan insanoğlunun, mevcut paradigma ile hayatını devam ettirmesi pek olası görünmüyor. Sürekli büyüme, daha fazla üretme ve tüketme döngüsüne bağlı kaldıkça, bu döngünün kendisini sorgulamadıkça işimiz kolay değil. Başkaya, bu noktadan hareket etmiş ve Nasıl Üretmeli, Nasıl Tüketmeli, Nasıl Yaşamalı sorularını tartışmış kitabında. 

bir hafta sürecek anketin sonucu: Teknik kazandı!

Merak üzerine, sayfanın sağ kenarında yer alan sütunun başına bir anket ekledim. Aslında yazıların okunma istatistiklerine bakınca hangi tür yazıların daha fazla ilgi çektiğini görebiliyorum. Ancak, bu istatistik, sayfanın düzenli ziyaretçilerinin (böyle birileri var mı, varsa kaç kişiler sorusuna yönelik ayrı çalışma yapmak gerekir belki) konu tercihlerini bilemiyorum. 

Ankara'da kalesinin eteğindeki sürpriz: Gökyay Vakfı Satranç Müzesi

Kentlerin tarihi turistlik mekanları hep "eski kent" olarak adlandırılan bölgeleri olur. Ankara'nın eski kent merkezi elbette Ulus semti ve özellikle kale civarı. Hisar mahallesi olarak geçiyor sanırım resmi adı. Burcunda bayrağımızın dalgalandığı alan dışında kale, ziyarete açık. Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Koç Müzesi ve Erimtan Müzesi'nin ardından kale civarında bir müze daha var artık: Gökyay Vakfı tarafından inşaa edilen eski Ankara evi mimarisine sahip bir binada hizmet veren Satranç Müzesi . 

Sodom ve Gomore / Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Feriye, 2016 Yakın tarih okumalarına devam ediyorum. Bu kez, inceleme ya da anı değil okuduğum, bir roman. Dönemin, yakın tarih olarak adlandırdığım 1870-1930 arası dönemin, tanıdığı Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun bir eseri: Sodom ve Gomore. Karaosmanoğlu'nun Yaban adlı romanını okumuştum yıllar önce. Sanırım lise yılları, nereden baksanız 25 yıldan fazla olmuş. Kiralık Konak, Hüküm Gecesi ve Yaban okunacaklar listesine yeni girenlerden. 

Cer Modern'de TCMB Başyapıtlar Sergisi

Cer Modern'in ev sahipliği yaptığı bir başka etkinlik ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın koleksiyonundan bir seçki: Başyapıtlar. Osmanlı'nın son dönemi ile başlayıp günümüze kadar süren bir tarih aralığının eserlerinden yapılan bir seçki sunuluyor. Abidin Dino, Komet, Fikret Mualla, Bedri Baykam adını daha önce duyduğum ressamlar. Dino'nun iki eseri var sergide. İtiraf ediyorum ki resim, benim "anladığım" bir sanat değil. Aslında belki "bilmek" kelimesini kullanmak daha doğru. Akımlar, dönemler, tarzlar... Sanırım bunları öğrenmek gerekiyor resimleri hakkıyla değerlendirmek için. Sergiyi gezerken sanat tarihi mezunu genç bir arkadaş yardımcı oluyor eserler konusunda. Onun yardımıyla kimi eserler ile ilgili ilk bakışta fark edemediğim ayrıntıları görmüş oldum. 

Kazım Karabekir Anlatıyor / Uğur Mumcu

Yakın tarihi anlamaya, öğrenmeye çalışmaya devam ediyorum. Okudukça şaşırıyorum. Kazım Karabekir, öğrenmeye çalıştığım dönemin sıradışı karakterlerinden birisi. Harp okulunu ve akademisini birincilikle bitiren, Mustafa Kemal'in şark orduları komutanı, ardından Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kurucu başkanı ve 1926'da İzmir Suikasti davasının sanığı. Karabekir'in yayınlanmış anılarından İttihat ve Terakki Cemiyeti adını taşıyanı okumuştum. Oradan öğrendiğime göre Enver Paşa ile birlikte, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin teşkilatlanmasını planlayan ve uygulayanların başında geliyor. 1926 - 1938 yılları arasını Erenköy'deki köşkünde inzivaya çekilerek geçirmek zorunda bırakılıyor. Bu dönemde, Mustafa Kemal ile gazeteler üzerinden tartışmaları sürüyor.  Cumhuriyetin kuruluşu, saltanatın ve ardından halifeliğin kaldırılması, devrimler... Mustafa Kemal ile Karabekir arasında yöntem ve zamanlama farkı var gibi görünüyor. Mumcu'nun yorumuna göre Mustafa K

Ayasofya'nın Gizli Tarihi / Pelin Çift - Erhan Altunay

fotograf Ayasofya'nın değil, yanlış olmasın Gündem Ötesi adlı televizyon programlarından hatırladığımız Pelin Çift ve gene programlarına konuk ettiği kişilerden Erhan Altunay tarafından hazırlanan bir kitap Ayasofya'nın Gizli Tarihi. 247 sayfalık eser, bol ve kaliteli fotograflarla bezenmiş. Beyaz Baykuş Yayınları tarafından Şubat 2016'da basılmış. Erhan Altunay, mitoloji ve paganizm konularında araştırmaları olan bir nükleer enerji mühendisi.  Kitap, son dönemde benim de ilgilendiğim İttihat ve Terakki ile de ilgili bir şekilde. Bildiğim kadarıyla, bugüne kadar arşivi ortaya çıkmamış bir yapı İttihat ve Terakki Cemiyeti. Masonlarla ilişkisi hep tartışılır. Cemiyet üyelerinin kimilerinin anılarında mason oldukları belirtilmiş, cemiyet ile mason locaları arasında yardımlaşmanın olduğu vurgulanmıştır.  Ayasofya'nın Gizli Tarihi kitabı, soru yanıt şeklinde düzenlenmiş. Pelin Çift soruyor, Erhan Altunay yanıtlıyor. Ancak bunu söylerken Çift'in sorularının k

EMO'da Yayın Teknolojileri Sunumu: Radyo ve Televizyon

"EMO benim için ne yapıyor?" Meslek odası konu olduğunda ilk söylenen ya da en çok söylenen yukarıdaki cümledir. Bu söze karşılık olarak her defasında; "Sen bugüne değil EMO'nun bir konuda bir şey yapmasını talep ettin mi?" sorusunu yöneltirim. Yanıt, bugüne kadar değişmedi: "O kadar çok işin var ki, bir de EMO'ya mı vakit ayırayım!" Kıymetli dostlar, meslektaşlar, Meslek odaları devletin bir parçası değildir. Gelirleri ve giderleri belli, üyeler arasından seçilen yönetim kurulları tarafınca idare edilen yapılardır. Profesyonel (maaş karşılığı çalışan) kadroları sınırlıdır. Çünkü gelirleri sınırlıdır. En önemli gelir kalemleri aslında üye aidatları olmalıdır. Aidatların, Odaların bir çok maaşlı üye çalıştıracağı kadar yüksek olması gerekir bana kalsa. Bu sayede meslek alanlarına dair tüm gelişmeleri maaşlı kadroları ile takip edip, üyeleri doğru ve zamanında bilgilerle besleyebilecek ekipler kurulabilir. Ancak, ülkemizdeki genel durum,

NAB 2016'nın en çok ses haberi neydi derseniz...

fotografta bir terslik var :) İki gün sonra, kısmet olursa, vereceğim eğitimin / seminerin yansılarını (slaytlarını) hazırlarken fark ettim bu başlığın konusunu. Daha önce de yazdığım gibi uzaktan da olsa, NAB 2016'yı takip ettim. Sony'nin NAB 2016 basın toplantısını da bu takip çalışmalarım kapsamında izledim. Aslında toplantıyı izledikten hemen sonra yazmam gereken bu yazı, ne yazık ki araya giren başka işler yüzünden, gecikti biraz kusura bakmayın.  Öncelikle kendimi tebrik edeyim izninizle. 18 Aralık 2015 tarihli yazımda , bu yazıya da konu olan, bir gelişmeyi yazmıştım. Alliance for IP Media Solutions adında bir organizasyon kurulduğunu okuyucularıma duyurmuştum. AIMS organizasyonunun kurucularına bakınca, yayıncılık dünyasına etkisinin büyük olacağını öngörmüştüm.  İşte, NAB 2016'nın en büyük gelişmesi Sony'nin de bu organizasyona üye olduğunu açıklaması. AIMS'in kurucuları arasında yer alan Grass Valley şirketinin basın duyurusunda konu ayrınt

Kıbrıs

Havayolu şirketinin kampanyası ve okul tatili birleşince, üç gün süren bir Kıbrıs gezisi yaptık. Kıbrıs'a gideceğimi söylediğimde arkadaşlardan Kıbrıs'ı görenler, "Orada ne yapacaksın, sıkılırsın" dediler. Ya onların gittiği başka bir ada ya benim gittiğim. LefkoşA, Gazi MaĞUsa, Girne ile Güzelyurt görebildiğimiz ilçeleriydi. Aklımızda Karpaz ve Lefke kaldı.  Kıbrıs'ın tarihi ve mevcut statüsü ile ilgili okumam gerektiğini fark ettim adaya gidince. Belki okuduktan sonra bir şeyler daha eklerim bu yazının altına. Şimdilik fotograflar olacak... Lapta'da Manolya Otel'in balkonundan bir manzara Daha fazla fotograf için aşağıdaki bağlantıya basınız:

Bir kez daha Yayıncılık konulu seminer.... Bu çarşamba EMO Ankara Şubesi'nde

İlk semineri hangi yılda verdiğimi tam hatırlamıyorum, ancak nereden baksanız 15 yıl olmuştur. Bir kez daha, bu gireceğimiz haftanın ilk çarşamba günü, radyo ve televizyon konulu seminer vereceğim kısmet olursa.  Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi'nde MİSEM kapsamındaki MÜGE eğitimlerinden birisi olarak düzenlenecek etkinlikte iki, iki buçuk saat boyunca hem günlük hayatta herkesin ilgisini çeken konulardan hem de yayıncılık sektörü çalışanlarının ilgileneceği konulardan bahsetmeye çalışacağım. OTT, IPTV, Ultra HD TV, TA/TP/ PTY ya da RDS uygulamaları, sayısal radyo, sayısal karasal televizyon, SDI'dan IP'ye geçiş.... Etkinliğe katılamazsanız EMO Ankara Şubesi, internete video kaydını koyacak. Oradan da izleyebilirsiniz.  Vaktiniz olursa sizleri de beklerim. EMO'nun sayfasında kayıt için bir bağlantı var. 

NAB 2016 sonrası

Santiago / Şili, 2008 Yazının başlığına bakıp, demek ki Las Vegas'taydı yazarımız diye düşünmeyin lütfen. NAB konulu diğer yazılarım gibi bu yazıyı da başkentimizden yazıyorum. Ancak, teknoloji ve NAB sağolsun, gitmiş kadar oldum desem yeridir.  Basın olarak akredite olduğum bir etkinlikti NAB 2016. Böyle olunca, etkinliğin neredeyse tüm büyük katılımcılarının, basın duyuruları gönderildi posta kutuma. Bu yazıda, NAB 2016'da öne çıkan gelişmeleri aktarmaya çalışacağım. Elbette eksiklerim olacaktır. Yorumlarınız ile eksik / yanlış konularda katkılarınızı bekliyorum.  4K UltraHD: Geçenlerde bu konuda bir kaç yazı yazmıştım. Sonra, kıymetli meslektaşım Uygar Boynudelik'in sayfasındaki paylaşımını okudum . 4K, yayıncılık sektörünün itici gücü olmuş durumda. Kameradan montaj setlerine, yayın masalarından naklen yayın araçlarının ekipmanlarına tüm yayın zincirini yeniden tanımlayan bir gelişme 4K. İlerleyen yıllarda sırada ne olduğunu da bugünden biliyoruz: 8K. B

Siyasal Anılar / Hüseyin Cahit YALÇIN

Ankara Kalesi, 2014 Yakın tarihimiz ile ilgili kitapları okudukça bugün yaşananları daha iyi anlayabiliyorum. Neler anladığımı başka bir yazıya bırakıp Hüseyin Cahit Yalçın'ın İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayınlanan ve sahaflar sayesinde 1976 tarihli ilk baskısını bulduğum esere dair notlarıma geçeyim.  Öncelikle belirtmek isterim ki gerçekten çok zamanımı aldı Hüseyin Cahit'in anılarına ulaşmak. Aslında siyasal anıları demek daha doğru, çünkü Edebiyat Anıları adını taşıyan kitabının yeni baskıları raflarda mevcut. Siyasi Anılar ise, yanlış bilmiyorsam, en son 2000 yılında basılmış.  Hüseyin Cahit çok yönlü bir kişi . Siyasi kimliğinin yanısıra edebi eserleri ve gazeteciliği ile tarihimize damgasını vurmuş. Anılarını okuduktan sonra tek kelime ile Hüseyin Cahit'i tarif et deseler: Muhalif derdim. İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne girmemiş ancak partinin milletvekilliği teklifini kabul etmiş. İki kez İstiklal Mahkemelerinde yargılanmış. Sürgüne gönder

Eymir Gölü

Gene tek cümlelik yazı, bırakalım fotograflar anlatsın Eymir'in güzelliklerini

NAB Show hakkında bir kaç bilgi

Ülkemizin ve dünyanın gündemi bambaşka olsa bile, Amerika Birleşik Devletleri'nin Las Vegas kentindeki NAB Show 2016 etkinliğinin fuar bölümü kapılarını açtı. NAB Show hakkında bir kaç bilgi paylaşmadan önce bu "N", "A" ve "B" harfleri neleri temsil ediyor oradan başlayayım: N ational (Ulusal) A ssociation of (Birlik) B roadcasters (Yayıncılar) kelimelerinin baş harflerinden oluşuyor NAB . Bu bakımdan ülkemizdeki RATEM 'in ABD'deki benzeri diye düşünebilirsiniz. RATEM'in Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği olduğunu 800 üyesi olan bir kuruluş. NAB'nin televizyon, aslında daha geniş ifadesiyle video, dünyasının yeniliklerine odaklanmış NAB Show etkinliği dışında radyo dünyasına odaklanmış Radio Show adlı bir etkinliği de oluyor. Bu iki amiral gemisi etkinliğin yanısıra New York'ta Kasım ayında NAB Show New York ve aralık ayında NAB Show Şangay adlı buluşmaların da organizasyonunu yapıyorlar.  Dönelim yenide

1870 - 1930: dünyayı değiştiren 60 yıl

Gölgeler aydınlansın! İddialı ve bir o kadar saçma başlık. Dünyayı 60 yıl değiştirmedi elbette. Durmadan değişen, her gün farklılaşan hayatı, bir zaman dilimi ile sınırlamak anlamsız. Ancak, yaşadığımız coğrafyanın bugünkü kaderinin bu zaman diliminde büyük oranda değiştiği bir gerçek. İmparatorluklar çağının kapandığı ve ulus devletlerin, belki "masa başı devletlerinin" şekillendiği bir zaman dilimi. Bu döneme özel bir ilginiz yoksa, tarih derslerinde okuduklarınızla yetinenlerdenseniz, şu kadarını söyleyebilirim ki, bugün yaşadıklarımızı anlamlandırmanıza pek olanak yok.  Bir süredir bu konuları farklı kaynaklardan okuyorum. Okumaya devam edeceğim. Bugüne kadar okuduklarından ne anladın derseniz, yanıtım kısa ve net: Birileri bize kendi bakış açılarını tarih olarak öğretmiş . Bugüne kadar okuduğum kitapları YakınTarih etiketiyle işaretledim. Henüz tüm okuduklarımı etiketleyememiş olabilirim. Kısa süre içerisinde, YakınTarih etiketli kitap sayısında bir patlama ya

NAB 2016 başladı

Bir kez daha, yayıncılık alanında dünyanın en büyük fuar / konferansı Las Vegas'ta kapılarını açtı. NAB 'nin fuar ziyaretçilerinin bir gün daha beklemeleri gerekiyor gerçi. IBC 'de olduğu gibi NAB 'de de fuar başlamadan bir iki gün önce başlayan konferans bölümü var. Hatta NAB 'de eş zamanlı birden fazla konferans, yayıncılık dünyasının farklı alanlarına odaklananları bekliyor. 16 - 21 Nisan 2016 tarihleri arasında konferans, 18 - 21 Nisan 2016 tarihleri arasında ise fuar bölümleri düzenleniyor. Geçtiğimiz yıl sonunda, senelerin hayalini gerçekleştirip, IBC fuar / konferansına katılmıştım. Bir sabah IBC 'nin düzenlendiği alana doğru yola çıktığımda metroda, Amerika merkezli bir şirketin genel müdür teknik yardımcısı ile tanıştım. Ses konusunda, aslında sesin "loudness" olarak tanımlanan ses düzeylerindeki farklılıkları gidermek konusunda, çalışan bu firmanın üst yöneticisi NAB ve IBC arasındaki temel farkı söylemişti bana. IBC fuarı perşembe günü

İnsanı büyüleyen kent

Bu cümleden başka bir şey yazmayacağım, bu yazıda, fotograflar konuşsun, keyfini çıkartın :)

Gaziantep'i Ankara'ya taşımak: Beyran Entep Mutfağı Yıldız'da

Gaziantep, Zeugma müzesi, kalesi, çarşısı kadar mutfağıyla da ünlü bir kent. Tatlıları, kebapları, beyran, yuvarlama ve elbette lahmacunu çok özel. Ne mutlu ki artık bu özel tatları denemek için Antep'e kadar gitmenize gerek yok. Ankara'daysanız Yıldız'a gitmeniz yeterli.  Turan Güneş Bulvarı'nın paraleli olan cadde üzerinde, Hollanda elçiliğinin önünden geçip Çankaya yönünde aşağı doğru ilerlerken sol tarafınızda göreceksiniz Beyran - Entep Mutfağı adlı mekanı.  Antep usulü lahmacun Fazla çeşitli olmayan bir menüsü var. Odun ateşli taş fırında pişen lahmacunu Ankara'nın ne lezzetli Antep usulü lahmacunu. Malum, sarımsak da katılıyor içine Antep usulünün. Ancak Beyran'daki lahmacunu öne çıkartan sadece sarımsak değil, hamurun inceliği ve çıtırlığı.  Beyran Beyran, et suyu, sarımsak ve pirinç ile hazırlanan bir çorba. İçerisinde et de var. Antep'te harlı yanan ocağın üzerinden pense ile tutularak indirilip, olanca sıcaklığı ile servis

NAB yaklaşıyor

Göksu Park / Ankara Başlıktaki NAB, size NBA kısaltmasını hatırlattıysa, yazının devamını okumanıza gerek yok :) İkisi arasındaki tek benzerlik, her ikisinin de Amerika Birleşik Devletleri ülkesinde gerçekleşiyor oluşundan ibaret.  NAB, yayıncılık alanında dünyanın en büyük fuar ve konferansı. Dünyanın dört bir yanından, yayıncılık alanındaki son gelişmeleri merak eden profesyonellerin buluşma noktası bir yerde. Her yıl, Nisan ayının ortalarında Nevada çölünde, kumarhaneleriyle ünlü Las Vegas kentindeki bu etkinliğe bu yıl da 16 - 21 Nisan tarihlerinde gerçekleştirilecek .  Bu yıl için etkinliğe katılmam olanaklı değil. Gene de etkinlikte yer alacak firmaların basın duyuruları posta kutuma düşmeye devam ediyor. Bu basın duyurularının tümünü olmasa bile büyük bölümünü TVTechTR.com adresinde, PRESS etiketiyle yayınlıyorum.  NAB, sadece bir fuar değil. Yayın mühendisliği eğitiminden sinemanın geleceğine, bir dizi eş zamanlı konferansından düzenlendiği bir buluşma. Fuarı

4,5 G asıl evdeki bağlantıları değiştirecek

Sonunda tüm ülkenin merakla (!) beklediği gün geldi. 1 Nisan 2016'de bambaşka bir sabaha uyandık. Artık uyumlu cep telefonu ve yenilenmiş SIM kart sahipleri, telefonlarında L, 4G, LTE ibareleriyle birlikte, gene telefonuna göre değişen, 30 MB/s'den başlayan hızları görmeye başladı. 4,5G ile ilgili haberlerde dile getirilen hızları görene rastlamadım henüz. Ancak, sistem oturdukça, cihazlar güncellendikçe haberlerde dile getirilen 300 MB/s gibi hızlara ulaşabileceğiz. Peki bu neleri değiştirecek? Sabit bağlantı hızları ve kotalar Bugünlerde sabit bağlantı tekliflerinin, taahhüt sürelerinin 12 aydan 24 aya doğru uzatıldığını fark ettiniz mi bilmiyorum. Yakın dönemde sanırım fiber bağlantı hızları ve kotalarda ciddi artışlar göreceğiz. 4,5 G, mobil olarak fiberle yarışacak hızlar sundukça ve şebeke genişledikçe, sabit bağlantı için de mobil modemleri tercih edenler artacaktır. Bu gelişmeyi elbette operatörler de tahmin ediyordur. Bakalım, ilerleyen günler neler gösterecek. 

1 Nisan 2016, 4,5 ile ilk hız testi

Bu yazıyı hazırladığım saate bakıp, yememiş - içmemiş ve hatta uyumamış, 4,5 G'nin aktif hale gelmesini bekleyip yazıyı hazırlamış diye düşünenler için söyleyeyim hemen: gecenin ortasında uyandıran ne yazı yazma aşkı ne de 4,5 G. Bu saatte uyanık olmamı zamanında eksik yapılmış bir diş tedavisine borçluyum.  Madem, 4,5 G'nin ilk gününün ilk saatlerinde ayaktayım, bari bir hız testi yapayım. Hatta bir ile yetinmeyip bir kaç kez tekrarlayayım bu testi mobil telefon ile.  Öncelikle teste dair bir kaç bilgi: Mobil telefonun marka / modeli Nokia Lumia 820 Operatör Türk Telekom (eskiden bildiğimiz adı AVEA) Peki bu sayılar neyi ifade ediyor? Öncelikle hemen belirteyim, hızlanmışız. Bu kesin. Hatta bizim evimizdeki sabit bağlantıdan fazla bu hız. Evde 10 MBit / s hız her işimize yeterken mobil telefonda bunun iki katı hız ile ne yapabiliriz? Aslında sorunun yanıtını ben değil siz vereceksiniz. Bugüne değin, internet bağlantı hızınız yetmediği için gerçekleştiremediğ

Kanallar, Demir Özlü

Demir Özlü'den okuduğum ikinci kitap Kanallar. Amsterdam'da geçen bir arayış öyküsü. Öykünün kahramanı, anlaşıldığı kadar Özlü'nün kendisi. Çünkü kitabın anlatı türünde olduğu belirtilmiş. Böyle bir bilgiye sahip olmasak uzun öykü gibi okuyabiliriz eseri. Ana'yı arayışın uzun öyküsü. Ana kim, hikayesi ne bilmiyoruz. Belki önemi de yok böyle bir bilginin. Ana'yı arayışına tanık olurken, bir yandan geçmişte hayatına giren kadınları okuyoruz. Sürükleyici bir kitap. Yazarın karşısına çıkan arayış içinde olan başkaları da oluyor kitap boyunca. Bu arayış Ana'yı mı yoksa yazarın kendi kendisini mi araması? Bir önemi var mı? Can yayınlarından çıkmış Kanallar'ın baskısı tükenmiş. Ben Kızılay'da sokak sergisinde bulup aldım. 1 TL'ye satılıyordu orijinal kitap. Aynı sergide Berlin Güncesi 1989 İlkbaharı adlı eserini aldım Özlü'nün, Gene 1 TL'ye.

Veda, Esir Şehirde Bir Konak / Ayşe Kulin

Osmanlı'nın son dönemini anlatan kitapları okudukça, bu döneme ait pek bir şey bilmediğimi ve daha fazla okumam gerektiğini fark ettim. Son bir yıl içinde bir şekilde bu dönemi anlatan Cahit Uçuk'un  Bir İmparatorluk Çökerken... , Harun Açba'nın  Bir Çerkes Prensesin Harem Hatıraları  adlı kitapların ardından Veda'yı okumak ilginç oldu. Veda, Ayşe Kulin'in anne tarafından büyük dedesi, Osmanlı'nın son kabinelerinin maliye bakanı Ahmet Reşat Yediç ve ailesinin 1920'li yıllarda yaşadıklarını anlatıyor. Elbette tek anlattığı Beyazıt'taki konakta yaşananlar değil. Zaten 1920'lerde Osmanlı'nın maliye nazırının hayatını, ülkede olup bitenden ayrı tutup anlatmak da olanaklı değil. 387 sayfalık roman, Everest yayınlarından çıkmış. Benim okuduğum 2007 yılında yapılan ilk 100.000'lik baskısı. Kimi kitapların ilk baskılarının adedini yüksek tutuyorlar, kimilerini düşük tutup çok baskı yaptırıyorlar. Bunun bir mantığı vardır sanırım. Kitaba döne

Umut, Hayat Akan Bir Sudur / Ayşe KULİN

Bir süredir okuduğum kitapların biyografik özellikte olduğunu fark ettim. Merak ettiğim başkalarının hayatlarında çok, biyografilerin geçtiği dönemdeki günlük yaşama ilişkin bilgiler. Özellikle Osmanlı'nın son dönemlerinde ve cumhuriyetin ilk yıllarında günlük yaşama ilişkin bilgiler içeren kitaplar daha fazla ilgimi çekiyor. Bu bağlamda Ayşe Kulin'den okuduğum Veda'nın devamı niteliğindeki Umut, okuma listemin en başına yerleşmişti. Everest yayınlarından Aralık 2008'de çıkan Umut'un ilk baskısı 100.000 adet yapılmış. Benim okuduğum sahaftan aldığım ilk baskısıydı. 1920 yılında İstanbul'da Osmanlı'nın son hükümetlerinin maliye nazırının konağını ön planda anlatırken arkada ülkenin yaşamakta olduğu değişimi aktarmıştı Veda'da. Umut, Veda'ya kıyasla daha uzun bir zaman dilimini ve daha fazla ailenin hayatını anlatıyor. Veda, Kulin'in annesi Sitare'nin doğum haberi ile bitmişti. Umut ise Kulin'in kendi doğumuyla sona eriyor. 1908 yılı

Nasıl Yapmalı / N. G. Çernişevski

Sahaf dolaşmalarım sayesinde Türkiye'deki ilk baskılarını bulduğum Çernişevski'nin bu çok tartışma yaratan iki ciltlik eseriyle ilgili bir şeyler yazmanın zamanı geldi. Yar Yayınları romanın ilk cildini Ağustos 1972'de, ikinci cildi ise Aralık 1972'de yayınlamış. Her iki cildin çevirmeni olan Güneş Bozkaya,  ilk cildin başına "önsöz yerine" başlıklı , ikinci cildin sonuna ise bölüm bölüm analizlerin yer aldığı "yorum" başlıklı metinleri de yazmış. Toplam altı bölümden oluşan romanın ilk iki bölümü ilk ciltte (246 sayfa) diğer bölümleri ise ikinci ciltte (486 sayfa) yer alıyor. Çernişevski'nin romanı yazdığı dönem Rusya'nın Çar yönetiminde olduğu 1860'lar. Romanı, Sibirya'da sürgün hayatı yaşarken 4 ay içerisinde tamamladığını okudum çeşitli internet sayfalarında. Roman, alışılageldiğim tarzda kaleme alınmamış. İşin doğrusu bu kadar didaktik bir metin ile karşılaşacağımı düşünmemiştim okumaya başladığımda. Yazar, roman ilerlerken

The Broadcasters Guide to RDS / Scott Wright

Teknik kitapları sayfamda pek tanıtmıyorum. Bu sefer değişiklik yapayım dedim. Son dönemde bir vesile ile araştırdığım Radyo Veri Sistemi (RDS) konusunda yazılmış, RDS için yayıncının rehberi başlıklı kitap Focal Press tarafından basılmış. 1997 tarihli kitap, her ne kadar ABD'deki RDS için yazılmış bile olsa, Avrupa'daki RDS uygulamalarını anlamak için iyi bir kaynak. RDS, daha önceki  yazılarımda  da belirttiğim gibi, frekans modülasyonu (FM) yayınları üzerinden veri iletebilmek için geliştirilmiş bir standart. İlk ortaya çıkışı Avrupa'da. 1993 yılında ise ABD'de Radio Broadcast Data System adıyla RBDS kısaltmasıyla standart hale gelmiş. Matematikteki kümeleri hatırlarsak RBDS kapsar RDS diyebiliriz. Bir başka deyişle RDS ile RBDS'in kesişim kümesi RDS'tir :) Wright'in kitabı 200 sayfa civarında. 19 bölümden oluşuyor. Kitabın başına konulan General Manager's Overview isimli bölüm, vakti az parası çok olanlara yönelik hazırlanmış. Çok temel RDS öz

Mülksüzler / Ursula K LeGuin

Yıllardır evde duran Mülksüzler'i sonunda okuyup bitirdim. Doğduğum yıl yazılmış LeGuin'in bilimkurgu dünyasına armağanı bu kült yapıt  Metis  tarafından 1990 yılında Levent Mollamustafaoğlu tarafından dilimize çevrilmiş. Benim elimdeki 1997 tarihli beşinci basımıydı. Bülent Somay'ın Son sözü ile birlikte 148 sayfalık bu basım, güncel baskılarından daha küçük ebatlara sahip. Sayfa kenarlarındaki boşlukların azlığından kaynaklandığını düşündüğüm bu durum, kitabın kolay taşınmasını sağlamış. Roman, Annares'te doğup yaşayan teorik fizikçi Shevek'in Urras 'a yolculuğu ile başlıyor. 13 bölümden oluşan romanın son bölümü gene bir yolculuğu, bu kez Urras'tan Annares'e, içeriyor. Aradaki bölümlerde Shevek'in Urras ve Annares'teki hayatını öğreniyoruz. Annares'teki hayatını, Urras'a gitme kararına kadar geri dönüşlerle okuyoruz. Bu anlamda günümüz ve geçmiş şeklinde iki ayrı zamanı var romanın. Urras ve Annares birbirlerinin ayı konumunda ik