Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kızlar ve Babaları, Editörler Gökhan Yavuz Demir ve Alper Kanca

Paradigma Yayıncılık, Oğullar ve Babaları adlı bir kitap çıkartmış Haziran 2010'da. Editörlerin önsözünden öğrendiğime göre kitap yayınlandıktan sonra kadın okuyucular, bence haklı olarak, "kızlar babalarını daha iyi anlatır, neden kızlara da babalarını yazdırmıyorsunuz" eleştirilerini iletmişler. Haziran 2011'de yayınlanan Kızlar ve Babaları'nı, okumam gerektiğine karar vermiştim. Okurken iki(z) kızım birgün beni anlatmaya kalksalar neler yazarlar diye düşündüm.  Farklı yaşlarda, farklı eğitimlerde, farklı hayat görüşlerinde ve hatta farklı etnik köklerden 56 kadının babalarıyla ilgili yazdığı farklı uzunluklarda toplam 445 sayfa öyle kısa zamanda okunmuyor. Her yazı ayrı bir hayatı anlatıyor. Her hayat, okuyanı farklı yerlere götürüyor. Eski bakanlardan Meral Akşener ve besteci Anjelika Akbar'ın da aralarında olduğu 56 kadının kimilerini yazılarından (Nazlı Eray, Feyza Hepçilingirler, Sevin Okyay, Işıl Özgentürk, Nevval Sevindi) kimilerini televizyon pr

Kukla, Ahmet Ümit

Ahmet Ümit'in ilk baskısını OM Yayınevi'nden 2002 yılında yapmış Kukla adlı romanının Everest Yayınları'ndan Kasım 2010'da çıkan 19. baskını okudum . Polisiye romanları okumayı severim. İnsanı yormayan, hayatın tekdüze akışından uzaklaşmasını sağlayan metinlerdir polisiyeler benim için. 506 sayfalık sürükleyici roman iki akşamda bitti. Kukla, İstanbul'da geçiyor. Gazeteci Adnan ile üvey kardeşi Doğan'ın hikayesi anlatılıyor. Doğan'ı tanıtan kısacık bir alıntıyla bitireyim yazımı: "Bu kadar hırslı ve bu kadar sakin, bu kadar cesur ve bu kadar zeki birisiyle ilk kez karşılaşıyordum. Müthiş bir yetenekti. Cesaretin en büyük düşmanı zekadır, soğukkanlılığın ise hırs. Bunlar ateş ve buz gibidir. Birbirlerini yok ederler. Çok cesur adam gördüm, ama inan bana, hiçbiri yeterince akıllı değildi. Akıllıların çoğu ise cesaretin aptallık olduğunu düşünüyordu. Çevremde pek çok hırslı insan vardıi ama hemen hepsi, onları isteklerine ulaştıracak olan asıl özellik

Sayısal karasal televizyon yayına hazırlanırken DigiTAG'ın önemli raporu

RTÜK tarafından duyurulan takvime göre ülkemizde DVB-T 2 , bu kısaltmayı özellikle vurguladım, yayınları içinde bulunduğumuz 2013 yılının Kasım ayında Ankara'da başlayacak. Yapılan planlara göre 2015 Mart ayı ile analog televizyon yayınları sonlandırılacak. Avrupa'da uzun yıllar önce başlayan ve bir çok Avrupa ülkesinde tamamlanan sayısal karasal televizyon yayınına dönüş işlemine ilişkin bir rapor yayınlandı Şubat ayının başında. Raporun tam metnine buradan erişebilirsiniz. Raporu yayınlayan kuruluş Digital Terresterial Television Action Group ( DigiTAG ), sayısal karasal televizyon yayıncılığı konusunda çalışan üreticiler, yayıncılar, ağ işletmecileri, düzenleyici kuruluşlar ve organizasyonlar tarafından oluşturulmuş. Aralarında BBC, Panasonic, Sony, LG, Avrupa Yayın Birliği (EBU)'nun da olduğu  14 ülkeden üyesi var.  32 sayfalık rapor, sayısal karasal televizyona (digital terresterial television: DTT) geçişin neden gerekli ve zorunlu olduğunu anlatmakla başlıyor. K

Kulenin Anahtarı, Gilbert Adair

İlk kez bir kitabını okuduğum yazarlardan birisi Gilbert Adair. Aslı Biçen'in çevirisiyle Yapı Kredi Yayınları'ndan Nisan 2003 tarihli ilk baskısını tek oturuşta okudum. 131 sayfa ve çok sürükleyici bir roman. Düşen yıldırım sonucu yolu kapatan bir ağaç roman kahramanın tüm hayatını değiştirir.  Roman ile ilgili fazla bir şey yazmak istemiyorum. Sürükleyici öyküsüne zarar vermek gibi olacak yazacaklarım. Bu nedenle keyifle okuyup sonrasında romanın geçtiği yerler nasıl yerler derseniz benim gibi diye bir kaç bağlantı paylaşacağım sadece: Uğur Özmen'in sayfasında  Saint Malo Vikipedi'de Mont Saint-Michel Wikipedia'da Georges de La Tour

Orphee, Nazlı Eray

Nazlı Eray, yıllar önce severek okuduğum bir yazardı. Uzun zamandır kitabını okumamıştım. Eray'dan okuduğum kitaplarla ilgili hatırladığım en belirgin şey gerçeküstü olayları gerçeklerle katıştırarak yazışıydı. Geçenlerde Adil Han sahaflarını gezerken rastladığım Orphee'nin, Kaynak Yayınları'ndan çıkan Kasım 1983 tarihli ilk baskısını görünce hemen aldım. Deyim yerindeyse bir solukta okudum. 135 sayfalık Orphee, bilmediğim dünyalara bolca gönderme yapan bir romandı. Sonraki baskılarını Can Yayınları'ndan yapan roman 2006 yılında Robert Finn tercümesiyle A.B.D.'de de yayınlanmış. Mitoloji, hiç bilmediğim bir alan. Orphee'nin kapak resmi ve ismi mitolojiye ilişkin olduğunu açık şekilde ortaya koyuyor olsa bile roman günümüzde geçiyor. Eray'ın gerçeküstü olayları gerçek olaylarla harmanlayarak yazışıyla Ankara şehri bir sahil kasabasına taşınıyor, Roma kralı Hadrian'ın heykeli posta güvercini aracılığıyla rüzgarlara yazdırdığı mektuplar gönderiyor. Dah

busuu.com

Yabancı dil öğrenmek, bildiği dili geliştirmek, vakit geçirirken faydalı birşeylerle uğraşmak isteyenler için iyi bir site www.Busuu.com  Ücretsiz olarak sunulan epey bir hizmet var. Sayfaya üye olarak bu ücretsiz sunulan hizmetlerden yararlanabilirsiniz. Busuu ile   İngilizce'yi, Almanca'yı, Fransızca'yı, İtalyanca'yı, İspanyolca'yı, Portekizce'yi, Lehçe'yi, Arapça'yı, Japonca'yı, Çince'yi, Rusça'yı ve Türkçe'yi öğrenebilirsiniz.  Busuu'da hiç bilmediğiniz bir dili öğrenmek ne kadar olanaklı açıkçası bilmiyorum. Hiç bilmediğim bir dili öğrenmeye çalışmadım. Ancak biraz bilgi sahibi olduğunuz bir dili geliştirmek açısından çok yararlı olduğunu söyleyebilirim. 

Bay Satoshi de Kim?, Jonathan Lee

Bay Satoshi de Kim adlı romanın, sevgili arkadaşım Seda Çıngay'ın duru çevirisiyle Everest Yayınları'ndan Ocak 2013 tarihli ilk baskısını okudum. 303 sayfalık roman 1981 doğumlu Lee'nin ilk eseri. Sürükleyici bir arayış romanı. Bir iki oturuşta kolayca okunuyor. Kahramanımız Robert Fossick, Bay Satoshi'yi ararken aslında kendisini, kendisiyle ve hayatla ilgili gerç ekleri de arıyor bir yerde. Arka planda İkinci Dünya Savaşı yıllarında işgal kuvvetlerinin Japonya'da yaptıkları anlatılmış. O zamana ilişkin bilgilere daha fazla yer verilseydi daha iyi olurdu gibi geldi bana. Romanı okurken tarihin tekrardan ibaret olduğunu düşündüm. İşgaller günümüzde de devam ediyor. İşgalcilerin yaptıkları yıllar geçse de değişmiyor. Romanın sonunda bir teşekkür sayfası var. Burada yer verilen kitaplar, İkinci Dünya Savaşı sonrası Japonya'da olan bitene dair ek bilgi edinmek isteyenler için iyi kaynaklar olabilir. Gerçi söz konusu kitapları dilimize çevrilmiş mi bilemiyorum. 

Sayısal karasal televizyon yayını ile ilgili merak edilenler

Sayısal karasal televizyon yayıncılığı konusunda epey yazı yazmışlığım var. Bu yazıların büyük bölümünü blog sayfamda çeşitli tarihlerde yayınladım. Yazıların bir bölümü sektör dergilerinde yer aldı. Konu ile ilgili meslek odasında sunumlar yaptım. Kısacası bu konuyu uzunca bir süredir takip ediyorum. 6112 sayılı yasanın çıkmasıyla birlikte sayısal karasal yayına geçiş konusundaki belirsizlikler büyük oranda ortadan kalkmıştı. Özellikle geçişin takvimi az çok belli olmuştu. Ancak yasada açık olarak yer almayıp düzenlemesi yönetmeliklere bırakılan hususlar bulunuyordu. Bunlara ilişkin yönetmelikler, yasanın geçici maddesinde belirtildiği gibi 6 ay içerisinde olmasa bile, yayınlandı/yayınlanıyor. Yazının devamını çok sorulan sorulara yanıtlar şeklinde düzenledim. Sorulara verdiğim yanıtlara referanslar göstererek, ayrıntılı bilgiler isteyenleri yanıtların kaynağına yönlendirmeye çalıştım. Umarım 2015 yılı Mart ayında tamamlanması hedeflenen sayısal karasal televizyon yayıncılığı dönüşüm

Genç Bir Bayana Sosyalizm ve Kapitalizm Üzerine Öğütler, George BernardShaw

1971 yılında Milliyet Yayınları tarafından Mehmet Harmancı'nın başarılı çevirisi ile yayınlanan 495 sayfalık bu eserin ne yazık ki yeni baskıları yapılmıyor. Tunalıhilmi caddesi üzerindeki pasajların birindeki sahaftan edinmiştim bir kaç yıl önce. Kitabın İngilizce'sini Google'ın bir hizmeti olan Google Books'ta görmek ve incelemek olanaklı. Bu sayfadaki bilgilere göre orijinal ismi The Intelligent Woman's Guide To Socialism and Capitalism olan kitap 1928 yılında yayınlanmış. Kitap 5 ana bölümden oluşuyor. İlk bölümün adı: Kapalı Kutuyu Açalım. Diğer bölümlerin adları ise sırasıyla Kapitalizm, Devrimler, Sosyalizm Ve..., Faşizm. Kapitalizm adlı bölüm 276 sayfa sürüyor. Kitabın yarısından fazlasını kaplıyor. Kapitalizmin ayrıntılı incelemesinin yapıldığı bölümde servet birikimi, ticaret, uluslararası sermaye hareketleri, borsa, devlet, sınıf gibi konuları herkesin anlayacağı dil ile anlatıyor Shaw. İngiltere'de 1900'lerin başlarındaki çalışma koşulları

2013 ilk yazı

2004 sonbaharından bu yana devam eden blog sayfam yakında kapanacak. Aslında sayfaya yazmaya ve arşiv oluşturmaya devam ediyor olacağım. Ancak bu yazdıklarım, sayfanın adı gibi sadeceOzgur'e yönelik olacak. Bu güne kadar yazdıklarımı okuyanlara, yorum yazanlara, eleştiri ve katkılarını gönderenlere teşekkür ederim.

Gölgede Kırk Derece, İnci Aral

Blog sayfama farklı yazarların kitaplarına ilişkin notlar düşüyorum. Geçenlerde kitap kategorisindeki bu notları, yazar isimleriyle etiketledim.  Etiket bulutunda ismi en büyük görünen yazar İnci Aral. Çünkü blog sayfamda, bu yazıyla birlikte, Aral'ın 14 eserine dair düştüğüm not var. Gölgede Kırk Derece, Aral'ın dokuz öyküsünden oluşuyor. Benim okuduğum Can Yayınları'ndan çıkan Aralık 2000 tarihli 3. baskısıydı. Dokuz öykünün ortak özelliği her birinde kadın hikayelerinin anlatılması. Kitaba ismini de veren Gölgede Kırk Derece ve kitaptaki son öykü Üçüncü Kişi beni en çok etkileyenler oldu. Üçüncü Kişi'deki rüya mı gerçek mi belirsizliğinin güçlü kullanılışı Aral'ın kaleminin gücünü yansıtıyordu. Gölgede Kırk Derece öyküsünde ise konu ve ele alınış biçimi çarpıcıydı. Bu arada Aral hayranları için güzel bir haber İnci Aral web sayfası yayına geçmiş...

Öteki / Bir St. Petersburg Destanı, Fyodor Dostoyevski

Karamazof Kardeşler'i okumuştum ilk olarak. Yıllar sonra Yeraltından Notları okudum. Şimdi Öteki'yi okuyunca sıralamada epey hatalı davrandığımı anladım. Kitapların yazılış sırasını izlesem tam tersini yapmam gerekirdi. Henüz hiç birini okumamış ama niyetli okurlara duyurmuş olayım. Ergin Altay'ın Rusça aslından çevirisiyle İletişim Yayınları'ndan 2008 tarihli ikinci baskısıydı benim okuduğum Öteki. Kitabın sonunda Joseph Frank'in sonsözüne yer verilmiş. Bu sonsözü İngilizce'den Yüce Aydoğan çevirmiş. Roman 202 sayfa, sonsözle birlikte kitap 226 sayfa. Dostoyevski'nin 1846 tarihli eseri Öteki, büyük beğeni toplayan ilk romanı İnsancıklar'ın ardından hayal kırıklığı yaratmış. Günümüzde okuduğumuz Öteki, Dostoyevski tarafından 1866'da gözden geçirilip kimi bölümleri çıkartılmış kimi bölümleri yeniden yazılmış haliymiş. Dokuzuncu dereceden devlet memuru Yakov Petroviç Golyadkin'in St. Petersburg'da (o tarihlerde başkent) yaşamının bir bölümüne t

Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm, İnci Aral

İlk baskısı 1997 yılında Özgür Yayınları tarafından yapılan 238 sayfalık romanın Can Yayınları'ndan Nisan 1998 tarihli 6. baskısını okudum. Geri dönüşlerle anlatılan anne ve kızının öyküsü var romanda. Hem kızın (Simden) hem annenin (Sara/Halise) hayatlarına dair ayrıntılara yer verilmiş. İşin doğrusu farklı gelişecek bir roman beklemiştim Simden'in, kocası Ömer'in kendisini bir erkekle aldattığını öğrendiğini okuduğumda. Ayrı bir roman konusu olabilecek bu duruma ilerleyen sayfalarda neredeyse hiç dönülmemiş. Sara'nın, roman zamanında, bugüne gelene dek yaşadıkları ile Simden'in geçmişi paralel bir biçimde yazılmış. Bir noktaya kadar birbirinden kopuk hayatlar yaşayan anne-kızın neden böyle ayrı hayatlar yaşadıkları, birbiriyle hesaplaşmaları mektuplar, anılar üzerinden anlatılmış. Evlilik, çocuk sahibi olmak, bir başka canlının sorumluluğunu üstlenmek romanın sorguladığı konuların başlıcaları bana kalırsa: "Her evlilik cinayetle biter, demişti annesi bir gün,

Bir Uzun Sonbahar, Demir Özlü

Bugüne değin dört öykü kitabını okuduğum Demir Özlü'den okuduğum ilk roman Derinlik Yayınları'ndan ilk baskısını Mayıs 1976'da yapmış Bir Uzun Sonbahar oldu. Benim okuduğum Aralık 1979 tarihli ikinci baskısıydı. Ankara'da aradığımı bulabildiğim sahafların bir arada yer aldığı Adilhan Kitapçılar Çarşısı'nda Bilge Sahaf'tan aldım Özlü'nün romanını. Merak edenler ve bilmeyenler için Adilhan'ı tarif edeyim. Kızılay'dan Sıhhıye'ye doğru giderken yolun sağ tarafında, eskiden kitapçıları ve kotçu dükkanlarıyla ünlü Zafer Çarşısı var. Zafer Çarşısı'nın hemen yanında yer alıyor Adilhan. Sakarya caddesi tarafından gelirseniz, Bayındır 1 sokaktan da girişi var hanın. İçerisinde test kitapları satanları da var roman-öykü-gravür satanları da. Kısacası kitaba dair ne ararsanız var bu handa. Bir Uzun Sonbahar, 1970 yılının sonbaharında İstanbul'da geçiyor. Romanı, kahramanının anlatımıyla okuyoruz. Arka kapakta Demir Özlü'nün hayatıyla ilgili v

yeni tema ve etiketler

Uzun süredir görünümünü değiştirmeyen bir blogum vardı. Sizi bilmem ama ben sıkılmıştım. Bu temayı wordpress.com'da buldum. Adı Greyzed. Makyajlanmış yeni blogumu umarım beğenirsiniz. Bloga ilişkin bir yenilik daha var. Kategorilerin altında yazarlar başlığını görebilirsiniz sol tarafta. Kitaplara dair yazdığım yazılara etiket ekledim. Kitabın yazar adı, o yazının etiketi oldu. Yazarlar başlığı bu etiketlerin bulut olarak gösterilmesinden ibaret. Kimi yazar isimlerini daha büyük görmenizin nedeni, o yazarın birden fazla kitabına ilişkin yazının olması. Bu anlamda en büyük isim İnci Aral olarak görülüyor ki bugün itibariyle Aral'ın 12 kitabına ilişkin yazı var blogda. Kimi yazar isimleri bu etiket bulutunda görünmüyor. Bunun nedenini tam anlayamadım.

Taş ve Ten, İnci Aral

Bir türlü başlayamadığım bir yazı oldu. Oysa okurken kafamda kurgulamaya başlamıştım yazacaklarımı. Sanırım kitaptan alıntıları yeniden okumak engel oldu yazıya başlamama. Alıntılar kopuk kopuk, romanın içinden cımbızla çekilmiş cümleler gibi . Böyle yapmak doğru değil belki ama gene de paylaşmak istiyorum: "...şu ana kadar hayatta umduğumdan daha azını başarabilmekten hoşnut değilim..." s.40 "...Bu yüzden elindekiyle yetiniyorsun. Sonra bir gün orta yaşa varıyorsun ve açabileceğin kapıların hiçbirini açmamış olduğunu fark ediyorsun. Yani bir sabah içinde bir yoksunlukla, unuttuğunu sandığın ama yalnızca uykuya bırakmış olduğunu fark ettiğin bir yığın özlemle uyanıyorsun ve..." s.88 İlişkileri kadın gözünden en iyi anlatan yazarlardan birisi İnci Aral. Epsilon Yayınları'ndan Ocak 2005'te ilk baskısını yapan 230 sayfalık Taş ve Ten'de kahramanımız  üniversitede profesör olarak görev yapan heykeltraş ve ressam, Alman anne ile Türk babanın iki kızından biri

Kediler Güzel Uyanır, Yekta Kopan

Bir de Baktım Yoksun 'dan sonra, daha önce aldığımız Kediler Güzel Uyanır 'ı okumak farz olmuştu. İlk baskısını 2011'de yapan (ay belirtilmemiş) Kediler Güzel Uyanır'ın Aralık 2011 tarihli ikinci baskısını okudum. Can Yayınları'ndan çıkan öykü kitabı 124 sayfa. Bulutlar Konuşurken, Düşmüş Bir Harf ve Yarın Sabah Öp Beni adlı üç bölüme ayrılmış, yanlış saymadıysam, toplam kırk bir öykü var. İlk bölümdeki öyküler kısa ve çok kısa. Çok kısa derken bir paragraflık öykülerden bahsediyorum. İlk bölümde Tarçın Kokusu adlı bir öyküsünde Kopan, okuduğum diğer öykülerinde pek rastlamadığım, bana fazlasıyla zorlama ve yorucu gelen benzetmeler kullanmış. Örnek vermem gerekirse: "...Çürümüş bir hurmanın, istemeden dışarı taşmış çekirdeği gibi sarkıyordu kalbim göğüs kafesimden....Yataktan kalkmak için çabaladığım her anda, biraz daha gömüldüm anılarımın timsah kokan bataklığına" (s.23). İkinci bölümde deneysel öykülere yer verilmiş. Hayır! isimli öykü tek ke

Akıllanan televizyonlar değişen iş modelleri değişmeye başlayan izleyici

Başlık pek bir şey ifade etmiyor olabilir. 9-10 Ekim 2012 tarihlerinde İstanbul The Marmara otelinde gerçekleştirilen TV Connect EurAsiaEasternEurope etkinliğinde konuşulanlar sonrası bende oluşan kafa karışıklığını anlatmak için daha uygun bir başlık bulamadım. 2 yıl önce IPTV Derneği'nin büyük katkıları ile İstanbul'a gelen IP&TV World Forum etkinliğinin Doğu Avrupa ayağı, bu yıl isim değişikliği ile TV Connect olarak karşımızdaydı. Etkinliği Informa adlı şirket düzenliyor. Dinleyici olarak katılım ücreti 1500 €'nun üzerindeydi. Neyseki sınırlı sayıda yayıncı kuruluş çalışanları için ücretsiz davetiye olanağı sunulmuştu. Etkinlikte dikkatimi çeken bir çok konu oldu. İki güne yayılmış sunumlarda Çek Cumhuriyeti'nden Rusya'ya, Ermenistan'dan ülkemize bir çok sektör temsilcisinin görüşlerini dinledim. Televizyonda yayınlanan dizileri, yayından kısa bir süre sonra internette bulabildiğiniz değişik bir dünya başladı artık. Hatta diziyi eş anlı olarak internet

Romantik Hareket, Alain de Botton

Aslında kitabın tam adı biraz daha uzun. Yazının başlığı kısa olsun diye tam adını kullanmadım. Sel Yayıncılık 'ın Ahu Sıla Bayer çevirisi ile Haziran 2001'de ilk baskısını yaptığı kitabın tam adı Romantik Hareket seks, alışveriş ve roman. 335 sayfalık kitabın Ekim 2010 tarihli 7. baskısını okudum. Alain de Botton, Türkçe'ye birçok kitabı çevrilmiş bir yazar. Kitaplarının baskı sayısından ve birçok eserinin dilimize çevrilmiş olmasından ülkemizde sevildiği sonucunu çıkartabiliriz. Romantik Hareket, yazardan okuduğum ilk eser,  diğer eserlerini zaman içerisinde okumayı düşünüyorum. Kitapta Londra'da yaşayan 24 yaşındaki Alice ile 31 yaşındaki Eric'in ilişkisi anlatılıyor. Eserin kapağında roman yazıyor. Ancak klasik bir roman olduğu söylenmez kanımca. Yazar, anlattıklarına ara verip anlattığı durum ile ilgili çözümlemeler yapıyor. Anlattığı durumu açıklayıcı ek bilgiler veriyor. Karakterlerin geçmişine dair ayrıntıları paylaşıyor. Bu araya girişler sayfalar boyunca s

Yoğurtlu kek tarifi

Tarif bahane, maksat anı olsun. Blog yazmanın keyfi bu aslında. Her yazıda yaşanmışlıklar var. Çoğunun hikayesini sadece yazarı biliyor. Bu yazıda olduğu gibi, kimilerini ise yazarından başka bilenler de var. Gerçi henüz okuma yazmayı bilmiyorlar ama yoğurtlu kek yapımında babalarına yardımcı oluyorlar... Gelelim malzemelere. Mutfakla haşır neşir olan herkesin bileceği malzemeler: 3 yumurta, 3 su bardağı un, 1 bardak şeker, 1 paket kabartma tozu, 1 bardak yoğurt, yağ (ki ben yaklaşık 3 çorba kaşığı zeytinyağı koydum ve tadı kötü olmadı), istenirse kakao ve gene istenirse ceviz, kuru üzüm, fındık, badem, kuru kayısı. Bu malzeme listesini kabartma tozu paketinin üzerinde de bulabilirsiniz. O listede zeytinyağı yazmaz :) Gene mutfakla haşır neşir herkesin bileceği tarif: Yumurtaları şekerle çırpın, ki yukarıdaki fotograf yumurtalar şekerle çırpılmadan önce çekilmişti. Aşağıdakiler ise çırpılma sürecinde çekildi. Fotografların kalitesi için kusura bakmayın. Babalarına yardım etmeye çalışan