Ana içeriğe atla

Kayıtlar

The Future is Hybrid : Gelecek Melezde / Hibritte

Yazının başlığı içeriğini ne kadar anlatıyor bilemiyorum. Konuyla / sektörle ilgili olanların tahmin edebileceği bir şey aslında. Benim de bir süredir çeşitli yazılarımda dile getirdiğim bir tespiti Avrupa Yayın Birliği de beyan etmiş. Buradan indirebileceğiniz raporda ayrıntılarını bulabilirsiniz. Çok özetle online dünya ile televizyon dünyasının birlikteliği olarak ifade edilebilir. Hibrit ile ilgili daha önce yazdığım yazıların bağlantısını ve EBU'nun raporunun bağlantısını aşağıda bulabilirsiniz: EBU görüşü: http://www.ebu.ch/Viewpoint_2011_Hybrid_ENG.pdf Samsung Smart TV IPTV eskidi, Avrupa OTT TV’ye yelken açıyor Televizyonunuz olmadan televizyon izlemek için tariflerden tekniğe dönüş: Over-the-top TV (OTTTV) HbbTV, Hybrid Broadcast Broadband Television

İstanbul Büyüsü / Demir Özlü

İstanbul Büyüsü, Demir Özlü'nün seçimiyle oluşturduğu içerisinde İstanbul geçen eski öykülerinden bir derleme. 143 sayfalık kitabın son sayfasına yazarın koyduğu açıklamadan öğreniyoruz bunu. Boğuntulu Sokaklar, Öteki Günler Gibi Bir Gün, Aşk ve Poster ile Stockholm Öyküleri adlı öykü kitaplarından Almanya'daki bir yayıncı için oluşturulmuş bu seçki. Ancak, yayınevi hayatını sürdüremeyince Almanya'da yayınlanmamış. Can yayınlarından ilk baskısını 1993 yılında yapan İstanbul Büyüsü'nün benim okuduğum 2001 yılında yayınlanan ikinci baskısıydı. İstanbul Büyüsü, çeşitli tarihlerde yazılmış, bir şekilde İstanbul'la ilgili 15 öyküden oluşuyor. Kimi öykülerde İstanbul'un semtleri, kiliseleri, caddeleri ayrıntılı bir şekilde uzun uzadıya betimlenmiş. Adeta öykünün kahramanı, şehir olmuş. Kimilerinde ise fonda kalmış, ama bir şekilde hep öykünün içerisinde. Özlü'nün öykülerinde insanı saran, sürükleyen, merak uyandıran bir anlatı yer almıyor. Belki hayatın kendisi gi

Hüzün / Ayşe Kulin

Ayşe Kulin’in dört kitaplık serisinin sonuncusu Hüzün adını taşıyor. Kitabın tam adı Hüzün 1964-1983 Dürbünümde Kırk Sene . Everest Yayınları’ndan Ocak 2011’de çıkan kitabın ilk baskısı 100.000 adet yapılmış. 281 sayfalık kitabın sonunda Kulin’in aile albümünden fotograflara yer verilmiş. Hayat, Kulin’in ikinci evliliğinin ilk yıllarında son buluyordu. İlk evliliğinden olan çocuklarının velayeti konusunda yaşadıkları, ikinci evliliği ve bu yeni evlilikten doğan iki erkek çocuk, 1971 darbesi, 1980 darbesi ve bolca hüzün. Bu son kitabı okurken Kulin’in hayatının mücadele ile geçtiğine şahit oldum. Uzaktan bakıp, kolej mezunu, çocuklarını yurt dışında okutmuş, hayatının bir bölümünü Yeniköy’de saray yavrusu bir yalıda geçirmiş diye düşünebilir insanlar. Oysa, dedesinin rüyasında dediği gibi, hayatı hep çok çalışarak geçmiş Kulin’in. Hüzün, Ankara ve İstanbul anılarıyla dolu. Sen masa kurmayı bilirsin diye çağrıldığı bir reklam setinden sanat yönetmeni ünvanı ile ayrılması, çevirile

Polis Radyosu, Radyo İlef, Meteorolojinin Sesi Radyosu tarihe mi karışacak?

Sektör çalışanlarının yasa yayınlandığından beri bildiği ama her ne hikmetse dile getirmediği bir durumu yazı konusu yapayım dedim. 6112 sayılı RADYO VE TELEVİZYONLARIN KURULUŞ VE YAYIN HİZMETLERİ HAKKINDA KANUN, 3 Mart 2011 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu yasanın Frekans Planlaması ve Yayın Lisansı başlıklı yedinci bölümünün frekans planlaması ve tahsis isimli 26. maddesinin üçüncü fıkrası şu şekilde: (3) Kamu kurum ve kuruluşlarının ikaz, duyuru ve eğitim maksadıyla karasal radyo veya televizyon yayını yapma talebinde bulunmaları halinde; bu talepler yapılacak protokol çerçevesinde Türkiye Radyo-Televizyon Kurumundan hizmet alınarak karşılanır. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kanunlarında radyo ve televizyon yayını yapabileceklerine ilişkin hüküm bulunan kamu kurum ve kuruluşlarından Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu tarafından herhangi bir ücret alınmaz. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu haricindeki kamu kurum ve kuruluşlarına kanal, frekans veya multipleks kapasitesi tahsisi yapılma

Reenkarnasyon Kulübü / Kaan Arslanoğlu

Bugüne kadar yayınlanmış tüm eserlerini okuduğum iki yazardan birisi Kaan Arslanoğlu. Ekim 2011, yani daha bir kaç gün önce, yayınlanan son romanı Reenkarnasyon Kulübü 'nü de okuyarak "tüm eselerini okuduğum yazar" demeye devam ediyorum :) Bu son romanı, yayınladığı 18. eseri. Tümü roman değil, inceleme/araştırma türü eserleri de var yazarın. Reenkarnasyon Kulübü İthaki yayınlarından çıkmış. İlk baskısını Ekim 2011'de yapmış. Eğer tahmin ettiğim tartışmalara yol açarsa yeni baskısını yakın zamanda yapacak olan roman, 296 sayfa. Alışagelinen tarz romanlardan farklı bir üslup kullanılmış. Romanın yazarı, Kaan Arslanoğlu, romanın hem anlatıcısı hem kahramanı. İlk tümce ve sonrasında gelen paragraf ile bana yakın zamanda okuduğum Nasıl Yapmalı'yı anımsattı. Çernişevski'nin çokca tartışılan romanı Nasıl Yapmalı da merak uyandıran bir bölüm ile açıldıktan sonra romanın yazarı okuyucu ile konuşmaya başlıyordu. Arslanoğlu'nun ilk tümcesi ve arkasından gelen par

Hayat / Ayşe Kulin

İki kitaplık anıların ilk cildi diyebileceğimiz Hayat, 1941-1964 yılları arasını içeriyor. Veda ile başlayan Umut ile devam eden anlatılarda bu kez kahraman yazarın kendisi. Ayşe Kulin, İstanbul doğumlu olsa bile çocukluğunun önemli bir bölümünü Ankara'da geçirmiş. Şimdilerde Soysal pasajı olarak bildiğimiz, Kızılay'ın merkezindeki Soysal apartmanında. Kızılay meydanı manzaralı küçük dairelerinde idealist mühendis babası Muhittin Kulin ve annesi Sitare Kulin ile birlikte geçirdikleri yılları anlatırken, bir yandan da ülkenin geçirdiği dönüşüme tanık ediyor bizleri. Kulin'in Hayat ve ardından Hüzün isimli kitaplarını okurken düşündüm anı okumayı neden bu kadar çok seviyorum diye. Anılar, başka yerlerden öğrenemeyeceğim ayrıntılar içeriyor. Mesela Demokrat Parti'nin iktidara geldiği dönemlerde erkek ve kız öğrencilerin ayrı kaldırımlarda yürümeleri şartının getirildiği bilgisine tarih kitaplarında rastlamadım. Zaten benim öğrencilik dönemimde yakın tarihimize ilişkin

Kafes / John Perkins

3 Ekim 2011 tarihinde İstanbul'da Bilişim Zirvesi etkinliğinde konuşma yapmak üzere ülkemize gelecek John Perkins'in çok satanlar listelerinden inmeyen kitaplarından birisi : Kafes. Hayatının önemli bir bölümünü kendi ifadesiyle "ekonomik tetikçi" olarak geçirip sonra bu böyle gitmez demeye başlayan Perkins, tanıklık ettiklerini yazmaya başlamış. Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları başlıklı bir dizi kitap yazmış. Kafes, bu kitapların ardından kaleme aldığı kitaplardan. Dilimize Murat Kayı tarafından çevrilen Kafes, APRİL Yayıncılık etiketiyle Şubat 2011'de yayınlanmış. Benim okuduğum ilk baskısıydı. İki kısımdan oluşan kitap, 280 sayfa. Dünya Bankası kredileri, IMF programları, büyük borçlarla girişilen alt yapı yatırımları ülkemiz insanının duymaya alıştığı sözler. Alışık olmadığımız ise Perkins'in Kafes isimli kitabının Sorun başlıklı ilk kısmında anlattıkları. Perkins, özetle ülkelerin çeşitli gerekçelerle borç batağına sokulmasının, borç batağına giren

Eşik / Irmak Zileli

Deyim yerindeyse daha mürekkebi kurumamış bir ilk roman Eşik . Eylül 2011 basımı. Remzi Kitabevi'nden çıkmış. 2000 adet basılan roman 325 sayfa. Cumhuriyet Kitap'ta çıkan tanıtım yazısı / söyleşi sonrası edinmeye karar vermiştim Eşik'i. İşin doğrusu romanın ilk 100 sayfası hayal kırıklığına uğrattı beni. Diyaloglar yerine anlatıcı, iç ses ile süren sayfalar, hikayenin nereye gideceğini az çok tahmin etmek, karakterlerin keskin hatlara sahip oluşu. Ancak ilerledikçe, özellikle ortalarından sonra romana hakim olan Eylül (80 darbesi öncesi doğmuş, romanın ortalarında genç kız olma yolunda) ile babası arasındaki ilişkileri okudukça elimden bırakamaz oldum. Roman, annesi, babası ve dayısı 1970 ve 80 darbelerinden nasibini almış bir ailenin içinde yetişen Eylül'ü anlatıyor. Bunu yaparken bir yandan da sol içerisindeki tartışmalara / ayrışmalara değiniyor. Eylül'ün dayısı Atilla, tek erkek olmanın getirdiği tüm şımartılma ve pohpohlanma ile büyütülmüş yargıç (bir yerde

DVB-T2 ile ilgili önemli rapor

Avrupa Yayın Birliği'nden (European Broadcasting Union - EBU) Elena Puigrefagut ile Radyo Televizyon Tekniği Enstitüsü'nden(Institude für Rundfunctechnic- IRT) Roland Brugger'ın Mayıs 2011'de hazırladıkları bir rapor EBU TECH 3348 olarak yayınlandı. Raporun tam adı Frequency and Network Planning Aspects of DVB-T2. Rapor, sayısal karasal yayıncılık için kullanılan standartlardan birisi olan DVB-T'nin daha gelişmiş hali olan DVB-T2 ile ilgili yazılmış önemli eserlerden. Ekleriyle birlikte 88 sayfalık çalışma 7 bölümden oluşuyor. Bölümlerin isimleri şöyle: 1. Giriş 2. Sistem Özellikleri 3. Alıcı özellikleri, paylaşım ve uyumluluk, ağ planlama parametreleri 4. Yeni planlama özellikleri 5. Kurulum senaryoları 6. DVB-T2'ye geçiş 7. Referanslar Konu, ülkemizi de yakından ilgilendiriyor. Yayıncılık dünyasını düzenleyen yasa 3 Mart 2011'de Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Ancak, sayısal karasal yayına geçiş sürecini tarifleyecek yönetmeliğin yayını h

Horizon, Liberty Global'ın oyunu değiştirecek platformu

Uzunca bir süre önce, yeni yayın teknolojileri başlıklı sunumu yaptıktan sonra "Televizyonun geleceği nasıl olacak?" sorusuna verdiğim yanıt, 8 Eylül 2011'de Amsterdam'da Liberty Global'ın tanıttığı Horizon'ı andırıyordu.  "Ev içerisinde internet bağlantısını sağlayıp, aldığı içeriği evdeki tüm ekranlara dağıtan bir kutu olacak. Televizyon, bildiğimiz klasik akışlı yayından ibaret olmayacak. İstediğimiz içeriği, istediğimiz zaman, istediğimiz yerden izleyebileceğiz..." Eylül ayının başında Amsterdam'da, yayın sektörünün kalbinin attığı ve blog yazarınızın her yıl internet sayfalarından, yorumlardan edindikleriyle takip ettiği IBC'nin açılış gününde, Mike Fries (Liberty Global'ın CEO'su ve Başkanı) Horizon platformunu  tanıtmış . Platformun merkezinde multimedia gateway olarak adlandırılan bilgisayarı var. Liberty Global'ın açıklamasından  öğrendiğime göre bu bilgisayarı Samsung üretmiş. Cihazın içerisinde Intel Atom CE Media işlem

B, Bira / Tom Robbins

Ayrıntı yayınlarından 2011 yılında ilk ve ikinci baskısını yapmış B, Bira . Tom Robbins'in yazdığı eseri Aysun Babacan dilimize çevirmiş. 102 sayfalık küçük hacimli kitabın arka kapağında fiyatı 9 TL olarak belirtilmiş. B, Bira için yayıncı "Çocuklar İçin Yetişkin Kitabı, Yetişkinler İçin Çocuk Kitabı" tanımlaması yapmış. Oldukça yerinde bir tanımlama. Kitabın dili akıcı ve keyifli. Bir çocuğa büyüğü tarafından okunduğu varsayılarak yazılmış. Kitabın adı Bira olunca, bu nasıl çocuk kitabı diyenler olacaktır. Şahsen çocuğuma okuyacağım kitaplar arasında değil B, Bira. Ama çocuk kalmışlar için hararetle önerebilirim. Özellikle şerbetçi otu ile maltın su ile seyreltilmesi ve mucizevi mayanın katılmasıyla elde edilen buz gibi sarı sıvıyı sevenlere...

Yakınsama: Televizyon - İnternet birlikteliği

İnternet dünyası ile televizyon dünyası giderek birbirine daha fazla yaklaşıyor. Ülkemizde bile televizyon başında geçirilen süre azalırken, internet başında geçen süre artıyor. Peki interneti kullanlar neler yapıyor? Elektronik postaları okumak, sosyal ağlarda kim nerede kiminle incelemeleri yapmak, haber sitelerine göz atmak...Bunları hiç birisi, hadi diyelim büyük bölümü, saatleri geçirmek için yeterli gelmez. Yanıt internete kayan, eskiden televizyon cihazımızla yaptıklarımız... İnternet üzerinden dizi / film / klip izlemek yaygınlaşıyor. Eskiden forumlarda bulunan linkler kullanarak parça parça indirip ardından birleştirip sonra format değiştirip binbir zahmet sonucu ulaşılan içeriklere artık video paylaşım siteleri üzerinden herkes erişebiliyor. Diziler, bir kaç saat / gün gecikme ile reklamlarla kesilmeden izlenebiliyor. Hem de istediğimiz zaman, istediğimiz yerden, istediğimiz cihaz ile. Bu kolaylıklarına karşın daha da kolaylaşabilir mi hayatımız? Mesela televizyonda ma

Sofi / Çınar Yaylalı

İzinli geçirdiğim bir öğleden sonrasında kendimi Kızılay sokaklarına bıraktım. Anı kitaplarında okuduğum eski Kızılay ile benzer yanı kalmamış olsa bile severim Kızılay'ın sokaklarını. Özellikle Karanfil ve Konur sokakların yeri başkadır. Konur sokakta İmge, Dost ve Turhan kitapevlerinde takip ettiğim dergileri karıştırmak, Mülkiyelilerde sokağın sesi eşliğinde oturmak... Mülkiyelilere geçmeden önce Turhan kitabevinin geniş dergi standında rastladım Sincan İstasyonu adlı edebiyat dergisine. 5 yıldır çıkmaktaymış. Hayal meyal dergi ile ilgili çıkan bir yazıyı hatırladım. Yazıyı okuduğumda dergiyi almayı düşünmüş sonra unutmuştum. Mülkiyelilerde derginin sayfalarını karıştırırken rastladım Sofi'nin reklamına. Tam sayfa verilen reklamda, kitabın kapağının fotografı ve tanıtıcı küçük bir metin konulmuştu. Metnin, kitabın arka kapağında yazılı olduğunu, kitabı satın alınca öğrenmiş oldum. Metinde, algıda seçicilik bu olsa gerek dedirten, anahtar kelimeler gözüme çarptı: ODTÜ, ele

İletişim ve Teknoloji / Haluk Geray

Kitabın tam adı yazının başlığında kullandığım bölümünden daha uzun aslında: İletişim ve Teknoloji Uluslararası Birikim Düzeninde Yeni Medya Politikaları. Geray, iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ile birlikte ortaya çıkan yeni dünya düzenine, benim gibi teknik insanların pek aklına gelmeyen boyutuyla yaklaşıyor. Yeni medyanın bugünlerde sıklıkla tartışılan kapitalizm krizlerini aşmak için kullanılan araçlardan birisi olması, kitabın ana konusunu oluşturuyor. Ütopya yayınlarından Ocak 2003 yılında çıkan kitap, 215 sayfa ve 10 bölümden oluşuyor. Taş tabletlerden papirüslere uzanan süreçte dünyanın ve iletişimin geçirdiği aşamaları herkesin anlayacağı bir dille kaleme alan Giriş bölümü, konunun bu boyutuna yabancı olanları kitaba hazırlıyor. Yeni medya nedir ile başlayan kitap, ekonominin geçirdiği dönüşüme dikkat çekerek bu dönüşümün iletişim dünyasına etkilerini irdeliyor. Merkez ülkelerin çevre ile ilişkileri, yeni medya alanındaki yaklaşımları açıklayıcı nitelikte olduğu, kitap

Ruhumu Öpmeyi Unuttun / İnci Aral

İnci Aral'ın öykülerini okumaya devam. 2006 yılında yayınlanan Ruhumu Öpmeyi Unuttun adlı kitapta 10 öykü yer alıyor. Kitabın başındaki sunuş yazısında Aral, "bu kitaptaki öykü kişilerinin ortak noktaları, hayatlarının bir döneminde ölümle ilgili olağandışı bir deneyim yaşamış olduklarına inanmalarıdır" demiş. Bu sunuş yazısını okuduktan sonra heyecanlandım. Aral'ın diğer öykü kitaplarından farklı bir kitap ile karşı karşıya olduğumu anladım. Kitabı okudukça, bu tespitim doğruluğunu gördüm. Alaca karanlık kuşağı öyküleri tadında öyküleri okuyarak, hayal mi gerçek mi bilemeden sayfaları çevirdim. Kitap, 10 öyküden oluşuyor. Her öyküde yeni bir olay ile karşılaşmıyoruz. Kimi öyküler birbirinin devamı niteliğinde. Pembe kayışlı saat başlıklı öykü, Aral'ın başından geçen bir olaya ilişkin. Bu olay gerçekten yaşandı mı merak ettim okurken. Önemi var mı gerçekliğinin o da ayrı bir soru tabii. Alın Yazısı, trajikomik bir öykü. Heyecanla sonuna kadar okutup, aslında al

"Filiz Hiç Üzülmesin" / Filiz Ali

"Namuslu olmak ne zor şeymiş meğer. Bir gün Almanların pabucunu yalayan ertesi gün İngilizlere takla atan, daha ertesi gün de Amerika'ya kavuk sallayan soysuzlar gibi olmak istemedik. Yalnız ve yalnız bir tek milletin önünde secdeye vardık. O da cefakeş milletimizdir. Meğer ne büyük günah işlemişiz! Kanunlu, kanunsuz baskılar altında ezile ezile pestile döndük. Bugünün itibarlı kişileri gibi, kese doldurmadık, makam peşinde koşmadık. İç ve dış bankalara yatırmadık, han, apartman sahibi olmak, sağdan soldan vurmak ve milleti kasıp kavurmak emellerine kapılmadık. Bütün kavgamızda kendimiz için hiçbir şey istemedik. Yalnız ve yalnız bu yurdun bütün yükünü omuzlarında taşıyan milyonlarca insanın derdine derman olacak yolları araştırmak istedik. Bu ne affedilmez suçmuş meğer! Neredeyse, yoldan geçerken mide uşakları arkamızdan bağıracak: 'Görüyor musun şu haini! İlle de namuslu kalmak istiyor ve ahengimizi bozuyor...' Çalmadan, çırpmadan, bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi

Medya Denetimi / Noam Chomsky

Everest yayınlarının siyaset serisinden çıkmış, 62 sayfalık bir kitapçık Medya Denetimi . Benim okuduğum Şubat 2008'de yapılmış ikinci baskısıydı. İlk baskısı Haziran 2005 tarihli. Kitapta Chomsky'nin toplumu etkileme, yönlendirme, şekillendirme yöntemleri üzerine yazdığı 10 makale var. Makalelerde dünyanın süper gücü olarak nitelendirilen ülkede halkın nasıl yönlendirildiği örnekleriyle anlatılıyor. Bu bağlamda körfez savaşı sürecine değiniliyor. Halka ilişkiler biliminin ortaya çıkışı, televizyon ve futbol gibi geniş kitleleri oyalayabilecek araçların nasıl kullanıldığı, halkın sadece seçim dönemlerinde hatırlandığı bir sürecin demokrasi olarak adlandırılması makalelerde sorgulanıyor. Medyanın ne kadar önemli bir güç olduğunu somut örneklerle gösteren kısa ama etkili bir eser.

Sevginin Eşsiz Kışı / İnci Aral

"Akşam yemeğini ocağa koyduğunda her şey toplanmış, temizlenmiş, yerini bulmuş olurdu. Öğle sonundan akşamüzerine kadar sürecek ve çocuklar okuladan geldiğinde yeniden bozulmaya başlayacak olan o kısa süreli düzeni sağlamak için yaşadığını düşünürdü çoğu zaman Solmaz. Ama bu süre kendisi için vazgeçilemeyecek bir önem taşıyordu. Yalnızca kendisi için yaşayabileceği birkaç saat vardı önünde şimdi." (Sevginin Eşsiz Kışı, s.111)  Yukarıda alıntıladığım paragraf Sevginin Eşsiz Kışı adlı öykü kitabının Kutu isimli öyküsünden. Hangimiz hayatımızın farklı olduğunu ileri sürebilir ki? Evde oturup çocuk bakmıyorum diyenler, çocuğun yerini iş ile değiştirip yeniden okuyabilir paragrafı. Ya da işe gitmiyorum öğrenciyim diyenler dersleri koyabilir mesela. Demem o ki hepimiz hayatımızın büyük bölümünü zorunlu olmadıkça yapmayacağımız şeyleri yaparak, kendimize, ama sadece kendimize, ait kısacık zaman dilimlerine kavuşmak için yaşıyoruz. Peki buna birisi mi zorladı bizleri? İşe, okula, ili

Uykusuzlar, İnci Aral

İnci Aral'ın yazdıklarını okumaya devam ediyorum. Aral'ın yayınlanmış tüm eserlerini okumak gibi bir hedefim var. Bu bağlamda sahaf ziyaretlerimde, Ankara'da halen "sahaf"lar var, İnci Aral'ın eserlerinin ilk baskılarını arıyorum. Nedense sahaftan edindiğim kitapları okumak daha fazla keyif veriyor. Okuduğum kitaba not düşülmüşse hele. Neyse, Uykusuzlar'a dönersem, Aral'ın kaleminin gücünü ve hayattaki duruşunu en somut şekilde ortaya koyduğu bir öykü kitabı bence. Uykusuzlar'ın ilk baskısı 1984 yılında yapılmış. Yani darbeden 4 yıl sonra, 1983 seçimlerinden ise sadece 1 yıl sonra. 7 öykü var kitapta. Mehmet Kaptan, Karanlığa Kumru Nakışıdır, Ağrılı Kapısında Gecenin başlıklı öykülerin konusu doğrudan işkence, kayıplar, baskılar, hapislik, acılar. Kitabın yayınlandığı tarihi göz önüne alınca fazla söze gerek kalmıyor. Mehmet Kaptan'da dört yaşındaki bir çocuğun babasının hapisliğini algılayışı öykülenmiş. Seçilen imgeler çok etkileyici. Karanlı

Radyo Veri Sistemi - Radio Data System (RDS)

Temmuz ayı yazılarında söz verdiğim radyo veri sistemine (RDS) ilişkin yazı, sonunda karşınızda. Aslında bu yazıyı yazıp yazmamak konusunda kararsız kaldım uzun süre. Sebebi bu kez tembellik değil. Ülkemizde RDS'in hemen hemen hiç bir özelliği kullanılmıyor. Böylesi bir durumda yazıda bahsedeceğim bir çok konu havada kalacak.  Gene de, arabaların radyolarında işlevsiz olarak görülen PTY/AF/TA gibi tuşların ne işe yaradığını anlamaya yardımcı olması umuduyla yazdım. Program Service (PS) Name = Program Hizmet Adı: Sekiz karakterlik bu alanda ya istasyonun adı ya da sloganı yer alıyor. RDS hizmeti vermeyen bir istasyona gelindiğinde ekranda istasyonun frekansı yer alıyor. Alternate Frequency (AF) Switching = Alternatif Frekansa Anahtarlama: Bu özelliğin kullanımı için aynı yayını farklı frekanslardan yapan vericilerin bulunması gerekiyor. Radyo, en güçlü sinyalin geldiği verici otomatik olarak seçer. Özellikle yol güzergahı boyunca farklı frekanslardan yayın yapan vericilerin olduğu