Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Hoş geldin 6112, güle güle 3984

Yazının başlığı size bir şey ifade etmediyse geri kalanı okumamanızı öneririm. Yok 3984'ün RTÜK'ün eski kanun numarası olduğunu bilenlerdenseniz, muhtemelen RTÜK yasasının değiştirileceğinden de haberdarsınızdır. 6112, yenilenen kanunun yeni numarası. 15 Şubat 2011'de TBMM'de kabul edilmesinden sonra 3 Mart 2011'de Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren Kanunun tüm metnine buradan ulaşabilirsiniz.  Uzunca bir süredir beklenen bu yeni kanun ile televizyon/radyo ile içli dışlı olan herkes bir şekilde etkilenecek aslında. Televizyon karşısında ortalama 4 saat geçiren bir ülkenin yurttaşlarından olduğumuza göre, bu sektördeki düzenlemeler, sektör çalışanı olalım (benim gibi :) ya da olmayalım (çoğunluk gibi) hepimizi etkiliyor. Yeni kanun ile değişenleri ve değişmeyenleri ele almaya çalışacağım bu yazıda. Konunun genişliği düşünüldüğünde bu değerlendirmeyi tek yazıya sığdırmamaya karar verdim. Öncelikle, sektör çalışanlarının uzun süredir yapılmasını beklediğ

Huzursuz Ruhlar, Tarkan Barlas

Tatil, beklediğimden kısa sürdü :) 14 Şubat'ta tatile çıkartmıştım blogu. 10 gün dayanabilmişim. Blogu tatile göndermeme neden olan durumlarda değişiklik yok. Benim bakışımda değişiklik yok. Tek değişen kafamda bir soruya bulduğum geçici yanıt. Soru şuydu: İleride kızlar  ülkede dünyada bunlar bunlar olurken sen tutmuşsun şu kitabı okudum, bu filme gittim, bilmem nerede bilmem ne yedim nefisti, diye incir çekirdeğini doldurmayan yazılar yazmışsın. Yuh sana. derlerse onlara ne yanıt vereceğim? Bulduğum geçici yanıtı bu sayfada paylaşmayacağım. Soruyu neden paylaştım madem yanıtını vermeyecektim :) Bu tatile çıkmayı bir şekilde açıklamış olmak istedim belki de. Neyse uzattım çok. Bir çekirdek doldurmayacak yazıya, çekirdek doldurmayan uzun giriş oldu... Huzursuz Ruhlar, Everst yayınlarından çıkmış bir öykü kitabı. Tarkan Barlas'ın ilk öykü kitabı. Ocak 2008'de ilk baskısını yapmış. Sonradan yeniden basıldı mı bilemiyorum. Kitapta 15 öykü var. Öyküler çarpıcı, rahatsızlı

blog sayfasını süresiz tatile soktum....

Dünya ve ülke gündemi bu kadar sıcak iken, gelişmeler karşısında söyleyecek tonla sözüm var iken susmak zorunda hissetmenin ezici ağırlığı karşısında, kitaplardan, filmlerden, mekanlardan söz etmenin kifayetsizliğini/anlamsızlığını sezerek blog sayfamı tatile çıkarmaya karar verdim. Bu ZORUNLU, tatil ne kadar sürer bilmiyorum. Belki ve büyük olasılıkla SONSUZA kadar. Sayfadaki yazılara ve yorumlara dokunmayacağım. Belki bir gün tatil biterse, yeni yazılar yayınlayacak enerjiyi bulursam, gündem bu kadar bunaltıcı olmazsa yine, yeni, yeniden buluşuruz... Bu yazıyı yoruma kapalı olarak yayınlıyorum..........

Yayın sektöründe çalışan teknik personelin dikkatine: 22 Şubat'ta kimselere randevu vermeyin!

Başlığa bakıp 22 Şubat'ta ne var diyecekleri fazla merakta bırakmayayım. Ülkemizde de eninde sonunda başlayacak sayısal karasal yayıncılıkta (DVB-T) kullanılacak standartın son sürümüne ilişkin bir webinar var. Webinar, web üzerinden sunulan seminerler için kullanılan bir terim. Herkese açık ve ücretsiz olan bu webinar Avrupa Yayın Birliği (EBU) tarafından düzenleniyor. Webinar, DVB-T2 ile ilgili. T2'nin yayıncılara sağladığı avantajlardan bahsedilecek. Ülkemizde sayısal karasal yayın için büyük olasılıkla DVB-T2 standartı kullanılacak ve hali hazırda elektronik marketlerinde DVB-T alıcılı olarak satılan LCD-LED-Plasma TV'ler için de DVB-T2 alıcı ünitesi kullanılması gerekecek. Yani sayısal karasal yayınlara uygun denilerek satılan televizyonlarla, ülkemizde başlayacak sayısal karasal yayınları izlemek mümkün olmayacak ! Ben zaten karasal yayınları izlemiyorum diyenlerdenseniz sorun yok :) Uyduda 1000 civarında kanal izlerken, kabloda ve IP'de 100 civarında kanal varken

Söz Uçmuş Yazı Kalmış / Yankı YAZGAN

Kitabın tam adı biraz daha uzun: Söz Uçmuş Yazı Kalmış, 1980'lerden günümüze herkes için gündelik hayat, psikiyatri ve beyin bilimleri yazıları . Yankı Yazgan'ın eski yazılarından derlemelerle oluşturduğu bu son kitabı Aralık 2010 tarihli. Doğan Kitap'tan çıkmış. 336 sayfalık eser üç alt kitaptan oluşuyor:  Labirent Yolculukları / Psikolojisiyle ve Biyolojisiyle Yaşantılar Devlet Baba, Tabiat Ana "Kitapsız" yazılar Alt kitaplardan ilk ikisi Yazgan'ın daha önce aynı isimlerle kitap olarak yayınlanmış yazılarının seçmelerinden oluşuyor. Labirent Yolculukları 1991 yılında Remzi Kitabevi tarafından, Devlet Baba, Tabiat Ana ise 2002 yılında Evrim yayınları tarafından yayınlanmış. Söz Uçmuş Yazı Kalmış'ın son alt kitabı "Kitapsız" yazılar, adı üzerinde daha önce herhangi bir kitapta toplanmamış yazılarından oluşuyor. Kitapta yeniden gözden geçirilen yazıların kimilerinin kenarına notlar düşülmüş. Yeni baskıya notlar olarak isimlendirilen

RDS-TMC (Radio Data System - Traffic Message Channel)

Geçtiğimiz hafta ön duyurusunu yaptığım 4 yazının sonuncusunda sıra. Ülkemizde başa çıkamadığımız sorunların sonuna 'canavar' kelimesini ekliyoruz. Enflasyon canavarı ve trafik canavarı en bilinenleri. Ön duyuruda canavarlaştırdığımız sorunlardan birisine yönelik, Avrupa'da yıllardır uygulanan ancak ülkemizde her ne hikmetse bir türlü hayata geçiril(e)meyen bir teknolojiden bahsedeceğimi yazmıştım. Yayın sektöründe çalışan birisinin enflasyona ilişkin çözümünün olamayacağına göre buyurun Radyo Veri Sistemi / Trafik Mesaj Kanalı çözümüne: Öncelikle RDS kısaltmasının ne olduğunu açıklayıp, ek bilgi isteyenlere ilgili bağlantıları yazmakla başlayayım işe. RDS (Radio Data System : Radyo Veri Sistemi): Akademik tanımlarına ve ayrıntılarına İngilizce olarak buradan  ve Türkçe olarak buradan  ulaşabilirsiniz. RDS, hepimizin otomobillerindeki radyolarda ve kimilerimizin evlerimizde kullandığımız radyolarda mevcut bulunan bir özellik. Frekans modülasyonu ile yapılan (bildiğimiz FM)

heryerde kar var

Başkentimizde uzunca süredir beklenen kar, geçtiğimiz haftasonu yağdı. Bu kışın ikinci kar yağışıydı aslında ancak ilki çok kısa kalmıştı yerde. Bu sefer öyle olmayacağı, meteor.gov.tr adresindeki tahminlerden anlaşılıyordu. Tahminler bizleri yanıltmadı. Kar, salı günü itibariyle çatılarda ve araba geçmeyen yerlerde kalmaya devam ediyor. Öğlen vakti güneş tepedeyken arabanın sıcaklık göstergesi sıfırın altında rakamları göstermeye devam ediyor. Akşama hal nice olur bilinmez. Bu ayaz günde iş yerinde masam hiç olmadığı kadar düzenli. İş yaşamının bunaltıcı olduğunu ilk farkedişim aklıma geldi nedensiz. 1995 yılının sıcak geçen Ağustos ayında, Ankara İskitlerde bir binanın 3. katında aynı odayı paylaşan 5 mühendis, ben dahil 3 tanesi yeni mezun. Hayatının baharında bir odada sabahtan akşama kadar beklemek , odada kapana kısıldığını hissetmek ve bu durumun benzerinin yıllar yıllar boyu süreceğini düşünmek.. Bir yaz günü sıcağında başlayan beklemek , kesintilerle de olsa 14 yıl 9 ay 26 gün

Şarap ve Din, Jean-Robert Pitte

Kitabın adına bakıp güncel tartışmalarla bir ilgisi olduğunu düşünenler için baştan söyleyeyim, doğrudan ilgi kurmak pek anlamlı değil. Toplam 10 kısa makaleden oluşuyor Jean-Robert Pitte'nin yazdığı ve Esra Özdoğan'ın çevirdiği kitap. Şarabın, daha doğrusu alkollü içkinin, din ile ilişkisi değerlendiriliyor her bir makalede. Üzümden yapılan şarabın yanı sıra arpa/buğday/pirinçten yapılan biralar, hurma şarabı gibi farklı içkilerin yıllar boyu toplumların yaşamlarındaki etkileri inceleniyor. İlginç bilgiler var makalelerde. Bir tanesini bu nota aktarayım:  "...Champagne'daki Benedikten Hauviller Manastırı'nın kilercisi Dom Perignon'un adı bu konuda son derece yetenekli bir keşiş olarak tarihe geçmiştir. XIV. Louis'nin çağdaşı olan Dom Perignon, olabilecek en iyi şampanyayı üretmek için farklı bağlardan gelen üzümleri bir arada kullanma tekniğinin geliştirilmesine katkıda bulunmuştur..." Günümüzde şişesi epey bir liraya satılan Don Perignon marka

Radyo dünyasında teknolojik gelişmeler (yazı henüz tamamlanmadı!!!)

Yayın sektöründe çalışan bir ar-ge mühendisiyim. Yeni yayın teknolojileri, özellikle etkileşimli televizyon temel araştırma alanım. Bu konuyla ilgili çeşitli sunumlar, dergi makaleleri, yüksek lisans bitirme projesi hazırladım. Televizyondaki yenilikler heyecan verici ve bir kısmı ülkemizde de başarı ile uygulanmakta. Sayısal uydu yayıncılığı ve sayısal uydu platform işletmeciliği yıllardır sürüyor. Sayısal kablo yayıncılığı yakın sayılabilecek bir tarihte Türksat tarafından sunulmaya başlandı. Sayısal karasal yayıncılığa ilişkin denemeler yapıldı. IPTV, TTNet tarafından sunuldu/sunulacak. Etkileşimli televizyon uygulama örneklerini sayısal uydu paltformunda görebiliyoruz. Televizyon sektörü teknolojik yenilikleri, biraz gecikmeli de olsa, takip ediyor. Ancak ülkemizde televizyondan daha eski, daha köklü olan radyo yayıncılığı için aynı tespiti yapamıyoruz. Bu yazıda Avrupa'da radyo yayıncılığının geleceğine ilişkin tartışılan konulardan bahsetmek istiyorum.  Sürekli ilk radyo yayı

televizyon izlemek ya da...

Nancy Andreasen'in Yaratıcı Beyin kitabını okuduktan sonra insan beyninin gelişimini her yaşta sürdürebildiğini öğrendim. Kitapta Londra taksi sürücüleri, senfoni orkestralarında çalan sanatçılar üzerinde yapılan araştırmalara yer verilmiş. Teknoloji bu kadar gelişmemişken, navigasyon cihazları henüz yaygın değilken, Londra'da taksi kullanmak öyle her babayiğidin harcı değilmiş. Yolları, deyim yerindeyse avucunun içi gibi bilmen beklenirmiş. En kısa yol, yoğun saatlerde en işlek yol bilgilerini edinmeden taksi kullanma hakkı kazanılmazmış. Bu bilgilere sahip taksi sürücüleri üzerinde yapılan çalışmalar, diğer insanlarla kıyaslandığında beynin kimi bölgelerindeki bağlantıların arttığını göstermiş. Şimdi hangi bölgeler olduğunu hatırlamıyorum, merak edenler kitabı edinip öğrenebilir. Senfoni orkestrasında çalanlarda da benzer durum gözlenmiş. Hem farklı bir alfabe olarak nitelendirilebilecek notayı okumak, hem kendi çaldığını dinlemek, hem şefin hareketlerini izlemek bir yandan

yakında blogda

Madem yayın sektörünün bir çalışanıyım yayıncılığın olmazsa olmazlarını kullanayım. Azz sonnra :) Yakında blog sayfasında görecekleriniz: Ankara'nın yeni ve özel/güzel mekanlarından birisi hakkında yorum, Radyonun geleceğine yönelik tahminleri derleyen teknik ağırlıklı bir yazı, Ülkemizin canavarlaştırılan sorunlarından birisi için Avrupa'da yıllardır uygulanan teknolojiyi tanıtıcı bir yazı, İlişkiler etiketli enteresan bir yazı... Azzz sonra ama peki ne kadar sonra? Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın...

Bir Siyah Saçlı Kadının Gezi Notları, Buket Uzuner

Sahaf gezmeyi oldum olası sevmişimdir. İstanbul'daki kadar fazla olmasa bile başkentimizde de sahaflar var. Nerede diye soranlar için bildiğim bir kaç adresi paylaşayım. Adreslerin tümü Kızılay civarında. K aranfil sokakta Birlik pasajı, Kızılay Sümer sokak-İzmir caddesinde Moda Çarşısının alt katı, İzmir caddesi-Atatürk bulvarında Kocabeyoğlu pasajının alt katı, Zafer çarşısının alt katı.  Bir sahaf gezmesi sırasında rafta diğer kitapların arasına sıkışmış halde gördüm Uzuner'in gezi notlarını. 14 öykü ve 7 mektup var, Uzuner'in akıcı dilini sevenler için bir oturuşta okuyacağı kitapta. Elimdeki 7. baskı Ağustos 1994'te çıkmış Gür yayınlarından. İlk baskı 1989 yılına ait. Kitabın adına bakıp içindeki öykülerin, sadece gezi notlarından oluştuğunu düşünmeyin. Siyah saçlı birisinin kuzey ülkelerinde gördüğü ayrımcılıktan, cinsel özgürlüğe, yabancı olmaktan, Cezayir'in yaşadığı dönüşümlere kadar bir çok konu gezi notlarına karışmış. Öykülerin gezi notunun ötesine

Serdar Turgut'un yazısından

Blog sayfamda çok nadir yaptığım bir şey köşe yazılarının bağlantılarını yayınlamak. Ancak gözden kaçırılmaması gereken birkaç yazı yayınladı Serdar Turgut geçtiğimiz hafta. Yazılar gözden kaçırılmayacak türden, ancak blogda paylaşmamın tek nedeni bu değil. Bir süredir üzerinde çalıştığım konuyla, televizyon sektöründeki gelişmelerle yakından ilgili olması. Özellikle 22 Ocak 2011 tarihli Beyaz Türk hayat tarzı değişmeli başlıklı yazı, televizyon sektörünün nerelere doğru gelişeceğini işaret ediyor.  Turgut'un yazısında teknolojik terimler yok elbette. Televizyon out, alt başlıklı paragrafta özetlediği durumun teknolojik karşılığı OTT olarak kısaltılan Over-The-Top Television. Konuyu açıklamaya çalıştığım yazıyı anımsatayım ...

Kitap etiketli 100. yazı: Leyla AÇBA, Bir Çerkes Prensesinin Harem Hatıraları / Harun Açba

Baştan itiraf edeyim. Her ne kadar blog sayfama reklam falan almamış olsam bile okunma sayısını takip ediyorum. Okunmak, yorumlanmak, takip edilmek sanırım tüm blog yazarlarını mutlu ediyor. Güncel haberlere ilişkin blogumda bir şeyler yer alıyorsa o dönemde okunma sayısında ciddi artışlar oluyor. Göksu Restaurant gibi Ankara'nın beğenilen mekanlarından birisine ilişkin ilk sayılabilecek yazılardan birisini yazmış olmam blog sayfama ulaşılma nedenlerinin başında yer alıyor. Bu gerçekten hareketle bugünlerde gündemde olan bir konu hakkında zamanında alıp kütüphanede unuttuğum bir kitap, pazar akşamı keyfi oldu. Leyla Açba, son Osmanlı padişahı Sultan Vahideddin'in ilk eşi olan Emine Nazikeda Kadınefendi'nin 5. nedimesi olarak 1919-1924 yılları arasında saray görevinde bulunmuş bir Çerkes prensesiymiş. Sarayda yaşadıklarına ilişkin hatıralarını kaleme alan ender kişilerden birisiymiş. Leyla Saz, Safiye Ünüvar ve Prenses Ayşe Osmanoğlu dışında hatıralarını kaleme alan yok

Yaratıcı Beyin, Dehanın Nörobilimi / Dr. Nancy C. Andreasen

Okuduğum kitaplarla ilgili notlar düşmem ile blog sayfası yazmam eş tarihlere rastlıyor. İlk not, 17 Aralık 2004 tarihini taşıyor. Çok severek okuduğum Oya Baydar'a ait bir kitap: Kedi Mektupları . 2004 sonunda başladığım blog yazılarını içeriklerine göre sınıflandırmam, yani etiketlemem sonucu hangi içerikli kaç yazı olduğu takip edilebiliyor. Buradan hareketle 2011'in ilk ayı içerisinde kitap etiketine sahip yazı sayısı 100'e ulaşmak üzere. Bu yazının ardından eklenecek kitap etiketli yazı, 100. olacak. Aslında 100 için farklı bir kitabı bitirip notunu eklemeyi düşünüyordum. Ancak, dün kütüphanede bulduğum ve deyim yerindeyse bir solukta okuduğum bir kitap planları bozdu. Bir sonraki yazıda onunla ilgili notlar düşeceğim. Bu sıkıcı girizgahtan sonra buyurun şaşırtıcı özgeçmişe sahip Andreasen'in ilgi çekici kitabına: Dr. Nancy C. Andreasen, İngiliz edebiyatı alanında lisans, yüksek lisans ve doktora derecelerine sahip bir bilim kadını olarak 5 yıl boyunca öğretim

Aslı Gibidir, yönetmen: Abbas Kiarostami, oyuncular: Juliette Binoche, William Shimell

Neredeyse tümü boyunca yakın çekim izlediğimiz iki başrol oyuncusu, kısıtlı mekan, yavaş akan bir film bu kadar etkileyici olabilir mi? Kiarostami, daha önce filmini izlemediğim İran'lı bir yönetmen. Binoche'nin iflah olmaz hayranlarından birisi olunca, hangi filmde oynarsa oynasın izlemek istiyorum. Uzunca bir süredir sinemada film izlemeye vakit yaratamıyordum, neyse ki Aslı Gibidir'i sinemada izleyebildim. Filmin konusuna ilişkin bir şeyler yazmak istemiyorum. Ancak filmde, adına da uyacak şekilde, aynanın fazlasıyla kullanılması dikkat çekici. Kalıcı etkiler yaratan etkileyici filmi Ankara'da izlemek isteyenler için Büyülü Fener Kızılay'dan başka seçenek olmaması düşündürücü.  Filme dair daha yetkin eleştiri yazısı okumak istiyorsanız Bakınız.com adlı siteden iki yazı önerebilirim. Aslı Gibidir'i gecikmeden izlemenizi hatırlatarak: http://www.bakiniz.com/asli-gibidir-copie-conforme-yorum/ http://www.bakiniz.com/bir-arastirma-filmi-asli-gibidir/

Cep Tehlikesi, Prof. Dr. Selim ŞEKER

Selim Hoca, Boğaziçi Üniversitesi'nde görevli bir meslektaşım. Blog sayfama daha önce Tehlikeli Oyuncak isimli kitabı ile konu olmuştu. 2008 yılının başlarında düştüğüm notlarda hayykitap'tan çıkan kitabın özellikle küçük çocukların cep telefonu kullanımının doğuracağı sağlık sorunlarına dikkat çekmeye çabalamıştım. Söz konusu kitap , bilimsel makalelere verdiği referanslarla cep telefonunu sigaraya benzetmiş ve sigaranın zararlarının kabulünün yıllar sürdüğünü hatırlatmıştı. Aradan geçen yıllar, ne yazık ki cep telefonu kullanımını daha da yaygınlaştırdı. Bu kitabı, ya da onu konu edindiğim notları, teknoloji düşmanı olarak değerlendirmeden önce düşünün. Telefonunuzu telefon olarak mı kullanıyorsunuz? Yoksa fotograf çekmek, radyo/müzik dinlemek, internete bağlanmak, sabahları uyanmak (alarm), televizyonunuzu kumada etmek için mi? Gelişen teknoloji ile hızlı internet bağlantısına olanak tanıyan üçüncü nesil (3. Generation : 3G) mobil şebekeler hayatımızı kolaylaştırıyor b

Televizyonunuz olmadan televizyon izlemek

Yazının başlığı garip gelebilir. Hemen açıklayayım. Günümüzde birden fazla yöntem/yol kullanılarak televizyon yayını izlemek olanaklıdır. Bunları temel olarak ikiye ayırabiliriz: analog / sayısal. Analog olarak yapılan televizyon yayınlarını izlemek için bildiğimiz televizyon cihazlarına ihtiyacımız sürüyor. Hali hazırda çatı antenleri ile izlediğimiz yayınlar ile Türksat tarafından sürdürülen kablo tv yayınları analog olarak iletilmektedir. Bu yayınları televizyon cihazlarının içerisinde bulunan alıcılar (tuner) ekranlarda görüntülenecek hale getirir. Yayınları izlemenin ikinci yolu sayısal olarak gönderilen içerikleri kullanmaktır. Bunlar uydu üzerinden, kablo üzerinden veya IP üzerinden gönderilebilir. İşte bu sayısal olarak gönderilen içeriği ekranlarda görüntülemek için televizyona ihtiyacımız yok. İhtiyaç duyduğumuz iki şey var: Birisi içeriği ekranımızda görüntülenebilir hale getirecek bir alıcı cihaz (set üstü kutusu / uydu alıcısı), diğeri ise bir ekran.  Yazıyı buraya kadar o

İnsan Suretleri, Deniz Kavukçuoğlu

Deniz Kavukçuoğlu'nun İnsan Suretleri adlı kitabını sahafta görüp aldım. Çok severek okuduğum bir yazar Kavukçuoğlu. Bursa'da düzenlenen TÜYAP Kitap Fuarı'na sırf onunla tanışmak için gitmiştim zamanında. İnsan Suretleri, yazardan okuduğum bu beşinci kitap, 1998 ile 2007 yılları arasında yayınlanan gazete yazılarından seçkilerle oluşturulmuş. Adından anlaşılacağı üzere insanlarla ilgili yazılar. Özellikle son yıllara ait yazıların çoğu kayıplara ilişkin. Ölümler, özellikle hayatınızda yer edinmişlerin ölümleri yaşamları fakirleştiriyor. İnsanın içini acıtan bu gerçeği ele alan yazılar, son yıllarda artıyor ne yazık ki. Kayıplara ilişkin yazılar insanı üzse bile, keyifle okunuyor İnsan Suretleri. Bir dönem berberi olan Nuri ile ilgili yazısı ayrı bir güzel. Kaan Arslanoğlu'nun insan zekasına ilişkin tespitlerini haklı çıkarır nitelikte :) Literatür yayıncılıktan 2007 yılında çıkmış. Bu yıla kadar ikinci baskısının yapılmamış olması şaşırtıcı, hatta üzücü. Kitabın paha

IPv6 Konferansı ardından

Tübitak ULAKBİM, Gazi Üniversitesi, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu (BTİK) tarafından Ankara'da 12-13 Ocak 2011 tarihlerinde düzenlenen Ulusal IPv6 Konferansı'na ilişkin bir kaç not düşeyim. Öncelikle belirtmem gerekir ki, bir çok etkinliğe katılmış biri olarak, konferansa katılım muhteşem düzeydeydi. Hem katılımcı sayısı benzer etkinliklerle kıyaslanmayacak kadar fazlaydı, hem de katılımcıların konuyla ilgililik düzeyi çok yüksekti. Rixos Grand Ankara otelinin büyükçe salonlarından birisinde 400'ün üzerinde kişiyle yapılan açılış sonrası ikinci gün bile 300'ün üzerinde izleyici vardı. Bu kalabalık ve ilgili dinleyiciler organizasyon heyetini mutlu ederken, makale sunanları yer yer üzdü. Dün gerçekleşen oturumlarda bir iki makale sahibi, deyim yerindeyse sunduklarına sunacaklarına pişman oldular. IT sektöründe genç, bilgili çok insan var. Araştırıyor, sorguluyor ve lafını esirgemiyor.  Konuya uzak olan okuyucularım için kısa bir