Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Tacettin Sultan Dergahı

Ankara'da bugün toprağa verilen Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun defnedildiği Tacettin Sultan Dergahı'nın neresi olduğunu merak edenler olmuştur/olacaktır düşüncesiyle geçtiğimiz sene Eylül ayında çektiğim fotografları hatırlatayım istedim. Ankara'yı bilenler Büyük Doğumevi olarak bilinen Zekai Tahir Burak Hastanesi'nin yerini gözlerinin önüne getirsinler. Hastanenin yan tarafında Kurtuluş'a doğru uzanan sokaklardan birisi Sarı Kadın Sokağı. Altındağ Belediyesi tarafından restore edilen sokağın baş tarafında yer alıyor Tacettin Sultan Dergahı ve camisi. Mehmet Akif Ersoy'un da bir süre yaşadığı mekanın arka tarafındaki bahçede eski mezar taşları görülüyor. Caminin ön tarafına büyük bir İstiklal Marşı heykeli konulmuş. Heykelin arkasında görülen minare camiye ait. Yukarıdaki fotografta görülen kapı ise, fotografın çekildiği geçtiğimiz eylül ayında restorasyonu süren dergaha ait.

Etimesgut kebapçıları

Yakından tanıyanlar sadeceözgür Etimesgut'a ne zaman gitmiş de kebapçılarını yazmaya kalkmış demeyeceklerdir. Etimesgut Ankara'nın İstanbul tarafındaki ilçelerinden birisi. Sincan'a doğru giderken içinden geçiliyor. Emlak piyasasının yeni gözdelerinden Bağlıca köyü'de Etimesgut sınırları içerisinde. Ankara'nın ilk uzun dalga radyo vericisi de Etimesgut'taydı. 1930'lu yıllardan beri hizmet veren verici, teknolojini gelişmesine yenilmiş. Etimesgut kebapçıları olarak tanıtmaya çalışacağım mekanların tümü Devlet Hastanesi civarında yer alıyor. Yazacağım bir kaç mekan daha var gerçi ama onların adlarını, telefonlarını almayı unuttum. Liste kısa zamanda son halini alacaktır :) İlçe merkezindeki mekanları ilerleyen aylarda keşfedip tanıtmayı planlıyorum. Mekanların fotograflarını çekmedim henüz. Belki ilerde onlara da yer veririm. Gelelim mekanlara: ÖZ MUTLU İnegöl Köftecisi (312) 244 02 04 - 245 03 99 İstasyon mahallesi Alan Sokak 3/A Etimesgut adresindeki mekan

Canistan, Yusuf Atılgan

Az sayıda eser vermiş yazarlarımızdan birisi(ymiş) Yusuf Atılgan. Aylak Adam adlı romanını merak edip alıyorken, ideefixe 'de diğer kitapları gözüme çarptı. Anayurt Oteli filminin, aynı adlı romanından uyarlandığını öğrenmiş oldum böylelikle. 1921 yılında doğup 1989'da vefat eden yazardan okuduğum ilk kitap Canistan.  Canistan, yarım kalmış bir roman(mış). Kalp krizi sonucu 1989'da vefat ettiğinde roman üzerinde çalışıyormuş. Okuduğum haliyle (Yapı Kredi Yayınları-2000) üç bölümden oluşuyor. 1900'lü yılların başlarında Manisa köylerinde geçiyor. Osmanlı'nın son dönemi ve Kurtuluş Savaşı yıllarında Manisa köylerinden hayatlara süssüz, sade bir dille tanıklık ediyoruz. Bu haliyle bile bitmemiş gibi durmuyor. Yazarın diğer eserlerini okuma isteği uyandırdı. 

15 mart sürprizi: KAR ve GÜNEŞ

15 Mart sabahına kar ile uyandık. Ama ne kar: lapa lapa yağıyor ve yolları tutmuş. Aynı gün öğleden sonra aşağı yukarı aynı yerden çektiğim fotografta ise kardan eser kalmamış durumda...

Yalancı Tanıklar Kahvesi, Vedat Türkali

1999 yılında yayınlanan iki ciltlik Güven'den 5 yıl sonra gelmişti Kayıp Romanlar (2004). Yayınlandığı ay içerisindeki okumuştum Kayıp Romanlar'ı. Güven'in bıraktığı yerden alıp günümüzdeki olaylara bakan bir romandı ve gene 5 yıl sonra yeni romanı çıktı Türkali'nin: Yalancı Tanıklar Kahvesi. Bu kez 1970'lerin ikinci yarısını, 1980 darbesine kadar olan süreci konu edinmiş. Çoğunlukla Ankara'da geçiyor hikaye. Kahramanımız Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü öğrencisi Muhsin, güneydeki bir kasabadan, ağa çocuğu. Üniversitede tanıştığı Salih'in ve belki bir ölçüde okuduğu bölümün etkileriyle kendini solda konumlandırmış. Roman Muhsin'in kendini tanıma, hayattaki yerini bulma sürecini anlatıyor. Arka planda, siyasi cinayetlerle 1980 darbesine sürüklenen ülkenin yaşadıklarına tanıklık ediyoruz. Öyle sanıyorum ki, romanın bilen kişisi Nedim Hoca'nın ağzından Vedat Türkali, ülkenin yaşadıklarına yorumlar getiriyor. Nedim Hoca, okuldan

yeni gazete Habertürk

Ocaktı şubattı derken mart geldi, hatta neredeyse ilk 10 günü geçti. Havaların ısınmasının yanısıra günlerin uzaması, yazın yaklaştığının müjdecisi. Habertürk internet sitesi ve televizyonunun ardından gazetesi ile karşımızda bu kez. Baharın ilk ayının ilk gününe denk geldi Habertürk gazetesinin ilk sayısı. 1 Mart'tan bu yana takip ediyorum yeni gazeteyi. Hergün bir sürü ek veriyor. Özellikle internetin yaygınlaşmasından sonra gazeteleri haber için okumuyorum. Köşe yazarlarının yorumları, yazı dizileri ilgimi çekiyor. Bu açılardan Habertürk'ü değerlendirdiğimde ekonomi yazarlarının yorumlarını ilgi ile okuduğumu söyleyebilirim. Ankara eki, kentsel sorunlara eğiliyor. Ancak sayfalarının büyük bölümü ilanlara ayrıldığı için yeterli değil. Gazetede okuyacak fazla köşe yazarı bulamadım. Belki ilerleyen dönemlerde alışkanlık yapacak yeni yazarlarla tanışırım. El boyamayan mürekkebi ve kolay okunur boyutu ise diğer gazetelerden de beklediğim yenilikler. Habertürk'e yayın hayatınd

Afyonkarahisar kalesi

Fotoğraf makinesinin yakınlaştırma (zoom) özelliğini kullanarak, Afyonkarahisar'ın 266 metre yüksekliğindeki kalesini fotoğrafladım. Umarım beğenirsiniz. Bir toplantı için günübirlik gittiğim Afyon'un kalesine çıkacak vakit bulamadım. Hititlerden kaldığını öğrendiğim bu tarihi eserin restorasyonunun pek de başarılı olmadığı, özellikle alttaki fotoğraflarda belli oluyor.

son günlerdeki ziyaretçi sayısı

İstatistik tutan ücretsiz sitelerden olan StatCounter 'ın kodunu 2005 yılı mayısında sayfama eklemiştim. O günden beri ziyaretçi sayımın yanısıra, sık okunan sayfalar, ziyaretçi konumları gibi bilgileri arada kontrol ediyorum. Günlük ortalama 60-70 kadar tekil ziyaretçi geliyordu sayfama. Son zamanlarda ziyaretçi sayısında belirgin bir artış oldu. Sık ziyaret edilen sayfalara bakınca nedeni anlaşıldı: 91 ziyaretçi SADECEÖZGÜR: Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı 53 ziyaretçi SADECEÖZGÜR: Göksu Restaurant 46 ziyaretçi SADECEÖZGÜR: Göksu Restaurant

şehir, Eskişehir

Eskişehir'e günübirlik yaptığım ziyarette çektiğim fotograflar. İzlenimlerimi fotograflar anlatsın istedim.

Uluslararası okuyuculara müjde :)

Sayfamı kendi dilinde okumak isteyenler için Google'ın geliştirdiği çevirmen hizmeti başladı. İnceleyebildiğim kadarıyla tercümelerinde sorunlar olsa bile genel konunun anlaşılmasını sağlayan bir uygulama. Sayfanın sağ üst köşesindeki kutudan istediğiniz dili seçebiliyorsunuz. Bakalım bu yeni özellik sonrası okuyucu sayısı değişecek mi?

bahar geliyor derken kış kendini hatırlattı

Sanki daha dün çekmemişim tomurcuklanan ağacın fotografını. Sabah kar ile uyandık başkentte. Yüksek semtlerde yerde 10-15cm kar var. Tomurcuklanan ağacın akibetini ne olur bilmiyorum ama geçen yaz susuzluktan kırılan bizler için kar yağışı sevindirici.

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe

Ölüm ve Kız, Ankara Sanat Tiyatrosu

Şili fotografları sunumunun ardından Pinochet döneminde yaşananları konu alan Ölüm ve Kız adlı tiyatro oyununu izlemek, oyunun etkisini arttırdı. Ariel Dorfman'ın yazdığı oyunu Filiz Ofluoğlu dilimize çevirmiş. Oyunu Suavi Eren yönetmiş. 3 kişilik iki perdelik çarpıcı bir dram Ölüm ve Kız . İşkencelerden geçmiş, tecavüze uğramış kadın Paulina Salas rolünde Ebru Saçar, Paulina'nın kocası, cumhurbaşkanı tarafından darbe dönemindeki ölümleri araştırmak için kurulan komisyona atanan genç avukat Gerardo Escobar rolünde Tolga Tuncer ve Paulina'ya 15 yıl önce işkence yapıp tecavüz edenlerden birisi olan doktor Roberto Miranda rolünde Mehmet Akay yer alıyor. Ebru Saçar oldukça zor olan rolünün altından başarıyla çıkmış. Belleklerden silinmeyecek acıları, çoğunlukla tek başına, göğüslemek zorunda kalmış, şans eseri işkencecisini sorgulama olanağı bulmuş ve bu sorgulamayı yaparken bir yandan da adalete inancını sürdüren kocasıyla mücadele eden genç kadını etkileyici performansıyla

Şili (Santiago-Valparaiso) fotografları sunumu

Santiago ve Valparaiso'ya geçtiğimiz Ekim ayında yaptığımız 4 günlük gezimizin anılarından oluşan fotografları, Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi salonunda sundum. Sunum ile ilgili internete konulan haberi aşağıya kopyaladım. Sunuma gelemeyenler için bilgilendirici olacağı umuduyla. Kaç kişi mi geldi sunuma? Yanlış saymadıysam 17 :) Daha önce 3 kişiye de sunum yaptığım düşünülürse epey ciddi bir artış oldu... EMO Ankara Şubesi Eğitim Merkezi Toplantı Salonu‘nda 12 Şubat 2009 Perşembe günü gerçekleştirilen sunuma Şili‘nin demografik ve siyasi yapısı hakkında bilgi vererek başlayan Sadeceözgür sunum boyunca Şilili grup İnti İllimani‘nin müzikleri eşliğinde birbirinden güzel fotoğrafları izleyenlere sundu. 1970 yılında Şili‘de seçimle iktidara gelen Sosyalist Devlet Başkanı Allende ve orada yaşanan CIA destekli diktatör Pinoche askeri darbesinin izlerini süren Sadeceözgür sunumunda Şilili şarkıcı, askeri darbe sonucu tutuklu bulunduğu stadyumda önce elleri kırılan ve ardından

ÇAYKUR Ankara Satış Mağazası

Ülkemizde en çok içilen sıcak içecek çaydır sanırım. Uluslararası kahve zincirleri, birbiri ardına dükkan açsa bile evlerde çay tüketiminin ağırlığı yadsınamaz. Tiryakilerin vazgeçemediği bir kaç paketten birisi Çaykur'un sadece Rize'de satılan Çaykur Hediyelik ve onun ithal edileni olan Çaykur Present'tır. Ankara'da yaşayan çay tiryakilerine müjde gibi bir haber vereyim: Çaykur'un geçtiğimiz yaz açtığı satış mağazasında her iki paketi de bulmak olanaklı. Çaykur'un farklı fiyattan satışa sunduğu çayları bilirsiniz: Filiz, Çayçiçeği, Tiryaki, Kamelya gibi. Hep merak ederdim bunların fiyatları neden farklı diye. Sonunda öğrendim: Çay, üretim sürecinde 7 farklı elekten geçiriliyormuş. Çayın kalitesini bu eleklerin hangisinden elde edildiği belirliyormuş. Mağazanın adresini aşağıya yazıyorum: ÇAYTAŞ Gıda Pazarlama Umut sokak No:40 Kurtuluş - ANKARA

Şili (Santiago-Valparaiso) fotografları sunumuna davet

Değerli okuyucularım, 12 Şubat 2009 Perşembe akşamı saat 19'da Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi'nde Şili fotografları sunumuna beklerim. Sunumun yapılacağı adres şöyle: Necatibey caddesi No:102-3 Kızlıay - Ankara

3 Maymun, film

Nuri Bilge Ceylan'ın 3 Maymun filmini izledim sonunda. Sinemada izlemeyi tercih ederdim ancak denk gelmedi bir türlü. Ceylan'ın etkileyici bir final ile biten 3 Maymun'u, az diyaloga karşın sıkmadan ilerliyor. Hatice Arslan, Yavuz Bingöl, Ahmet Rıfat Şungar ve Ercan Kesal başlıca rolleri paylaşmış. Yavuz Bingöl ile Hatice Arslan karakterleri başarıyla canladırıyor olsa bile benim favorim Ahmet Rıfat Şungar. Hatırla Sevgili dizisinin Ali'si, 3 Maymun'da Bingöl ve Arslan'ın canlandırdığı Eyüp-Hacer çiftinin oğulları İsmail'i oynamış. Benim gibi sinemada izlememişler için DVD'sinin yayınlandığını hatırlatayım.

Kahve bardağı boyları ve önemli (!) keşfim.

Ülkemizde giderek yaygınlaşan kahve dükkanı zincirleri, içecekleri farklı boylardaki bardaklarda sunuyorlar. Zincirden zincire bardak boylarına verilen isimler değişse bile aynı kalan bir özellik var: en küçük boy bardak bile ülkemiz ölçülerine göre büyük. Bu tespitim, sadece bana ait değil. Arkadaşlarımın çoğunun düşüncesi aynı. En küçük boy bardakta (Starbucks'ta tall olarak geçiyor) istediğimizde bile sunulan içecek fazla geliyor. Geçtiğimiz günlerde yeni bir boy fark ettim Starbucks'ta: short . En küçük boy bardak istediğimizde seçenekler arasında sunulmayan short, çocuk boyu olarak adlandırılıyor. İlginç olan, özellikle istemediğiniz sürece bu boyun size hatırlatılmaması. Neyse bu önemli (!) keşfimi sizlerle paylaşmış olayım. Amerika'da yaşamadığımıza göre, alışageldiğimiz kupa-bardak boylarında kahve içebilirsiniz çocuk boy isterseniz...

Siyah Süt, Elif Şafak

Siyah Süt, yayınlandığı 2007 yılında epey ses getiren otobiyografik roman. Yazarların, kendilerininden bahsettiği kitapları okumayı sevmişimdir oldum olası. Yazma süreçlerini anlattıkları, okuyucu ile dertleştikleri kitapları. Çok severek okumuştum Adalet Ağaoğlu'nun Damla Damla Günler adlı anı kitabını. Siyah Süt'ü anı kitabı olarak nitelendirmek doğru olmaz. Zaten kitabın kapağında otobiyografik roman yazılı. Çocuk sahibi olma, yerleşik hayat yazarlık sürecini nasıl etkiler? Edebiyat tarihinde kadın yazarların kadınlık ile yazarlık arasındaki seçimleri ya da toplumun kadından beklentilerini karşılarken yazmanın zorlukları gibi konularda tarihten örnekler veriliyor roman boyunca. Benistan ülkesinin parmak kadınlarının (Hırs Nefs, Pratik Akıl, Sinik Entel, Anaç Sütlaç, Can Derviş ve Saten Şehvet hanımlar) hikayeleri romanı akıcı ve keyifli yapmış. Anlatılan süreç, bir çok kadının yaşadıkları sanırım: Çocuk sahibi olma kararının verilmesi. Bu konu üzerine düşünmeyip haya

Emperyalizm ve Siyasal İslam Arasında Türkiye, Ergin Yıldızoğlu

Ergin Yıldızoğlu, pazartesi ve çarşamba günleri Cumhuriyet gazetesinde yazan ekonomist/araştırmacı/yazar/şair. Gazete yazılarında referans verilmesi çok rastlanan bir durum değildir. Oysa Yıldızoğlu'nun her makelesi, bilimsel yayın benzeri referanslarla dolu oluyor. Dünyanın gidişi üzerine yorumları, ne yazık ki, doğru çıkıyor çoğu kez. Ne yazık ki diyorum, çünkü oldukça karamsar öngörülerde bulunuyor. Emperyalizm ve Siyasal İslam Arasında Türkiye başlıklı kitabı, 2006-2008 arasında yazdığı makalelerin konulara göre düzenlenmiş hali. Uzun giriş yazısı, 3 bölüme ayrılmış kitabın kısa özeti gibi. Büyük Ortadoğu, Emperyalizm, Türkiye ve Siyasal İslam başlıklı bölümlerde Yıldızoğlu'nun çeşitli tarihlerde yazmış olduğu makalelere yer verilmiş. Yazıların sonunda, gazetedeki yayın tarihleri de var. 430 sayfalık kitap, kolay okunur türden değil. Çoğunlukla iki-üç makale üst üste okuyunca bunalıp kenara bıraktım. İç karartıcı öngörülerin büyük bölümünün gerçekleşmiş olması, henüz ger

Sürüne Sürüne Erkek Olmak, Pınar Selek

Sosyolog, yazar Pınar Selek'in 2008 yılında yayınlanan kitabı Sürüne Sürüne Erkek Olmak. 216 sayfa ve hızlı okumayanlardan olan ben bile bir günde bitirdim. Zorunlu askerlik hizmetine ilişkin, çeşitli yaş ve sosyoekonomik çevreden 58 erkek ile yapılan söyleşilerle oluşturulmuş bir kitap. Söyleşileri Hüseyin Deniz ve İrfan Uçar gerçekleştirmiş. Askere uğurlama ile başlayan ve Eve Dönüş ile biten bir süreci toplamda 15 bölümde incelemiş yazar. Sosyolog bir kadının gözünden erkek kimliğini oluşturan önemli ögelerden birisi olarak ele alınmış askerlik dönemi . Ülkemizde her erkeğin bir şekilde askerlik anısı vardır. Bir nedenle askerlik yapmayanların bile bu sürece dair anlattığı/anlatacağı şeyler oluyor. S osyoloji konusunda eğitimim olmamasına karşın kitaptaki yer verilen bir çok konuda kafa yormuştum askerliğim boyunca. Kısa sürede okumama karşın etkisi uzun sürecek kitaplardan birisi Sürüne Sürüne Erkek Olmak. Kitabın yazarı Pınar Selek ve kitapta yer alan söyleşileri gerçekle

19 Temmuz 2009'a doğru sigara içme yasağının uygulanması

Sigaranın kapalı alanlarda içilmesini yasaklayan yasa, 15 Mayıs 2008 ve 19 Temmuz 2009 tarihlerinde uygulanmaya başladı/başlayacak. İş yerleri, toplu ulaşım araçları, taksiler, hava alanları ve daha bir çok kapalı alanda yasağın uygulanması neredeyse bir senedir sürüyor. Peki bu yasak ne kadar uygulanıyor? Kişisel gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istedim. Oldukça fazla sayıda çalışanın bir arada yaşadığı bir yerleşkede (kampüs) iş yerim. Farklı binalardan oluşuyor yapısı. Yasağın ilk günlerinde sigara tiryakileri, odalarının kapısını kilitleyerek içeride tüttürüyorlardı zehir saçan içeceklerini. Sonbahardan bu yana, koridorlarda, kapısı açık odalarda içmeye devam ediyorlar. Tiraji komik durumlar yaşanıyor. Her kata 2 sorumlu atandı. Bu sorumlular yasağın uygulanmasını denetleyecek. Benim çalışmakta olduğum katın sorumlusu olarak belirlenenler en sağlam içiciler :) Kimi kime şikayet edeceksiniz? Alış-veriş merkezlerinin durumu, iş yerlerinden farklı değil. Özellikle merkezlerin içinde ye

Issız Adam

Uzun süre gitmedim Issız Adam 'a. Merak etmediğimden değil. Denk gelmedi bir türlü. O kadar çok şey duymuştum ki filmle ilgili, izledikten sonra ciddi hayal kırıklığı yaşadım. Anadolu'nun bağrından kopup gelmiş, babasının açtığı restaurantta yaptığı yemeklerle kendi dünyasını kurmuş yalnız bir adam kahramanımız. Kadınlarla ilişkilerinde başarısız, seks konusunda sıkıntılar yaşayan Issız Adam'ımız bir yandan eski plaklardaki seslerin hayranıdır. Görüp beğendiği, birlikte olmak için türlü bahaneler/yalanlar uydurduğu Ada ile ilişkisi hem kendisini hem yaşam biçimini değiştirecektir. Peki bu durum sürekli olur mu? İşte filmin ilk yarısı bu güzelliklerle sürüp bitiyor. İkinci yarı ise biraz aceleye getirilmiş diye düşündürdü. Aslında final sahnesine kadar aceleye getirilmiş gibi gelse bile hayal kırıklığı diye nitelendirmeyeceğim bir yarıydı. Ama öyle bir final sahnesi var ki, inandırıcılıktan bu kadar mı uzak olur. Şimdi filmin finalini anlatıp, izlememişleri düşman etmeyeyim

PowerXL macerası devam ediyor (internette)

Hatırlayacaksınız bir süre önce PowerXL'den bahseden yazı yazmıştım. Ankara'da keyifle dinlediğimden söz etmiştim. Sonradan yazıda bilgi güncellemesi yaparak Ankara vericisini susturduğunu yazdım. Bu kez gene Ankara'da gene PowerXL keyfini yaşayabildiğimizden bahsetmek istiyorum. Günümüzde bir çok radyonun (belki de tüm radyoların) web sayfaları var ve bu sayfalar üzerinden online yayın yapıyorlar. PowerXL de bu radyolardan birisi. İnternet sayfası üzerinden yayın dinlenebiliyor . Karasal alıcılarla (yani bildiğiniz radyo alıcılarıyla :) sadece İstanbul'a yayın yapıyorlarmış. İstanbul'da yaşayanlar için frekansının 100.2 MHz olduğunu hatırlatayım.

Barselona - Barselona

Woody Allen'in son filmini izledik bugün. Geçtiğimiz yıllarda maç sayısı adlı filmini izlemiş ve sevmiştik. Maç sayısı, Londra'da geçiyordu. Kentin güzellikleri filme eşlik ediyordu. Barselona Barselona ise adı üzerinde olduğu gibi İspanya'nın (Katalonya demek gerek belki de) önemli kentlerinden Barselona'da geçen bir yaz macerası. Birbirinden karakter ve tip olarak farklı iki Amerika'lı genç kız yazın 2 ayını geçirmek için Barselona'ya geliyor. Kızlardan esmer olanı nişanlı, ne yapmak istediğinden emin, Katalan yaşam biçimi üzerine yapmakta olduğu yüksek lisansına katkısı olsun düşüncesiyle geliyor Barselona'ya. Sarışın olan isehayatın rüzgarına kendini bırakmış yaprak gibi savruluyor. Aşkı arıyor belki de. Eşinden olaylı bir şekilde ayrılmış bohem ressam ile tanışan kızlarımızın hayatları (en azından bir süreliğine) değişiyor. Nişanlı olanı hayatının geri kalanını kökten değiştirecek tercihi yapmaya çalışıyor. Ressamın eski eşinin de hikayeye katılmasıyl

Sadun Aren ile cumartesi söyleşisi

Dün Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi'nin 2001 yılında yaptığı cumartesi söyleşilerinden birisinin bant çözümlerinden oluşturulan kitapçık geçti elime. Geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz Sadun Aren ile yapılmış bir söyleşi. Sadun Hoca'nın anılarından oluşan bir kitap okumuş ve yorumlarımı siz değerli okuyucularımla paylaşmıştım . Söyleşinin yapıldığı tarihte, Puslu Camın Arkasından kitabı henüz yayınlanmamış. Sadun Aren, TİP sürecini anlatarak başladığı söyleşine Türkiye ve dünyanın yaşadığı değişimleri değerlendirerek devam etmiş. Sovyetler Birliği deneyiminin başarısızlıkla sonuçlanması sonrası, sosyalizmin kurulması için önerilen yöntemlerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini söylemiş. Öncü bir mücadele ile iktidarı ele geçirip ardından kamulaştırma yoluyla özel mülkiyete son verme şeklinde özetlenebilecek mücadeleye yöntemi yerine, iş yerlerinin yönetimine katılarak zaman içerisinde sömürünün düzeyini azalta azalta sistemi değiştirmenin olanaklı olabileceğini anl

yeni yıl

Yeni yılı umutla karşıladık. Yanı başımızda yaşanan vahşetin bir an önce sona ermesi dileğimiz, yakın gelecekte gerçekleşecek gibi görünmese bile. Ya da başladı, derinleşecek denilen krizin etkilerini 2009'da çok daha yoğun hissedeceğimizi bilsek bile. Bertolt Brecht'in şiirini bir kez daha okuyup insanların düşünmesini de bildiğini umarak, yeni yılı umutla karşıladık... Generalim Tankınız Ne Güçlü Tankınız ne güçlü generalim, Siler süpürür bir ormanı, Yüz insanı ezer geçer. Ama bir kusurcuğu var; İster bir sürücü. Bombardıman uçağınız ne güçlü generalim, Fırtınadan tez gider, filden zorlu. Ama bir kusurcuğu var; Usta ister yapacak. İnsan dediğin nice işler görür, generalim, Bilir uçurmasını, öldürmesini, insan dediğin. Ama bir kusurcuğu var; Bilir düşünmesini de. Cev. A.Bezirci

Kuğulu park, Ankara

Sigara yasağı ve Starbucks

Bildiğiniz gibi 15 Mayıs 2008 tarihinden beri kapalı mekanların büyük çoğunluğunda, alış veriş merkezleri de dahil, sigara içmek ve içilmesine izin vermek YASAK. Yasağa uymayanlar hakkında işlem yapılacak. İçenlere 62 TL, içilmesine izin verenlere ise 5000 TL'ye kadar para cezası uygulanacak. Sigara düşmanı olarak bu yasaya çok sevinmiştim. Uygulamasının takipçisi olmaya karar vermiştim. Öyle de yapıyorum. Üzülerek görüyorum ki alış veriş merkezlerinde yasa uygulanmıyor. Özellikle merkezlerin içerisindeki restaurant ve kafelerde. Ankamall'ın en üst katındaki fastfood merkezinde yasak uygulansa bile diğer tüm bölümlerindeki kafelerde fosur fosur sigara içiliyor. Merkezin görevlilerine şikayet ettiğimde Yenimahalle Belediyesi'ni aramam söyleniyor. Belediyeyi bir kaç kez arayıp şikayetimi bildirdim. Bir zincir kahveci var ki yasak başladığından beri sürdürdüğü ilkeli tavır ile gönlüme sarsılmaz tahtını kurdu. Tahmin edersiniz sizler de: STARBUCKS. Lezzetli kahvesi, güzel müziğ

İlya Erenburg'un Hatıraları

1968 yılı basımı derleme bir kitap İnsanlar Yıllar ve Hayatlar İlya Erenburg'un Hatıraları. Hasan Ali Ediz'in Ehrenburg'un 2 ciltlik hatıralarından seçerek düzenlediği 320 sayfalık bir eser. Kitabı oluşturan çeviriler tefrika halinde Cumhuriyet gazetesinde yayınlanmış zamanında. Tabii gazetede yayınlananlara eklemeler yapılmış kitap haline getirilirken. Ancak biri 613, diğer 792 sayfa olan orijinal anıların küçük bir kısmı yayınlanmış gene de. Yazarın soyadı kimi kaynaklarda ve Türkçe olarak yayımlanmış eserlerinde Ehrenburg olarak geçiyor. İnternette bakınca her iki tip kullanımının olduğunu gördüm. 1891-1967 yılları arasında yaşamış İlya Erenburg'u Dipten Gelen Dalga adlı romanıyla tanımıştım. Üniversite yıllarında okuyup etkilendiğim romanın, herbiri ikişer ciltlik bir üçlemenin (Paris Düşerken, Fırtına ve Dipten Gelen Dalga) son kitabı olduğunu öğrenince hayıflanmıştım. Yakın zamanda okuduğum Julio Jurenito ise yazarın ilk romanıymış. Hasan Ali Ediz'in derled

Ankara'nın ayazı

Bilenler bilir. Ankara'nın ayazı meşhurdur. Bu sabah derecenin gösterdiği sayı, yok artık dedirtti. Sabahın ilk saatlerinde kimbilir kaç dereceyi gösteriyordu. Bu soğuklara bir de tavana vuran doğalgaz fiyatı eklenince denklem daha bir zorlaşıyor. Ankara'da durum böyleyse doğuda kim bilir ne güçlükler yaşanıyordur. Yeni yılın ilk yazısını umutsuzlukla bitirmeyeyim. 21 aralıktan beri günler uzuyor. 21 hazirana kadar da uzayacak. Uzayan günler, büyüyen umutları muştular bana hep. İş çıkışı halen batmamış güneş umutla doldurur içimi. Güneşimiz daim olsun yeni yılda...
Yeni yılın BARIŞ ve huzur getirmesi dileklerimle... Nice yıllara

Ankara'dan kar-kış manzaraları

Ankara'ya mevsimin, uzun süre yerde kalan, ilk karı yağdı. Güneşli ve soğuk bir Ankara ile yeni yılı bekliyoruz...

televizyon konusunda çalışanlar için: Televizyonda Program Yapımı

Ülkemizde bu kadar fazla televiyon kanalı, bu kanallar için üretilen tonla yapım varken sektörde çalışanlara önerilecek, teknik konulara da değinen, kitap arayışı içerisindeydim. Sektöre hitabeden kitapların çoğunda içeriğin üretilmesine dair konular öne çıkartılmış. Teknik konuları öne çıkaran kitapların düzeyi ise sektörün geneline hitabetmiyordu. Yayın formatlarından, kameranın nasıl çalıştığına, ışıklandırmanın öneminden, ses ile ilgili temel bilgilere kadar birçok konuyu genelin anlayacağı düzeyde anlatan Televizyonda Program Yapımı adlı eser Doç.Dr.Sedat Cereci tarafından 2001 yılında yayınlanmış. İnternette Sedat Cereci ismini arayınca, Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde profesör olarak çalıştığını gördüm. Bence önemli bir boşluğu doldurmuş kitabı. Sektör çalışanlarına öneririm. Metropol yayınlarını İletişim dizisinden çıkmış...

İstanbullu güzeller

Fotografı çekeli epey zaman olmuş. 22 Ekim 2008'de İstanbul Ataköy'de çekmişim. Sayfama koyayım diye çok düşünüp, üşengeçlikten bir türlü yapmıyordum. Bugün picasa'nın (google'ın fotograf düzenleme aracı) son sürümünü (3.0) indirince şart oldu bu güzellikleri paylaşmam. İkisi arasında akrabalık yoktur diye düşünüyorum renklerine bakıp. Gene de emin olmamak lazım. Kedi dünyası :)

Bertolt Brecht'in yazdığı Galilei'nin Yaşamı Ankara sahnelerinde

Devlet Tiyatroları, geçen yıl Giordano Bruno adlı oyunu ile ortaçağ İtalya'sında bilim ile dinin yaşadığı çatışmayı sahnelere taşımıştı. Roma'da 1600 yılında yakılarak katledilen Bruno ile aynı dönemlerde yaşayan Galileo Galilei'nin hayatından kesitler içeren oyun , 2008-2009 sezonunda sahnelenmeye başlandı. Başrolde Tamer Levent yer alıyor. Oyunun yönetmenliğini Giordano Bruno 'yu yazan ve yöneten Erhan Gökgücü yapıyor. Oldukça başarılı kostümlerini yapan ise Nalan Türkoğlu (oyun ile ilgili verilen broşürde giysi tasarımını yapan kişi olarak belirtilmiş). Sade dekorda dikkat çeken, belki de dünya gibi, dönen platformun kenarlarındaki çizgilerde gizli. Dikkatli izleyiciler farkedecektir ki dönen platformun kenarlarında dünya haritası çizilmiş. İtalya'nın çizmesini ve Türkiye'yi farkedebilirsiniz. İki perdelik oyun 3 saate yakın sürüyor. Oyunun kahramanı Galilei, dünyanın güneş etrafında döndüğünü, yaptığı gözlemlerle kanıtlayıp fikirlerini açıklayan kitapları h

Zeytin ve arkadaşları

bir yılın daha sonuna yaklaşırken

Günler günleri, aylar ayları kovaladı ve bir seneyi daha devirdik. Tam olarak devrilmesine bir iki hafta daha var gerçi ama bitti varsayıp seneyi değerlendireyim istedim. Değerlendirme derken, sadeceozgur adlı blog sayfasının değerlendirmesi olacak yapacağım elbette. 2004 yılı sonunda başladığım blog maceramın en üretken yılını geçirmişim. Yazı sayılarına bakınca, 2004'ü değerlendirme dışı tutarak mart-nisan-mayıs-haziran-eylül ve aralık aylarında ortalama yazı sayısı 10'un üzerine çıkıyor. Mart 2008'in olağandışı yüksek olması nedeniyle (42 yazı) mart ayları ortalaması en yüksek olan ay olarak ortaya çıkıyor: 20,5 yazı. Gerçi 2008'i dışarda tutsak bile mart, en verimli geçen ay oluyor ancak diğer aylarla arasındaki fark azalıyor. Sayfa erişim istatistislerine bakınca (merak edenler buradan inceleyebilir) okuyucuların ziyareti de mart ayında tavan yapıyor. Sayfayı oluşturan yazıların içeriklerine göre tasnifi ise dengeli bir görüntü arz ediyor. Kitap tanıtım yazılarıy

simitçiden sonra yeni moda: etsiz çiğköfte

Küresel kriz teğet mi geçti delip mi geçti tartışması yapıladursun, Ankara'da etrafımıza bakarak neler olduğunu görebiliyoruz aslında. Kebapçıların, lahmacuncuların yerini önce simit sarayları aldı. Ucuza karın doyurma merkezleri olduklarından, hızla yaygınlaştılar. Şimdiki moda etsiz çiğköfte zincirleri. Sanırım, bu zincirlerden en yaygın olanı Adıyamanlı Ömer Usta. Ömer Usta'nın dükkanlarının tabelasında kendi resmi var (soldaki fotograf). Resmin altında da Bu resmin olmadığı yerler şubemiz değildir ibaresi. Dürümü 3 YTL'den satılıyor çiğ köftenin. İçerisinde et olmadığı için daha sağlıklı olduğu düşünülüyor. Bol baharat ve acı ile etsiz olduğunu anlamak pek kolay olmuyor. Bulgur tok tutan bir besin. 3 YTL'ye, lezzetli yiyecekle karın doyurmak çoğunluğun tercihi olsa gerek Ömer Usta'nın şube sayısı gittikçe artıyor. Henüz deneme aşamasında olsa bile web sayfası da var Adıyamanlı Ustanın. Online sipariş verilebiliyor: http://www.meshuradiyamancigkoftecisi.com/

Mobil televizyon

Ülkemizde, deneme amaçlı yayınları saymazsak, ilk televizyon yayını 31 Ocak 1968 tarihinde gerçekleştirilmiş. Tek kanaldan siyah-beyaz olarak günün belli saatlerinde başlayan yayın, şimdilerde yüzlerce kanaldan renkli, hatta kimileri yüksek tanımlamalı (high definition:HD), olarak yapılıyor. 2006 yılında yapılan bir araştırmaya göre günde ortalama 5 saatimiz televizyon izleyerek geçiyor. Günümüzde yalnızca sabit alıcılarla izleyebildiğimiz televizyonu hareketli olduğumuz ortamlarda da izlememize olanak sağlayacak teknolojiye mobil televizyon deniyor. Teknoloji yerine teknolojiler demek daha doğru olur aslında. Hareketli ortamda televizyon yayınlarına ulaşabilmek için birden fazla seçenek var. Ayrıntılara geçmeden önce, bir noktayı açıklığa kavuşturmak gerekiyor. Mobil televizyonu iki farklı dağıtım yöntemiyle sunmak olanaklı: Tek noktadan çok noktaya (broadcast) ve tek noktadan tek noktaya (unicast). Unicast yayının örneklerini ülkemizdeki mobil telefon şebekesi işletmecileri halihaz

Kaleden Ankara

Kurban bayramının 9 günlüne çıkan izin gününü başkentte geçirince yeni fotograf makineme takılan kaleden görüntüsünü paylaşayım istedim. Ankara kalesindeki evlerin bir bölümü restore edilmiş olsa bile büyük çoğunluğu perişan halde. Geçmişine sahip çıkmayan geleceğine nasıl sahip çıkar diye sorup canımızı sıkmayalım bayram bayram. Kale ve çevresinde, yavaş ilerlese bile, bir takım düzenlemeler yapıldığını not edip fotografları yükleyeyim :) Çankaya yönünü gösteren bu fotografta Hacettepe Hastanesi, Kocatepe Camisi, uzaklarda Atakule dikkat çeken binalardan. Kalenin arka tarafında kalan gecekondu bölgesinden bir kesit. Bu güzel güvercinlerin baktığı yönde, uzun süredir tadilatta olan, Gençlik parkının havuzu, Tandoğan'daki Ziraat Bankası, Ankara Garı görülebilir... Yukarıdaki fotografın ortalarında yer alan bina (eğer yanlış bilmiyorsam) Ulucanlar Kapalı Cezaevi. Ankara'nın ortayeri sayılabilecek bölgesinde kalan cezaevi artık kullanılmıyor. Aşağıdaki fotografta görünen burca