Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Triple play

Telekom sektöründe yaşanmakta olan gelişmelerle birlikte, Avrupa'da sıkça duyulmaya başlanan ifadelerden biri: triple play . Yani 3'lü hizmet. Başka bir değişle telefon ile birlikte televizyon ve internet hizmetlerinin de aynı operatör tarafından verilmesi ve bu 3 hizmet için (çoğunlukla) tek fatura gönderilmesi. 30 Ocak 2007 tarihli habere göre Fransa'da Orange firması telefon, televizyon ve ADSL internetten oluşan paket için 39,90 € fiyat istiyormuş. Farklı ülkelerden farklı fiyat örnekleri bulunabilir. Ülkemizde triple play uygulamasını yapabilecek şirket sayısı fazla değil. Türk Telekom A.Ş. ve TürkSat bu tip bir hizmeti verme olasılığı en yüksek olanlar bence. Aslında Türk Telekom internet ve telefon hizmetini verebiliyor hali hazırda. TürkSat ise TV ve interneti birlikte sunabiliyor. Türk Telekom IPTV hizmetine başladığında, TürkSat ile telefon hizmetine başladığında (veya yaygınlaştırdığında voip hizmeti veriyor çünkü) triple play diye adlandırılan hizmeti sağlamış

Futbolda ilginç durum

Bu yıl futbol ligi ilginçliklerle dolu. Geçtiğimiz yıllarda üçe bölünmüş olarak görürdük ligi. Bir grup takım tepeye oynardı. Sayıları 5'i geçmezdi bu takımların. 5-8 takım da ligde kalma mücadelesi verirdi. 18 takımlı bir lig oynandığını düşünürsek 10 takımın ne yukarıya yetişecek kadar fazla puanı olurdu ne de düşme tehlikesi hissedecek kadar az. Bu yıl ise çok daha farklı bir puan tablosu ile karşı karşıyayız. Konyaspor 31 puanla 6. sırada yer alıyor. 15. Çaykur Rizespor'un ise 24 puanı var. Sondaki 3 takım ile baştaki 3 takımın diğerlerinden biraz uzaklaştığını düşünsek bile (ki bu gözlemin de doğruluğu tartışılır, 4.durumdaki Kayserispor ile 3. Beşiktaş arasında 2 puan fark var) geriye kalan 12 takım, 34 ile 24 puan arasına yerleşmiş durumda.

Polis, film

Türk sinemasında fazla alışık olmadığımız filmlerden olan Polis , 16 Şubat 2007 Cuma günü vizyona girdi . Haluk Bilginer'in son derece başarılı oyunculuğu, ilginç kurgusu, güzel çekilmiş sahneler, Özgü Namal'ın oyunculuğu filmi kurtarmaya yetmiyor. Kara film tarzında olduğu ileri sürülen, absürt film denilen ancak, benim herhangi bir kategoriye sokamadığım deneysel bir film Polis .

Kısık Ateşte 15 Dakika

Ülkemiz sinemasında fazla örneğini bilmiyorum tek mekanda geçen filmlerin. Kısık Ateşte 15 Dakika'yı izlerken aklıma hep Mustafa Altıoklar'ın Banyo adlı filmi geldi. Orada da birbirleriyle bir şekilde bağlantılı olaylar, kapalı mekan, dekor gibi duran banyo. Bu filmde de olaylar lüks Fransız restaurantı Le Chic'te geçiyor. Birbiriyle bir şekilde ilişkili öyküler, fazlasıyla zorlama finalle beklenmedik sona bağlanıyor. Kimi karakterler inandırıcılıktan uzank. Metin Akpınar'ın canlandırdığı oymacı, restaurantın kadın düşkünü sahibi ve sanki final sahnesi için filme monte edilmiş gibi duran komiser bunlardan. Öte yanda Haluk Bilginer, oyunculuğu adeta ile büyülüyor. Aysun Kayacı, filmde söylediği şarkılarda kendi sesini kullanmış. Bir çok ses sanatçısından başarılı, belki bu yeteneğini ileride kullanır. Ata Demirer'in performansı iyi olsa bile, oyuculuğu ile ilgili yorum yapabilmek için farklı karakterlerde izlemek gerekiyor. Başta da yazdığım gibi örneğine sık rastla

Kadın Matematikçiler, Ercan Kumcu

Matematik, birçok bilimde kullanılan temel araçlardan birisi. Matematik alanında önemli çalışmalara imza atmış, adını tarihe mal etmişler arasında kadınların sayısı hiç de az değilmiş. Ercan Kumcu'nun Kadın Matematikçiler adlı kitabını okuyana kadar bu gerçeğin farkında değildim. Kitapta, 370 ile 415 yılları arasında yaşamış İskenderiyeli Hypatia'dan başlayarak kronolojik sırayla kısa hayat öyküleri verilen 113 kadın matematikçi var. Kadınların matematikle uğraşmaları Immanuel Kant gibi ünlü düşünürlerce bile yadırganmış. Kant "Madem güzel kafalarını geometriyle meşgul edecekler, sakal da bırakabilirler" demiş. 1666 yılında kurulan Fransız Bilimler Akademisi ilk kadın üyesini 1979 yılında kabul etmiş. Kadınların mücadeleleri okula gitmeyle başlamış. Lisans eğitimlerini alabildikten sonra yüksek lisans eğitimi için uğraşmışlar yıllarca. Çoğu üniversite, yüksek lisans için kabul etmemiş kadınları. Dışarıdan dersler alıp gerekli koşulları sağlayanlara ise unvan ver

Coşkun Can Aktan'ın bilgi hazinesi

Türkçe içerik bulmanın hala çok kolay olmadığı sanal alemde, bu kadar kapsamlı içeriği olan bir sitenin varlığından haberdar değildim. Hemen adresi vereyim: http://www.canaktan.org/ Gerek sayfa tasarımındaki güzellik ve özen, gerekse zengin ve Türkçe içeriğiyle Can Aktan'ın sayfası, sık kullanılanlara eklenecek kaynaklardan birisi. ANTİ-LEVİATHAN 'dan Merkez Bankacılığı 'na, AB Kriterleri 'nden Kamu Tercihi Teorisi 'ne farklı konularda kendi yazdığı kaynaklarla zenginleştirdiği sitesinde aynı zamanda farklı kaynaklardan derlediği bağlantılar da var. Halen Dokuz Eylül Ünivesitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde çalışmakta olan Atkan'ın öz geçmişine de buradan ulaşabilirsiniz. Ülkemizde bir çok farklı alanda geniş bilgilere sahip kişiler var. Ancak, zaman ayırıp bu bilgilerini başkalarının kullanımına açanlara pek sık rastlanmıyor. Sayın Aktan'a Sosyal Bilimler Sayısal Arşiv'i için çok teşekkürler. Umarım benzer çalışmalar artar...

Uygunsuz Gerçek

ABD'nin son seçimlerde başkan adayı, daha önce başkan yardımcılığı görevinde bulunmuş Al Gore'un, Küresel Isınma konusunda yıllar boyu sürdürdüğü mücadelenin özetlendiği bir film Uygunsuz Gerçek . Filmde de örneklendiği gibi sigaranın sağlığa zararlı olduğunu kabul etmemek için senelerce direnen sermaye, dünyanın sonunu hazırlayan karbon gazı emisyonu konusunda da adım atmamakta ısrarlı. Filmde sorunların tespiti doğru bir şekilde yapılmış olsa bile çözüm için doğru yöntemlerin önerildiğini söylemek güç. Günümüzde dünyanın böylesine kirletilmiş olmasının en önemli sebebi dünya genelinde (istisnaları kenara koyarsak) uygulanmakta olan ekonomi yönetimi. Sadece kar güdüsü ile hareket eden şirketleri çevreye saygılı olmaya davet edip, onların da bu davete uyacağını beklemek fazla iyimserlik. Filmi izleyene kadar küresel ısınmanın bizden sonraki kuşaklar için yaşanılmaz bir dünya yaratıyor olduğunu düşünürdüm. Oysa, filmi izledikten sonra anladım ki, bizden sonraki kuşakları bile b

Ya sonra?

Ajda Pekkan'ın söylediği efsane şarkılardan birisi Ya Sonra. Ne yaptılar yıllar sonra? Levent Yüksel yeniden söyledi. Pekkan kadar iyi söyleyememiş olsa bile klipteki İstanbul görüntüleri çok güzel. Şarkının en beğendiğim bölümü ise müziğin devam ettiği, arada Ya Sonra...Senden sonra... Ya sonra Ne yaparım senden sonra Kal.... şeklinde devam eden bölümleri. Orijinali, belki Türkçe aranjmanından da iyi bu arada.  Kendime sorarım başlıktaki soruyu; Ya sonra? Herkesin arada bir yapması gerekir.

İnternet canavarı

Son günlerde bir panik havası estiriliyor internetteki içerikle ilgili. Konuyla yakından ilgilenenlerin şaşkınlıkla izlediği haberler, açıklamalar akıllara başka sorular ve nedenler getiriyor. Teknoloji Kimin Umurunda adlı kitabın da yazarı olan Altı Üstü Tasarım adlı blog yazarı Mehmet Doğan çok iyi bir yazı yazmış konu ile ilgili. Mutlaka okumanızı öneririm. Yorumlarla daha da gelişen yazılarıyla okumaktan büyük keyif aldığım Sn. Doğan'ın sitesini sık kullanılanlarınıza ekleminizi de öneririm. Ayrıca yan tarafta izlediklerim bölümünde sayfasının adresini görebilirsiniz... Sansürsüz, özgür bir dünya özlemiyle.

Express

Yıllar önceydi Express dergisini ilk okumam. Tam olarak hatırlayamasam bile neden baksanız 10 yıldan fazla olmuştur. O zamanlar haftalık çıkıyordu. Sonra iki haftada bire düştü sıklığı. Sonra kapandı, kayboldu. Herhalde 3-4 yıl önceydi. Kitapçıda Post Express adıyla tekrar karşımda görünce şaşırdım önce. Artık aylık çıkmaya başlamıştı. Post pek uzun kalmadı adının başında. Tekrar Express olunca daha bir sevindim. Şimdi her ay, neredeyse hiç aksatmadan alıyorum. Zaten ben okumayı bitirene kadar yenisi çıkmış oluyor. Ne mi var içinde. Hayatta ne varsa. Politika, sanat, kültür, söyleşiler, haberler, kitap, kaset tanıtımları. Dergi hakkında daha fazla bilgiyi Ekşi Sözlük'ten bulabilirsiniz . Henüz tanışmadıysanız kendisiyle 5 YTL karşılığında Dost, İmge gibi kitapevlerinde sizi bekliyor.

Modigliani, Işığın ve Hüznün Ressamı

Yaşamak mı Yoksa Ölmek mi? adlı oyun için bilet almıştık. Oyunculardan birisinin rahatsızlığı nedeniyle Modigliani'yi izledik. Geçtiğimiz aylarda izlemeyi çok istediğim, bir türlü denk getirip izleyemediğim oyunlardandı Modigliani . İtalyan ressam Modigliani'nin (1884-1920) Paris'te sefalet içinde geçen hayatından bir kesit sunuluyor oyunda. Modigliani'nin çevresi, kendisi gibi değeri sonradan anlaşılan ressamlarla çevrili. İki buçuk saat kadar süren oyunun ilk perdesinde, ressamların hayatının zorlukları, bunaltıcılığı ve çaresizlik, son derece başarılı bir şekilde sergileniyor. Öyle ki izlerken bunalıyor insan. Modigliani rolünde Olcay Kılavuzlu, Modigliani'nin sevgilisi şair Béatrice Hastings rolünde TRT'nin uzun soluklu dizisi Bizim Evin Halleri'nden tanıdığımız Berfu Öngören rollerinin hakkını veriyor. Oyuncuların hepsi başarılıydı aslında, gene de benim en çok beğendiğim Modigliani'nin ressam arkadaşı Maurice Utrillo 'yu oynayan Orhan Özyiği

Avrupa Artistik Buz Pateni Şampiyonası

Buzda Dans adlı yarışma / şov programı ile birlikte ülkemizde buz patenine ilginin artmış olduğunu varsayarak, TRT 3 'te yayınlanmakta olan Avrupa Artistik Buz Pateni Şampiyonası'nı hatırlatmak isterim. TRT tarafından yıllardır yayınlanan ve ne yazık ki, meraklıları dışında, fazla ilgi çekmeyen buz pateni, ünlü isimlerin yarışmacı ve jüri üyesi olduğu Buzda Dans 'ın izlenme oranlarına bakınca, makus talihini bu yıl kırabilir. Buz dansı ile ilgili oldukça geniş bir arşive sahip, iyi hazırlanmış bir site arıyorsanız Ceyhun Ergüven'in hazırladığı http://www.buzpateni.com sitesini öneririm. Fotograflar ve videolarla zenginleştirilmiş site, bir çok bilgi de içeriyor.

İş, Aşk ve Kadınlara Dair, Seda Kaya Güler

İş hayatında belli konumlara gelmiş, 10 farklı kadının ağzından bulundukları konuma gelene kadar yaşadıkları, mücadeleleri, bulundukları konumdan hayata bakışlarını anlatıyor Seda Kaya Güler . Kadınlar için iş hayatının getirdiği zorlukları anlatmak için ilginç bir tarz seçmiş yazar. Beş bölümden oluşan kitabın her bölümü akademisyenden kafe sahibine, gazeteciden finans sektöründe genel müdüre farklı sektörlerde başarıya ulaşmış toplam 10 karakterin buluştuğu yemeklerde konuştukları şeklinde kurgulanmış. Son buluşma dışındaki dört buluşmada kadınların hepsi bir arada değil. Bölümler, neden iş hayatı, kariyer yapma isteği, kocalar kadına destek mi, köstek mi?, kadın kadının kurdu mu? ve erkekler olarak adlandırılmış. Yazış şekli nedeniyle kolay ve hızlı okunabilen bir kitap. Kimi bölümleri okurken erkeklerin tavrından iğrenirken, kimi bölümlerde böyle düşünen kadınlar olabilir mi demekten kendimi alamadım. Kitapta sorunlar ortaya konuyor, durum tespiti yapılıyor. Yer yer, özellikle a

Eski bohçadan: Sebzeli Börek tarifi

Malzemeler Acı Biber Salçası, 3 Adet Hazır Yufka, 1 Adet Havuç, 1 Adet Patlıcan, 1 Adet Domates, Biber, Kekik, Kimyon, Tuz, 1 Adet Soğan ve Sarımsak, 1 Adet Yumurtanın Sarısı, Sızma Zeytin Yağı Yapılışı Sebzeleri yıkayıp ince ince doğruyoruz. Patlıcanın acısını almak için tuzlu suya koyup bir süre bekletiyoruz. Sudan çıkardıktan sonra iyice sıkıyoruz. Soğanı ve biberi yağda çeviriyoruz. Havuç ve sarımsağı da karışıma ekliyoruz. Birlikte bir süre daha çeviriyoruz. Ocaktan almaya yakın bir kaşık acı biber salçasını ve domatesi de koyuyoruz. Baharatlardan istediğimiz kadar katıyoruz. Yufkaları üçgen şekilde kesiyoruz. Hazırladığımız malzemeleri yufkanın içine koyup yufkayı dilediğimiz şekilde katlıyoruz. Ben köşesine doğru sarıp, sonra gül şeklini veriyorum. Üzerine yumurtanın sarısını sürüp orta hararetli fırında pişiriyoruz. Afiyet Olsun...

Sayısal Karasal mı Uydu mu?

Sayısal karasal yayıncılık (DVB-T=Digital Video Broadcasting-Terresterial) denemelerinin resmi başlangıcının yapıldığı 3 Şubat 2006'nın yıl dönümüne yaklaşırken, 3 büyük ilimizde (Ankara, İstanbul ve İzmir) deneme yayınları sürerken, TRT dışında havada sinyali olan ikinci bir yayıncının olmayışı düşündürücü. Uydu yayınları ile ilgili yeni girişimler yapan özel yayıncılar, 2014 yılında sonlanması beklenen ve şu an için nüfusun en az yarısının yayınları izlediği analog karasal yayının yerini alacak teknolojiyle ilgilenmiyor oluşunu nasıl yorumlamak gerekli bilemedim. Deneme yayınlarına başlayalı bir yıl olmasına karşın kamuoyunda bilgi eksikliği gözlenmektedir. Sektör içindeki kişilerin bile konu hakkında doğru bilgilere sahip olmadığını üzülerek görüyoruz. Kamuoyunu bilgilendirme konusunda daha planlı çalışmalar yapılmalı. Ne uydu karasal sayısal yayıncılığın rakibi, ne karasal sayısal uydunun. İkisinin kullanım yerleri ve yöntemleri farklı. Sayısal karasal yayın, uydu yayıncığı,

D-Smart ve TV sektöründeki gelişmeler

Televizyon sektöründe yaşanan gelişmeleri vakit buldukça yazmaya çalışıyorum. Doğan Grubu'nun D-SMART adıyla tanıttığı, platform işletmeciliği olarak adlandırabileceğimiz hizmetine ilişkin ilk ipuçlarını, Hürriyet Gazetesi'ndeki haberi referans göstererek, 3 Haziran 2006'da sayfamda duyurmuştum. Televizyon yayınını uydu üzerinden izleyen, tahmini bir sayıyla 7 milyon civarındaki, haneler için heyecan verici bir gelişme. Ülkemizde televizyon yayınlarını almak için 3 farklı ortamdan söz edilebilir. Bunlar, Karasal yayın (analog ve yakında sayısal) Uydu (sayısal) Kablo (analog ve yakında sayısal) Bu üç ortama ek olarak geniş bant TV (IPTV=Internet Protocol Television) ve mobil TV seçeneklerinin de var olduğunu ancak, ülkemizde şu an için yaygın kullanımda olmadıklarını hatırlatayım. Kimi Avrupa ülkelerinde ve ABD'de, bu ortamlardan yapılan yayınlar mevcut. Yakın tarihlerde ülkemizde de örneklerini göreceğimizi düşünüyorum. Bu arada hemen belirtmekte yarar var, Mobiltürk

Güldeste, Uzun Havalardan Seçmeler

Sayfamda çok beğendiğim müzik albümlerine de yer veriyorum zaman zaman. Albümdeki tüm eserleri beğendiğim çok nadir oluyor. Bu nadir durumlardan birisi TRT'nin arşivinden derlediği Güldeste Uzun Havalardan Seçmeler adlı 3 CD'lik albüm. O kadar iyi bir derleme ve o kadar özenli bir çalışmaki şimdiye kadar kime dinlettiysem bir tane hediye etmek durumunda kaldım. Albümde kimler yok ki. Mükerrem Kemertaş'tan Neriman Tüfekçi'ye Nezahat Bayram'dan Turan Engin'e zevkle dinlediğimiz 33 sanatçı, gözlerimi yaşartıyor bu kez söyledikleri 42 dokunaklı türküyle. TRT Müzik Dairesi Başkanlığı Yayını olarak 2005 yılında çıkmış bu arşivlik derlemeyi edinmek için TRT'nin web sayfasındaki adresleri kullanabilirsiniz. TRT'nin diğer yayınlarına ulaşmak için ise kullanabilirsiniz.

5x2, Beş Kere İki

Evlilikte kadın erkek ilişkileri üzerine bir film 5x2. İki insanın (x2) beş (5) farklı durumdaki hikayesini anlatıyor. Kurgusunu ters yapmış yönetmen, François Ozon . İlişkinin sonunu görüyoruz önce. İşin ilginci, Alt Yazı dergisinin yönetmenle yapmış olduğu görüşme ile öğrendiğimize göre çekimi de sondan başlayarak yapmışlar. İlk yarısında (pek fazla bir şey olmasa da) söyleyeceği her şeyi söyleyen filmin ikinci yarısı gereksiz geldi. Gene de izlenebilecek bir film. Müzikler iyi. Ancak şarkıların sözlerini çevirmedikleri için orada saklı olduğunu öğrendiğimiz mesajları farkedemedik.

Nazım Hikmet 105 yaşında

15 Ocak 1902 doğumlu Türkçe'nin büyük şairi Nazım Hikmet RAN'ı saygıyla anıyorum. Büyük ustanın 1938'te yazdığı Bir Cezaevinde, Tecritteki Adamın Mektupları adlı şiirinden küçük bir bölüm aşağıda. Şiirin tamamına ve daha bir çok şiirine http://www.nazimhikmetran.com adresinden ulaşabilirsiniz. ... Bugün pazar. Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar. Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak bu kadar mavi bu kadar geniş olduğuna şaşarak kımıldanmadan durdum. Sonra saygıyla toprağa oturdum, dayadım sırtımı duvara. Bu anda ne düşmek dalgalara, bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım. Toprak, güneş ve ben... Bahtiyarım...

Amerika'da Türk olmak, tekrar

TRT'nin ilgi ile izlenen yapımı Amerika'da Türk Olmak , yeniden yayınlanıyor. İlk gösterimlerini kaçıranlar için iyi bir fırsat. Tülin Sertöz imzalı, Amerika'ya çeşitli sebeplerle gitmiş yurttaşlarımızın beklentilerini, karşılaştıklarını kendine has diliyle anlatan yapımı bu kez kaçırmamanız için yayın saatlerini aşağıya yazdım. Bu bilgileri TRT'nin internet sayfasından edindim. Güncel bilgileri TRT sayfalarından izleyebilirsiniz. Amerika'da Türk Olmak 18.01.2007 04:30 / TRTINT 18.01.2007 20:00 / TRTTÜRK 20.01.2007 15:30 / TRTINT 20.01.2007 15:30 / TRTTÜRK Hazır elim değmişken TRT-Int'in Amerika'daki uydu parametrelerini de yazayım. En güncel bilgileri TRT'nin sayfasından bulabileceğinizi tekrar hatırlatayım. ABD VE KANADA UYDU ADI............. INTELSAT AMERICAS 5 FREKANS BANDI .....Ku BAND YAYIN TÜRÜ......... DIGITAL ANTEN ÇAPI .........76-120 cm UYDU POZİSYONU.. 263° Doğu ALIŞ FREKANSI...... 11,966 GHz POLARİZASYONU.... YATAY(H) SEMBOL ORANI.....

Buzda dans

Çocukluğumuzda abimle en büyük keyiflerimizden birisiydi buz dansını TRT ekranlarından izlemek. Heyecanla beklerdik 3'lü bilmem ne hareketi sırasında sporcu düşecek mi diye. Düşünce başta güler sonra üzülürdük. O zamanlar henüz eski olmamış Doğu Blok'u ülkerinin sporcularının başarılarını takdir eder, neden ülkemizden kimse yok diye hayıflanırdık. Show TV ekranlarında, formatı dışarıdan alınma, Buzda Dans isimli bir yarışma/eğlence programı başladı. Toplam 10 tanınmış yarışmacı, bir kısmını tanımadığımız tanınmış juri karşısında, buz dansına gönül vermiş ve çeşitli başarılar kazanmış 10 sporcunun eşliğinde hünerlerini sergiliyorlar pazar akşamları. Keyifli bir eğlence programı. İşin ilginç yanı, belki o da formatın bir parçasıdır bilemiyorum, hem yarışmacılar arasında hem de juri üyeleri arasında bunun bir eğlence programı olduğunun farkında değilmişcesine tavırlar sergileyenler var. Belki bu vesile ile ülkemizde çok gelişmiş olmayan bu spor dalına ilgi artar.

Mobilturk, cep televizyonu

Cep telefonundan televizyon izlemek ne kadar ilginizi çeker mi? Eğer yanıtınız evet ise yazının geri kalanını okumanızı öneririm. Ülkemizde henüz dağıtılmayan 3.nesil cep telefonu lisansı sonrasında çoğalacak olan mobilTV uygulamalarının ilkini, 3. nesile ihtiyaç duymadan üstelik, Mobilturk adlı şirket sunmaya başladı. Tam listesi şirketin web sayfasında olan bir çok telefon modeli ile alınabilen yayınlar, GPRS altyapısını kullanan bir uygulama ile izleniyor. Şu an için 10 kanalları var ve bunlar bildiğimiz televizyon kanallarından ziyade, kısa klipler, erotik görüntüler, spor karşılaşmaları, çizgi film gibi mobil olarak bulunduğunuz yerlerde izlemek isteyeceğiniz türde içeriklerle dolu kanallar. Avrupa'da günlük ortalama 20 dakika mobilTV izlendiğini, böyle bir hizmet için ayda 10 Avro ödemeye hazır olunduğunu gösteren çeşitli araştırma raporları var. Ayrıca, gene benzer raporlarda 2010'lu yıllarda mobilTV sektörünün milyarlarca dolarlık bir sektör haline geleceği öngörülüyor

TPEG (Transport Protocol Expert Group)

Önceki günlerde Samsung'un yeni modeli ile ilgili yazarken TPEG özelliğinden bahsetmiş, ancak TPEG ile ilgili ayrıntıları ileriki yazılara bırakmıştım. Bu yazıda o sözü tutmaya çalışacağım. Öncelikle kelimelerin Türkçesi ile başlayayım işe. TPEG = Ulaşım Protokolü Uzman Grubu. Temel amacı trafik ile ilgili bilgilerin nasıl gönderileceğini tanımlayacak bir protokol geliştirmek denilebilir. Aslında, ülkemizde uygulaması olmasa bile, RDS (Radio Data System) üzerinden trafik bilgileri iletimi Avrupa'da kullanılmaktaydı. Ülkemizde, özellikle son yıllarda, şarkı isimleri, reklam gibi amaçlarla RDS kullanımı yaygınlaşıyor. TPEG ile ulaşım ve seyahat ile ilgili neredeyse tüm bilgiler iletilebilmektedir. Trafik sıkışıklıkları, kamu ulaşım bilgileri (otobüs, tren, uçak vs), hava durumu, bölgesel alarmlar ve sair bilgiler. Bu bilgileri bilgisayar, el tipi terminaller (PDA, gelişmiş cep telefonları), araç radyoları gibi birçok değişik cihazla almak olanaklıdır. Bilgiler, ücretli olabildiği

Eski bohçadan: Zürih

Eski sayfadan aktarımları fırsat buldukça sürdürüyorum. Bu kez Zürih fotograf ve yorumlarına sıra geldi. Sol tarafta, Zürih'in tepen (Üetliberg'den) görünüşü var. Kent, Limmat nehrinin Zürih gölüne döküldüğü yer çevresinde kurulmuş. Bir çoklarınca İsviçre'nin başkenti diye düşünülse ve ülkenin en büyük kenti olsa bile sadece Zürih Kantonu'nun başkentidir. Zürih gölünde, yolcu taşımacılığı da yapılmakta. Ayrıca göl kıyısındaki plajlarda güneşlenmek, gölde yüzmek olanaklı. Tramvay ve otobüsler ulaşımı kolaylaştırdıkları gibi dakiklikleriyle saatlerinizi ayarlamanıza yardımcı oluyorlar :) Kenti gezerken İsviçre'nin meşhur zenginliği kendini hissettiriyor. Grossmünster Kilise'si kentin önemli binalarından.

15 Ocak: Nâzım Hikmet'in Doğum Günü

Türkçe'nin en büyük şairlerinden biri olan Nâzım Hikmet bundan 105 yıl önce, yani 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğmuş. Bu yıl Türkiye Mimar Mühendis Odaları Birliği Ankara İl Koordinasyon Kurulu (TMMOB Ankara İKK) Nâzım'ın doğum gününü bir panel ve tiyatro oyunu ile kutluyor. Panel 18.30'da oyun ise 20'de başlayacak. Ankara Ekin Sanat Merkezi'ndeki etkinliğe dair bilgileri aşağıda bulabilirsiniz. EKİN SANAT MERKEZİ (MENEKŞE-1 SOKAK NO:8/A KIZILAY) 15 OCAK PAZARTESİ 18.30 Panel: Nâzım Hikmet Ran Oturum Başkanı: Ramazan PEKTAŞ (TMMOB Ankara İKK Sekreteri-EMO Ankara Şube YK Başkanı) Panelistler: Aydın ŞİMŞEK (Yazar) ve Hüseyin ATABAŞ (Şair) 20:00 Tiyatro Oyunu Grup: Özgür Tiyatro Oyun: Aşkın Vatanı Yoktur

CSO Yeni Yıl Konseri

Bu sezon gittiğimiz ikinci CSO konseri oldu. Açılış konserine gitmiştik, ortada yeni yıl konserine gittik, bir de kapanış konserine gideriz :) Salon ilk konserde olduğu gibi tamamen doluydu. Yeni yıl konserleri en fazla ilgi çeken konser oluyor galiba. Biletler epey önceden bitmişti. Önceki yıllarda (9 ya da 10 yıl önce) Şef Gürer Aykal yönetiminde izlemiştik yeni yıl konserini. Çok eğlenceliydi. Yanlış hatırlamıyorsam Atatürk Spor Salonu'ndaydı konser. Bilindik parçaları çalmıştı orkestra. Bu yılki konserde de tanıdık gelen ezgiler çoğunluktaydı. 3 solist yer aldı konserde. Aydın Uştuk, Ayhan Uştuk ve Damla Burcu Kılıç. Antonio Pirolli adlı Roma doğumlu bir şefin yönetimindeydi orkestra. Özellikle aradan sonra bir çok şarkıdan oluşan bölüm keyifliydi. Son parça olarak çalınan Johann Strauss'un Radetzky Marşı'nda biz de alkışlarımızla eşlik ettik. Her ne kadar şefin talimatlarından pek anlamadıysak bile :)

Samsung SPH-B5800

Cep telefonu sektörüne fazla ilgi duyan birisi değilim. Her gün yenisi çıkan telefon modelleri ile bir ilgim olmaz. Hangisinin kaç M piksel kamerası var, hangisi MP3 çalar takip etmem. Ancak, Samsung'un SPH-B5800 'i diğer telefonlarla karıştırmamak gerekiyor. Telefonun ilgi alanıma girmesindeki neden ise yayıncılık sektöründe kullanılmaya başlanan T-DMB (terresterial digital multimedia broadcasting) üzerinden TPE G olarak kısaltılan Transport Protocol Experts Group özelliğini desteklemesi. TPEG ile ilgili ayrıntılı bir yazıyı ileride yazmaya çalışacağım. Telefondaki bu özellik sayesinde Kore'deki kullanıcılar (telefon Kore'de piyasaya sunulacak-belki de sunuldu) yol durumu ile ilgili son bilgileri cep telefonlarından alabilecekler. Yolların sıkışık ya da açık olduğunu öğrenmeleri daha kolaylaşacak. Gelişmiş bir telefonda bulunan özellikler elbette SPH-B5800'de de var.

The Matador

Pierce Brosnan'ın bıyıklı hali nasıl olur diye merak edenler, mısır patlağı kıvamında bir film izlemek isteyenler için ideal The Matador . Hayatını tanımadığı kişileri öldürerek kazanan, kazandığı parayı bir daha görmeyeceği kadınlarla tek gecelik ilişkilerde harcayan, sıradan bir insanın yaşamına imrenen Brosnan, rolünde inandırıcı. Bıyıklı olarak yakışıklılığından pek bir şey kaybetmese de 007 halindeki karizması yok. Filmde kendisine Greg Kinnear ve Hope Davis eşlik ediyor. Her ikisi de rollerinde başarılı. Hope Davis, güzelliği ile daha fazla tanınmış olmayı hak ediyor. Film boyunca süren bir hareket var ve bu sıkılmadan seyretmenizi sağlıyor. Ancak, mısır patlağından fazla bir şey ummamak gerekir.

yeni iş: teknik geyik

Ay hesabı yapmazsak 2007-1995=12 yıldır çalışıyorum. Bu güne kadar çeşitli sektörlerde farklı iş tanımlarında çalıştım ve 12 yılın sonunda nasıl bir iş istediğime karar verdim. Bu kararı vermek zor, karara uygun iş bulmak ise daha zor :) Tanıyanları daha fazla heyecanda bırakmadan işi anlatayım. Anlatayım diyorum çünkü böyle bir şey yapıp üstüne para alabilir miyim bilemedim :) Yapmak istediğim iş teknoloji editörlüğü . Afilli ismine aldanmayın, yapmayı planladığım şey: yeni teknolojileri araştırıp onlarla ilgili geyik yapmak. Böyle de iş mi olur demeyin hemen. Gazete sayfalarını dolaşın. Benzer işler yapıp geçimi sağlayanları göreceksiniz. O fuar senin bu fuar benim o toplantı senin bu toplantı benim dolaşıp vakit buldukça yazılarını yazan, arada bir kaç konukla saatler süren televizyon programları yapan insanlar var ülkemizde. Bunlardan birisi de neden ben olmayayım diye düşündüm :)

Beynelmilel

Son dönemlerde 1980'lerde yaşananlara ilişkin filmler yapılmaya başlandı. Vizontele Tuuba, her ne kadar çok yüzeysel değinilmiş bile olsa Babam ve Oğlum, Eve Dönüş ve son olarak Beynelmilel . Darbe olduğunda 6 yaşında olmama karşın hatırlıyorum o günleri az çok. Birçoklarının yaşamlarında kalıcı sonuçlar bırakan bir sürece ilişkin geniş kesimlere ulaşabilen filmlerin yapılması için 20 seneden fazla süre geçmesi kayda değer. Bu kısa girişten sonra gelelim yazının asıl konusa, beynemilel bir şeye :) Adıyaman'ın gevendelerinden (yöresel çalgıcı) ordu bandosu yapılırsa, konsey üyelerini karşılamak için hazırlanılırsa ve onlar da baharı karşılama marşı diye... Fragmanları izleyenler gerisini tahmin edebilecektir. Filmin tüm konusunu tahmin etmek hiç zor değil zaten. Sonuçta bir dönem filmi ve o dönem neler yaşandığını konuya ilgi duyanlar biliyor. Ancak, 1980 sonrası doğan ve hiç bir şey bilmeyen, öğrenmeye niyeti olmayan bir kuşak var. Sıradan insanların o süreçte yaşadıklarını, ke

Yeni blogger

Uzun süredir beklediğim yeni blogger hizmetlerinden yararlanabildim sonunda. Bir süredir blog içerisindeki yazıları kategorilere ayırmaya çalışıyordum. Sayfaya tiyatro yorumu okumak için gelmiş birisinin tüm yorumlara kolayca ulaşmasını sağlamaya uğraşıyordum. Bu amaçla, gönderdiğim yazılara etiketler koyuyordum. Yazının başlığına tiyatroYorum, mekanYorum gibi. Yeni blogger'da bu iş için label konulmuş. Sayfadan seçmeleri konulara göre bölümünde bulabilirsiniz. 2 yıl içinde 32 kitap, 30 film, 15 tiyatro oyunu ve 25 mekan yorumu yazmışım. Teknik yazıları da etiketleyeceğim bir zaman bulduğumda. Keyifli okumalar, iyi bayramlar, iyi seneler...

Cenneti Beklerken, filmYorum

Derviş Zaim'in filmlerini izlemişler için şaşırtıcı bir film Cenneti Beklerken . Serhat Tutumluer ve Melisa Sözen başta olmak üzere güçlü oyunculuklar, İstanbul Kanatlarımın Altında gibi tarihi filmlerle kıyaslandığında başarılı eski İstanbul canlandırmaları, iyi seçilmiş mekanlar, dönemin havasını yansıtan kostümlerle iyi film için gerekli koşullar yerine getirilmiş. Kullanılan müzikler Rahman Altın imzasını taşıyor. Filmin genel havasını destekler nitelikte. 17. yüzyılda Osmanlı (istanbul) ve Anadolu'nun birbirlerinden ne kadar kopuk olduğu, bir yanda hanlar hamamlar içinde yaşanırken diğer yanda alabildiğine sefaletin varlığı vurgulanmış. İnsan hayatının iki dudak arasında olduğu o günlerde insan kalabilmenin zorlukları çarpıcı dille aktarılmış. Filmde ön planda nakkaş Eflatun Efendi'nin yaşadığı aşk ve hayatta kalma mücadelesi varken arka planda nispeten daha adil davranacağını vaadeden Şehzadenin yaşadıkları görülüyor. Belki zorlama yorum olacak ama Şehzadenin kişiliğ

İvan İlyiç'in Ölümü, Lev Tolstoy

Rus edebiyatının büyük ismi Lev Tolstoy'un 84 sayfalık dev eseri İvan İlyiç'in Ölümü ne zamandır okumak istediğim bir romandı. Ölüm üzerine düşündüğünüz mü daha önce bilemiyorum. Aslında soruda hata oldu biraz. Daha doğru hali ölümün ne olduğuna kafa yordunuz mu olacaktı. Ölümü anlamak beynimiz için çok olanaklı değil bence. Yok olma fikri, artık, en azından bildiğimiz şekildeki bir dünyada, var olmayacağı farketmek kolay değil. Kitap, ölüm, yaşam, yaşam boyu yaptıklarımız, yapmadıklarımız, içimize attıklarımız, onları kusma isteği ama son anda bile bunu yap(a)mamamız, yaşama isteği gibi çok derin konuları 84 sayfaya sığdırmış. Romanı okurken İlyiç'le kendimi kıyasladım ister istemez. Umarım hayatımın son dönemlerini İlyiç gibi geçirmem. Sanırım roman kahramanı kadar ölüme yaklaşmadığım için (o kadar uzun süre bunu düşünecek kadar diye düzelteyim) ölüm, korkutucu gelmiyor. Hatta zaman zaman tüm koşuşturmaların, hengamenin biteceği yer olduğunu düşünüp ölümden öte köy

11. Türkiye'de İnternet Konferansı

Türkiye'de internet başlıklı konferansların bu yıl 11.si düzenleniyor Ankara'da. 3 gün boyunca sürecek konferans ile ilgili ayrıntılı bilgiyi buradan alabilirsiniz. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi'nin ev sahipliği yaptığı etkinlikte ilginç olacağını düşündüğüm bir çok sunum/panel var. Vakti olanlara duyurulur.

Prime-time'a elveda mı?

Vestel'in bugün İstanbul'da düzenlediği basın toplantısı ile duyurduğu proje ilgi çekici. Milliyet gazetesinin internet sayfasında konu ile ilgili yazılan haberden kısa bir alıntı: Londra'da Vestel tarafından özel olarak üretilen dijital TV alıcıları ile testine başlanılan yeni BBC kanalı sayesinde izleyiciler, programları yayınlandığı saatte değil izlemek istediği saatte seyrediyor. BBC'nin henüz test aşamasında olan yeni kanalının izleyicileri, TV seyretmek istediklerinde kumandalarını kullanarak karşılarına gelen menüden izleyebilecekleri programı seçiyor ve BBC tarafından gece boyunca üyenin dijital TV alıcısına gönderilen ve cihazın sabit diskinde saklanan programı takip edebiliyor. İsteğe bağlı görüntü (video) olarak çevirebileceğimiz VideoOnDemand adlı teknolojinin biraz daha ileri hali olan Push VideoOnDemand ile abonelerin kutularına (SetTopBox-STB) gönderilmiş olan ve kutunun sabit diskine kayıt edilmiş olan yayınları istedikleri zaman izleyebilecekler a

No Doubt - Don't speak

Oldukça eski bir şarkı bildiğim kadarıyla. No doubt grubunun bildiğim ve dinlediğim tek şarkısı. Bir çoğumuz için de öyledir : Don't speak. Zülfü Livaneli'nin söylediği Sus öyleme bir şey söyleme artık diye başlayan şarkısını hatırlatıyor sözleri. Süper ses, vurucu sözler, etkileyici müzik. Sözler aşağıda. İngilizce ne yazık ki :( You and me We used to be together Everyday together always I really feel That I'm losing my best friend I can't believe This could be the end It looks as though you're letting go And if it's real Well I don't want to know Don't speak I know just what you're saying So please stop explaining Don't tell me cause it hurts Don't speak I know what you're thinking I don't need your reasons Don't tell me cause it hurts Our memories Well, they can be inviting But some are altogether Mighty frightening As we die, both you and I With my head in my hands I sit and cry Don't speak I know just what you're sayi

Pardus

Bir süredir sayfamın başlığının hemen altında bir kutucuk görüyorsunuz. Tübitak Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü'nün (UEKAE) hazırladığı Pardus adlı işletim sisteminin tanıtım kutucuğu. Tamamen ücretsiz olarak dağıtılan bu işletim sistemi ile alışık olduğunuz (sıkça kullandığınız) işletim sisteminde yapabildiğiniz şeylerin büyük çoğunluğunu yapabilirsiniz. Üstelik işletim sistemini kurduğunuzda metin yazmak, tablo yapmak, sunum hazırlamak gibi işlerinizde kullanabileceğiniz Open Office adlı Türkçe yazılımın son sürümünü de ücretsiz olarak yüklemiş oluyorsunuz. Elbette bu da ücretsiz. Özellikle kaynak sıkıntısı çeken ülkemizde yüksek lisans bedelleri ödemek ile kopya yazılımlar kullanmak arasında sıkışanlar için oldukça ideal bir çözüm. Hem lisans ücreti yok hem de yasal.

Veda Vakti, filmYorum

François Ozon, Fransız sinemasının son dönemlerdeki önemli yönetmenleri arasında. Daha önceki filmlerinden 5x2 , Havuz ve Kumun Altında'yı izlemiş ve Havuz dışındakileri sevmiştim. Veda Vakti ise ölümle genç yaşta yüzleşmek zorunda kalan eşcinsel fotografçının bu yüzleşme sonrası yaşadıklarına odaklanıyor. Melvil Poupaud'ın başarılı oyunculuğu, ölüm, yaşam, aşk, cinsellik ve kısaca yaşama dair her konu ile ilgili göndermelerle dolu usta işi bir film çıkartıyor karşımıza Ozon. Kumun Altında'da ölüm temasını işliyordu. Ölümün, özellikle ansızın gelen ölümün kabullenilmesinin zorluğu üzerineydi Kumun Altında. Ancak o filmde geride kalan açısından anlatılıyordu hikaye ve geride kalan ömrünü birlikte geçirdiği kocasını yitiriyordu. Veda Vaktinde ise ölen (daha doğrusu ölecek olan) kahramanın kendisi. 31 yaşında başarılı moda fotografçısı savruk yaşamının son 3 ayına girdiğini öğreniyor birden bire. Nefes aldığımız her anın ne kadar değerli olduğunu fark ettirecek sarıcı bir fil

Büyük Çekişmeler, Hal Hellman

Büyük Çekişmeler / Bilim Tarihinden Seçilmiş On Tartışma Hal Hellman Çeviri:Füsun Baytok Bilim tarihi ilginç tartışmalarla geçmiş. Bu tartışmaların bir bölümü bilim adamları arasında, bir bölümü ise bilim adamları ile din adamları arasında yaşanmış. Kitap, Papa VIII. Urban ile Galileo arasındaki tartışma ile başlıyor. Yazar, kronolojik sıra izleyerek oluşturulduğu on bölümde, bilim tarihi açısından önem taşıyan on tartışmaya yer vermiş. Bölümler birbirinden kopuk değil. Aslında böyle bir şey beklemek de pek doğru değil. Çünkü bilim çevresi aynı ve bir tartışmada taraf olan bilim adamları (özellikle eski dönemlerde bilim adamlarının bir çok farklı alanda çalışma yaptığı düşünüldüğünde) başka tartışmalarda da taraf olmuşlar. Bu tartışmaları yapan kişilerin kısa özgeçmişlerine de yer verilmiş kitapta. Bu sayede onları tartışmaya iten sebepler de görülebiliyor. Kişilerin yalnızlıkları, hırsları, dönemin koşulları, tartışmalardaki destekçiler sonuçlar üzerinde etkili olmuş. Bilim adaml

Eski bohçadan Kestaneli Lezzet Topları

Eski bohçadan (yani eski web sayfamdan) zaman zaman aktarımlarda bulunacağımı yazmıştım. Hazır mevsim kestane mevsimiyken, aşağıdaki güzel tarifi paylaşayım istedim. Tarifin sayfaya yazıldığı dönemde sayısal fotograf makinemiz yoktu. Bu nedenle, sonucun fotografları yok. Bir daha yapınca söz :) Malzemeler 1 kg Kestane, 2 Adet Çikolata, 10 Kaşık Şeker, Hindistan Cevizi, Yarım Çay Bardağı Süt Yapılışı Öncelikle bu lezzetli tatlıyı bulduğu ve yaptığı için sevgili eşim Evren'e teşekkürler. Kestaneleri çizip kaynatıyoruz. Düdüklü tencere kullanırsak daha kısa sürede kaynıyor. Kestaneleri soyduktan sonra karıştırıcıya koyup üzerine şeker ekliyoruz. Şeker ve kestaneler karışınca hamur kıvamına geliyor. Kestane hamurundan küçük toplar yapıyoruz. Toplarımızı bulayacağımız sos için çikolataları su dolu kap içerisine koyduğumuz ikinci bir kabın içerisinde eritiyoruz. Az miktardaki sütü bu karışıma katıyoruz. Lezzet toplarını çikolata sosuna batırıp biraz soğumaya bırakıyoruz. Son olara

Tele Metin (Teletext)

Tele Metin (Teletext) TARİHÇE 1970?li yıllarda İngiltere?de başlatılan araştırma çalışmaları sonucunda 23 Ekim 1972 tarihinde BBC, CEEFAX isimli bir sistemin duyurusunu yaptı. Aynı yıl ITV, ORACLE isimli sistemini duyurdu. 1973 yılı Mart ayında ilk deneme yayınları yapılmaya başlandı. Aynı yıl BBC ile ITV teleteks sisteminin özellikleri üzerinde anlaşma yaptılar. 1974 yılında CEEFAX, 30 adet sayfa ile kamusal Teleteks Servisi vermeye başladı. ORACLE da aynı yıl yayına başladı. 1975 yılında BBC, BBC Engineering Information Sheet 4008(5) isimli yayını ile CEEFAX iletim formatının detayları hakkında bilgi verdi. 1976 yılında yayımlanan CEEFAX index ile daha dikkat çeken sayfalar yapmak olanaklı hale geldi. 1977 yılı sonlarında teleteks yayını halkın ilgisini çekmeye başladı. İlk harici adaptörlerin satılması da bu döneme rastlar. 1979 yılında İngiltere?de teleteks adaptörlü televizyonların satışının artması ile birlikte Düzey 2 teleteks hizmeti çıktı. 1980 yılında ORACLE teleteks sistemin

e-imza

Elektronik imza sempozyumu vardı geçtiğimiz hafta Ankara'da. Gazi Üniversitesi ile Telekomünikasyon Kurumu (TK) ortaklaşa düzenlemişler sempozyumu. Birbirinden ilginç deneyimler paylaşıldı iki gün boyunca. Görünen o ki e-imza ile ilgili temel sorun ne teknik, ne yasal. Sorun biraz yumurta tavuk sarmalı gibi. Yani uygulama olmadığı için e-imza almıyor kimse, e-imza yaygın olmadığı için uygulamalar yaygınlaşmıyor (özellikle bankacılık ve finans sektöründe). Bu sarmal nasıl kırılır? Bir başlangıç uygulaması bulmak gerekiyor. Sempozyumda dile getirilmeyen bir ilginç fırsat DVB-T ile birlikte satın alınması gerekecek Set Üstü Kutularla akıllı kartların okunabilecek olduğu gerçeği. Eğer doğru kutular ve konfigürasyon seçimi yapılırsa ve e-devlet uygulamalarının bir kısmı DVB-T platformuna taşınırsa beklenmedik bir hızla e-imzanın yaygınlaşması sağlanabilir. Bu konuda İtalya örneğinin iyi incelenmesi gerekiyor.

IPTV, BT Vision

Internet Protocol Television (IPTV) hizmetleri Avrupa'da yaygınlaşmaya devam ediyor. Son örnek İngiltere'den. Diğer örneklerde olduğu gibi bu sefer de telekom operatörünün sunduğu bir hizmet ile karşı karşıyayız. IPTV'de geniş bant ağ altyapısı kullanılarak izleyiciye verilen özel bir kutu aracılığıyla çeşitli şifresiz kanallar izletiliyor. Aynı zamanda isteğe bağlı video (Video On Demand), izle öde (pay per view) ve kutunun üzerindeki diske kayıt olanakları da sunuluyor. BT Vision adlı serviste Microsoft TV ara yazılımı kullanılmış. Konu ile ilgili ayrıntılar için aşağıdaki bağlantılardan yararlanabilirsiniz. http://www.btvision.bt.com/index.html http://www.streamingmedia.com/press/view.asp?id=5846 Ne diyelim darısı ülkemizin başına :)

Sabah gazetesi, tıkla dinle

Teknolojik gelişmeler insanların yararına kullanıldığında işe yarıyor. Bunun en güzel örneklerinden birisini Sabah gazetesinin internet sayfalarında görebilirsiniz. Aslında duyabilirsiniz demek daha doğru. İstediğiniz yazı ya da haberi dinleyebiliyorsunuz Sabah'ın sayfalarında. Bu servise sesli haber sistemi adını koymuşlar. Ne gerek var demeyin. Benim de sıklıkla kullandığım bir hizmet. Bir şeylerle uğraşırken alttan gelen haber okumaları işimi kolaylaştırıyor. Engelliler ve okur yazar olmayanların da kullanabileceği bir hizmet.

Nazım Kültür Ajandası

İlkini bu yıl kullandığım ve büyük keyif aldığım Nazım Ajandası'nın 2007 yılı için hazırlananını bu gün aldım. Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı tarafından hazırlanan Nazım Kültür Ajandası, aylar içersine serpiştirilmiş şiirlerle, takvime işaretlenen özel günlerle yılı daha keyifli geçirteceğe benzer. Spiral ciltli ve taşınabilir boyutlarda (A5 galiba) tasarlandığı için kullanımı kolay. Ajanda kullanma alışkanlığınız varsa kesinlikle tavsiye ederim. Ankara'da İmge Kitabevi'nden alabilirsiniz (Bedeli 10 YTL). Vakfın internet sayfası henüz yapım aşamasında. Ancak iletişim bilgilerinin yer aldığı bir resim var sayfada. Ayrıca, e-posta gönderilerinize çok hızlı yanıt alabiliyorsunuz... Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Sıraselviler Cad. No:48 Hrisovergi Apt. Kat:1 Taksim İstanbul tel (212) 252 63 14 - 15 nazimhikmetvakfi@turk.net

Puslu Camın Arkasından, Sadun AREN

Anı kitapları okumayı seviyorum. Özellikle Türk siyasi  tarihinde rolü bulunan kişilerin yazdığı anı kitapları, günümüz Türkiye'sini anlamak için iyi olanaklar sunuyor. 84 yıllık yaşamının önemli bir bölümünü sosyalizm mücadelesi içerisinde geçirmiş Sadun AREN'in anıları, sol tarihe ışık tutuyor. Türkiye İşçi Partisi yıllarını, Mehmet Ali Aybar'la olan mücadelelerini içtenlikle anlatmış Aren. Anlatmış derken, kelimenin tam anlamıyla anlatmış. Kitap, Aren'in anlatımlarının ses kayıtlarından yapılan düzeltmelerle oluşturulmuş. Böyle olunca oldukça hızlı okunabilen sohbet tadında bir eser meydana gelmiş. Kitabın son bölümleri, Aren'in günümüzde sosyalizm yolunda verilecek mücadelelerle ilgili görüşlerini içeriyor. Bu bölümleri tek başına okuduğunuzda sosyalizmden vazgeçmiş, özelleştirme yanlısı (kitapta bu yöndeki fikirlerin iktisadi nedenlerini iyi incelemek lazım) deyim yerindeyse geçmişte yaptığı hataların farkına varmış bir eski tüfeğin anıları sanabilirsiniz. As

Takva, filmYorum

Erkan Can, Gemide filminden bu yana takip ettiğim ve çok başarılı bulduğum oyunculardan. Mahallenin Muhtarları dizisindeki Temel karakterindeki rolünün sahip olduğu olanakları sergilemeye uygun olmadığını düşündüm Gemide'deki rolünü izleyince. Televizyon dizileri ile filmler farklı oluyor elbette. Zor bir konuyu, oldukça başarılı bir şekilde yansıtmış yapımcılar. Dünyanın her yerinde din ile ilgili filmler yapmak zor iştir. Hele ülkemizde, bu günlerde, böyle bir konuyu ele almak başlı başına bir cesaret. Filmi izleyince bu zor işin altından kalmak için çok akıllıca bir yol izledikleri görülüyor. Olayları Muharrem Efendi (Erkan Can) gözünden izleyince tarikatın dünyevi işlere ne derece bulaştığını bilemiyoruz. Tarikatların Ankara ile ilişkileri ve büyük mal varlıkları dışında olumsuz olarak değerlendirilebilecek bir gönderme yapılmamış. Muharrem Efendi'nin bu tür durumları farketmesi olanaklı olmadığı için filmde böyle bir şey görmüyoruz. Tek amacı iyi insan olmak olan Muharre

Dondurmam Gaymak, filmYorum

Muğla halkının amatör oyunculuğu, Yüksel Aksu'nun azmi ile birleşince seyrine doyulmayan bir film çıkmış ortaya. Dağ köylerinde kendi yaptığı dondurmayı satarak geçinmeye çalışan Ali, bir yandan ev halkının inançsızlığı ile bir yandan geçim sıkıntısı ile uğraşmaktadır. Ancak, asıl derdi fabrikasyon dondurmaların sektörü kaplaması ve satışlarının gün geçtikçe düşmesidir. Film, iki gün içerisinde geçiyor. Ali'nin motorunu kaybetmesi ve bulması hikayesi anlatılan. Yer yer anlaşılması güçleşen yöresel şive, kimi yerde göze batan kameraya bakmalar ama film boyunca hiç yitmeyen sıcaklık ve samimiyet. Dondurmam Gaymak 'ın kısa özeti budur bence. Özgürlük ve Dayanışma Partisi'nin köydeki temsilcisinin gomünistçe uyarılarına aklı yatan ancak son tahlilde aileden Demirelci olduğunu söyleyen Ali'nin traji komik hikayesi görmek, amatör ruhla çekilmiş başarılı bir film izlemek için acele edin.

Alo Naci Neredesin?

Yanlış hatırlamıyorsam Hürriyet gazetesinin Ankara ekinde okumuştum Ciğerci Naci'nin haberini. Geçenlerde Tunalı Hilmi caddesinde yürürken görünce tatmanın zamanıdır dedim. Ciğer, kokoreç gibi yiyecekleri herkes her yerde yemez. Ancak, okuduğum yazının etkisiyle bu yönde hiç bir çekincem olmadı. İyi ki de olmamış. Gerçekten oldukça lezzetli Arnavut ciğeri yapıyor Naci Usta. Anlattığına göre Almanya'dan arayan müşterileri oluyormuş. Sipariş için değil elbette. Hal hatır sormak için. Yeri belli ne de olsa :) Alo Naci Neredesin? Cep: (0532) 367 38 77 http://www.cigercinaci.20m.com eposta: cigercinaci@netscape.net

Cebit Broadcast notları

Bu yıl 10. düzenlenen Cebit Broadcast Cable & Satellite fuar ve konferansı yayıncılıkla ilgilenen herkesi İstanbul Fuar Merkezi'ne topladı. Son yıllarda olduğu gibi bu yıl da iki ayrı salonda düzenlenen fuar ve üst katta düzenlenen konferansa ilgi yoğundu. Ülkemizde sayısal uydu alıcısı sahiplerinin Avrupa ortalamasından fazla olduğunu düşününce uydu teknolojisinin son ürünlerini görmeğe bir çok vatandaşımızın gelmesi şaşırtıcı değil elbette. Uydu sektöründe rekabet bu kadar fazla olunca gün boyu süren çekilişler ve şovlar düzenlendi. Fotografın net olmayışı kimilerini üzebilir :) Ancak, yandaki fotograftan da görüleceği gibi şovlara yoğun ilgi vardı. Onca kalabalığın arasından bunu çekebilmek bile başarıdır. Uydu teknolojilerini tanıtıldığı salondaki kalabalıkla kıyaslandığında diğer salon oldukça boş kalmıştı. Fazla kalabalık olmamasına karşın sektör profesyonelleri için görecek bir sürü yenilik içeriyordu diğer salon. Yeni kameralar, kurgu setleri, otomasyon programları, mik