Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Alo Naci Neredesin?

Yanlış hatırlamıyorsam Hürriyet gazetesinin Ankara ekinde okumuştum Ciğerci Naci'nin haberini. Geçenlerde Tunalı Hilmi caddesinde yürürken görünce tatmanın zamanıdır dedim. Ciğer, kokoreç gibi yiyecekleri herkes her yerde yemez. Ancak, okuduğum yazının etkisiyle bu yönde hiç bir çekincem olmadı. İyi ki de olmamış. Gerçekten oldukça lezzetli Arnavut ciğeri yapıyor Naci Usta. Anlattığına göre Almanya'dan arayan müşterileri oluyormuş. Sipariş için değil elbette. Hal hatır sormak için. Yeri belli ne de olsa :) Alo Naci Neredesin? Cep: (0532) 367 38 77 http://www.cigercinaci.20m.com eposta: cigercinaci@netscape.net

Cebit Broadcast notları

Bu yıl 10. düzenlenen Cebit Broadcast Cable & Satellite fuar ve konferansı yayıncılıkla ilgilenen herkesi İstanbul Fuar Merkezi'ne topladı. Son yıllarda olduğu gibi bu yıl da iki ayrı salonda düzenlenen fuar ve üst katta düzenlenen konferansa ilgi yoğundu. Ülkemizde sayısal uydu alıcısı sahiplerinin Avrupa ortalamasından fazla olduğunu düşününce uydu teknolojisinin son ürünlerini görmeğe bir çok vatandaşımızın gelmesi şaşırtıcı değil elbette. Uydu sektöründe rekabet bu kadar fazla olunca gün boyu süren çekilişler ve şovlar düzenlendi. Fotografın net olmayışı kimilerini üzebilir :) Ancak, yandaki fotograftan da görüleceği gibi şovlara yoğun ilgi vardı. Onca kalabalığın arasından bunu çekebilmek bile başarıdır. Uydu teknolojilerini tanıtıldığı salondaki kalabalıkla kıyaslandığında diğer salon oldukça boş kalmıştı. Fazla kalabalık olmamasına karşın sektör profesyonelleri için görecek bir sürü yenilik içeriyordu diğer salon. Yeni kameralar, kurgu setleri, otomasyon programları, mik

Binbir Gece dizisinin düşündürdükleri

Kanal D televizyonunda başlayan Kudret Sabancı'nın yönettiği (Aliye'nin yönetmeni) Binbir Gece adlı dizi çarpıcı bir bölümle başladı. Hasta oğlunun tedavi masrafını karşılamak için partonundan para isteyen genç ve güzel mimar (oğlunun hastalığından bahsetmiyor parayı isterken çünkü işe girerken çocuğunun olduğunu saklamış) 150.000 dolar karşılığında patronu ile birlikte olmayı kabul ediyor. Günlerdir kimi televizyonların sabah haberlerinde bile tartışılan bu bölüm aklıma aşağıdaki soruyu getirdi: Kayıt altında, sosyal güvenlik kurumuna ödentinizi ödeyerek çalışmaktasınız. Sizin, ya da bakmakla yükümlü olduğunuz birinin sağlığı bozuluyor. (Dizide oğlu lösemiye yakalanıyor) Tedavi olanağı var ancak tedavi çok pahalı. Böyle bir durumda bağlı bulunduğunuz sosyal güvenlik kurumu ne yapıyor? Tedavi çok pahalıymış kusura bakmayın, başınızın çaresine bakın mı diyor? Eğer böyle deniyorsa bu sosyal devlet ilkesine ters değil mi?

Ankara Tiyatro Festivali

Ankara'yı Ankara yapan şeylerin başında kültürel faaliyetlerin çeşitliliği geliyor. Bunlar içerisinde Ankara Tiyatro Festivali 'nin yeri ayrı. Bu yıl 11. düzenlenen festivalde bir çok oyunu izleyebilirsiniz. Festival programına buradan ulaşabilirsiniz. TAKSAV (Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat için Vakıf) tarafından düzenlenen festival ile ilgili ayrıntılı bilgiler için Vakıf'ın telefon numarasınıı aşağıya yazdım. İyi seyirler... TAKSAV Tel:0.312.419 83 98

Casino Royale, filmYorum

Bond filmlerini bir süredir kaçırmadan takip ediyoruz. Fleming'in 1953 yılında yazdığı roman bu güne dek çevrilen Bond filmleri serisine ilhan kaynağı olmuş. Daniel Craig'in Bond olarak ilk filmi Casino Royale . Bir önceki Bond ile kıyaslandığında oldukça sert, gözünü kırpmadan adam öldüren ve çok daha atletik bir 007 var karşımızda. 114 dakikalık filmin ilk yarısı bittiğinde Casino bölümüne başlanmamıştı bile. Oldukça uzun tutulan kovalamaca sahneleri ustalıkla çekilmiş. Filmin başındaki sahnede maymun gibi ordan oraya sıçr ıyor Bond. Bu film için uzun süre vücut çalışmış Craig. Karşılığını da fazlasıyla almış. Önceki Bond'a göre kısa boylu ve sarışın olan yeni 007, eski Bond filmlerinden alışık olduğumuz teknolojik oyuncaklarını bir kenara bırakmış. İşlerini kaba kuvvetle hallediyor. Ayrıca Bond kızlarının sayısı ve güzelliği azalmış. Kadınlara önem vermeyen Bond aşık olup işi gücü bırakıyor. Venedik'ten istifasını gönderiyor hatta. 114 dakikalık hareket ve kovalam

Belalı Aile, tiyatroYorum

Ankara, tiyatro sevenler için bir cennettir. Birçok sahneye sahip Ankara Devlet Tiyatrosu'nun yanı sıra Büyükşehir ve Çankaya Belediyeleri'nin toplulukları ile Ekin, Ankara Sanat başta olmak üzere özel tiyatrolar sezonun dolu dolu geçmesini sağlar. Turneye gelen topluluklarla birlikte neredeyse her hafta sonu farklı bir oyun izleme şansınız vardır. 10 Kasım'daki Belalı Aile oyunuyla sezona merhaba dedi Ankara Sanat Tiyatrosu. Rejisini Rutkay AZİZ'in yaptığı Coline SERREAU adlı Fransız yazarın trajikomik oyununda, deneyimli tiyatrocularla genç oyuncular biraradalar. Devlet tiyatrosu oyuncusu Füsun Oruç AKAY, anne rolünde harikalar yaratıyor. Hakan SALINMIŞ ve Cengiz SEZGİN yılların deneyimini oyunlarına yansıtıyor. Burada özellikle vurgulamak istediğim genç oyuncuların üstün performansı. Ailenin çocukları rollerinde Hayrullah Tarhan KARAGÖZ, Ceyda BAYKAL, Kemal UÇAR, Melodi ÇALIŞKAN, Aylin SARAÇ özel alkışı hak ediyorlar. Ailenin kızları rolünü üstlenen oyuncuların bi

Medya ve Bilişim

Geçen hafta 3 gün boyunca farklı toplantılarına katıldığım Bilişim 06'nın en ilgi çekici etkinliği Medya ve Bilişim adlı etkinlikti. NTV televizyonunun düzenlediği ve Oğuz Haksever'in sunduğu etkinlik kafamdaki bir çok sorunun yanıtlanmasını sağladı. Toplantıda Doğuş ve Doğan gruplarının yayın sektörü ile ilgili planlarını öğrendik. Ayrıca Cebit Bilişim'de tanıtılan Digitürk servisleri ile ilgili ayrıntıları da Digitürk adına konuşan katılımcı açıkladı. Türksat'ın sayısal kabloyu yakında başlatacağının müjdesini aldım. NTV, p2p (ayrıntıları uzun belki başka bir yazıda) bir servis başlatacağını duyurdu. IPTV hatta Internet TV'nin geleceğinin olduğuna inandıklarını söylediler. Doğan grubu, HDTV ve tematik kanallarda kendini gösterecek gibi görünüyor. Ayrıca etkileşimli TV'ye de yatırım yapmışlar. Digitürk temsilcisi, diğer konuşmacılara göre sessiz görünse bile yaptıkları ve yapacakları etkileyici. HDTV yayına geçeceklerinden, bir çeşit kişisel kaydedici (pvr) ola

Bilişim 06, Ankara

Türkiye Bilişim Derneği'nin düzenlediği Bilişim Kurultayları dizisi bir süredir yapıldığı yılın adıyla anılıyor. Bilişim 05'ten sonra bu yıl adı Bilişim 06 oldu. Oldukça üst düzey katılımın olduğu sunumlar, Avea'nın Ankara'ya taşıdığı üniversite öğrencilerinin cıvıltısı, eski arkadaşlar derken keyifli bir hafta oldu benim için. Öncelikle Google Türkiye Genel Müdürü'nün sunumundan, kendimce öne çıkan bir iki bilgiyi paylaşayım değerli okuyucularımla. Bir google hizmeti olan bloggerın (yani bu sayfaları okumanızı sağlayan blog hizmet sunucusu) kota sınırlaması olmadığını öğrenerek sevindim. Eskiden gene ücretsiz olan başka sunucularda sayfa oluşturan birisi olunca burada da sınırlama olabileceğini düşünüyordum. Neyse ki endişe etmeme gerek kalmadı. Bir başka altı çizilmesi gereken açıklama ise YouTube'ün alınması ile ilgili yapıldı. IP üzerinden video yayıncılığı ile ilgilenildiğinin göstergesi olarak düşünüldüğünde YouTube için ödenen bedelin yüksek olmadığı dile

Acıktım, Atakule karşısı, mekanYorum

Ankara'da taze sıkılmış meyva suyu ve tost çeşitlerinin satıldığı küçük büfeler çoktur. Acıktım, çok isabetli bir yere açılmış büfelerden. Atakule'nin karşı köşesinde. 1996 yılında açılmasına karşın marka haline gelmiş bie büfe. Küçücük mekanda çoğunlukla paket servis yapsalar bile az sayıdaki masalarında yer bulabilirseniz birbirinden lezzetli taze sıkılmış meyva suyu karışımlarından içebilir, 15x15 büyüklüğünde kare tostlardan ve daha bir çok lezzetten nasibinizi alabilirsiniz. Afiyet olsun... Acıktım Atakule Karşısı Ankara 438 87 07 440 35 45 438 90 92

Bahçemdeki Ayı, tiyatroYorum

Uzun zamandır gitmek istediğimiz, ama bir türlü fırsat yaratamadığımız Bahçemdeki Ayı isimli oyuna sonunda gittik. Salonun girişinde, 300. temsil olduğunu gösteren afiş, az da olsa endişelendirdi bizi. Çok tutan oyunlara ilişkin ön yargıya sahibiz. Genel beğeniyle pek uyuşmuyor görüşlerimiz. Çoğul yazmama bakıp kendimden söz ederken birinci çoğul şahıs kullandığım sanılmasın. Ben ve eşimden bahsettiğim için biz diye yazıyorum :) Şinasi sahnesi, Ankara'nın büyük salonlarından sayılır. Salon, 300. temsil olmasına karşın tam doluydu. Hatta koltukların yanına sandalyeler eklenmişti. Toplam 150 dakika süren (iki buçuk saat) oyunun ilk perdesi 90 dakikaydı. Tiyatro eserlerinde, her şeyi izleyicinin gözüne sokan tarzı oldum olsası sevmedim. Karakterlerin teker teker sahnede görünüp kendilerini, özlelliklerini tanıtan bölümle başlayan Bahçemdeki Ayı 'da bu özellik çok belirgindi. Aşırı abartılmış karakterler (özellikle Cabbar), rahatsız eden bir argo, zekice olmayan, güldürmeyen espir

Kadın mühendisler

Üyesi olduğum bir gruptan gelen ileti ile haberdar oldum Kadın Mühendislerin sorunlarını paylaştığı grup ve sayfadan . Yazıları (deneyimleri) okudukça, bu sayfanın daha çok okunması ve bilinmesinin sorunların farkındalığını arttırarak çözüm için başlangıç olabileceğini düşündüm. Özellikle kadın meslektaşlarıma, ama en az onlar kadar erkek meslektaşlarıma da öneririm sayfayı. Okuyun, okutun ve düşünün yazılar üzerine. Hayatınızdan kesitler bulacaksınız eminim. Kendi adıma ben buluyorum, kadın olmasam da... http://kadin.muhendisler.googlepages.com

İstanbul kitap fuarı

Dile kolay tam 25 yıl boyunca süren bir fuar. Yüzlerce yayıncı, yüzlerce yazar yüzlerce etkinlik ve yüzbinlerce ziyaretçi. Fuarın adı İstanbul kitap fuarı olsa bile etkileri bakımından ulusal sınırları zorlayan bir hale bürünmüş. Bu yıl ikinci kez ziyaret edeceğim fuarı. İlk ziyaret ettiğimde tepebaşındaydı, şimdi beylikdüzüne taşınmış. Öyle sanıyorum ki yerin genişlemesi rahatlatmıştır yayıncıları. Tepebaşı kadar merkezi olmasa bile düzenlenen otobüs seferleriyle ulaşım sorunu bir biçimde çözümlenmiş. Fuar izlenimlerimi önümüzdeki hafta paylaşmaya çalışacağım.

Saatler ve iç saatler

Geçtiğimiz haftasonu saatler bir saat geri alındı. Kağıt üzerinde yapılan bu değişiklik insanların ve kedilerin iç saatlerini geri almak daha uzun sürecek. Hayatın dayattığı zorunluluklar, iş-ev-iş döngüsü, insanın iç saatini daha hızlı kurarken bu tür insani zorunluluklardan uzak kediklerin saat ayarlaması ne zaman olacak belirsiz. Evimizi paylaştığımız Zeytin Bey, sabahları güneşin doğuşuyla uyandırma servisi görevini yerine getiriyor. Böyle bir talebimiz olmasa bile, her sabah -ki buna haftasonları da dahil- güneşin doğuşuyla miyaaaav serenatı ile uyandırılıyoruz. Eskiden 07'ye denk gelen günün aydınlanması şimdi 06'ya denk geliyor. Zeytin açısından değişen bir şey yok. O gene güneşe göre hareket ediyor :) Neyse, gülü seven dikenine Zeytoşu seven miyavına katlanacak.

Söke Un ile evde ekmek yapımı

Bilen bilir. Oldum olası evde bir şeyler pişirmeyi severim. Eskiden, evde yaptıklarımın tariflerini verdiğim sayfam bile vardı. Hala oradan kimi tarifleri bloga taşıyorum. Evde ekmek yapma denemelerimiz genellikle hüsranla bitiyordu. Söke Un 'un hazır ekmek karışımlarıyla tanışıncaya kadar. 7 tahıllı un karışımını denedik evde. Normal fırında kutunun üzerindeki tarife uyunca, marketlerde satılan ekmek görünümünde ama çok daha lezzetli ve ağır ekmeğimiz oldu. Tarifte fırına vermeden önce hamurun üzerini su veya süt ile ıslatmak öneriliyor. Biz sütü tercih ettik. Denemenizi öneririm...

İklimler, filmYorum

Nuri Bilge Ceylan, Türk sinemasında kendine ait dile sahip yönetmenlerden birisi. Kasaba, Mayıs Sıkıntısı ve Uzak isimli uzun metraj filmlerinden sonra İklimler 'i merakla bekliyordum. Açıkçası daha iyi bir film bekliyordum Uzak'ın ardından. Öncelikle oyunculuklarla ilgili bir iki satır yazayım. Nuri Bilge Ceylan, oyunculukta yönetmenlikte kadar başarılı olamamış. Ebru Ceylan (Bahar) (Nuri Bilge Ceylan'ın gerçek hayattaki eşi ve filmdeki sevgilisi), rolünde başarılı. Nazan Kesal de rolünün hakkını veriyor. Filmin ilk mevsimi (yaz) çiftin arasındaki sorunları anlatışı bakımından yetersiz. Özellikle yemek sahnesi inandırıcılıktan uzak, çok yapay. Sonbahar ve kış, yaza göre daha doyurucu anlatımlar içeriyor. Uzun sekanslar, film zamanı ile gerçek zamanın yer yer örtüşmesi Ceylan sinemasından alıştığımız özellikler. İsa'nın (Nuri Bilge Ceylan) çizdiği karakterin en belirleyici özelliği olan (elbetteki bence) bencilliği iyi vurgulanmış. Özellikle, Serap (Nazan Kesal) ile ya

Yalnız Değilsin, Ersin Toker

Yalnız Değilsin, yazar Ersin Toker tarafndan yazılmış, yayına hazırlanmış demek daha doğru belki de. Kaçak elektrik ile mücadelesi nedeniyle sürgüne gönderildiği Şanlıurfa'da katledilen meslektaşımız elektrik mühendisi Hasan Balıkçı'nın yaşam öyküsü yazar tarafından kaleme alınırken, dava süreci resmi belgelerle ortaya konulmuş. Kitabın kurgusu bu iki metnin iç içe geçirilmesiyle oluşturulmuş. Eserin sonunda dava süreci boyunca yazılarıyla sürece destek veren gazetecilerle yapılan söyleşilere ve Hasan Balıkçı anısına açılan deftere düşülen notlara yer verilmiş. Kitabın sonunda vurgulandığı gibi cinayeti işleyen tetikçi ve azmettirici yakalanıp ceza almış olsalar bile olayın diğer boyutları üzerindeki giz perdesi kaldırılamamış. Yıllardır kangren haline dönüştürülmüş, elektrikteki kaçakların nasıl olupta engellenemediğini görmek için Yalnız Değilsin'i okumak gerekiyor. Elektrik Mühendisleri Odası'nın sürekli vurguladığı konuların somut kanıtları kitapta ortaya konulmuş

Köpek-Kadın-Erkek, tiyatroYorum

40'lı yaşlarında, bekar, tek başlarına yaşayan bir kadın ve erkeğin birlikte yaşama çabalarının bir yılını konu alan oyun, 100 dakikalık tek perde olarak sahneleniryor. 3 oyuncunun yer aldığı ve Oda Tiyatrosu'ndaki Köpek-Kadın-Erkek , günümüzde gittikçe daha sık karşılaştığımız, kariyer sahibi, karşı cinse ihtiyacı olmadan yaşamaya alışmış/alışmaya çalışan kadın ve/veya erkeğin bu çabasında nereye kadar başarılı olduğunu/olabildiğini irdeliyor. Son on dakikasına kadar sıkmadan mantıklı bir çizgide ilerleyen oyunun son on dakikası ile ilgili fazla bir şey yazmak istemiyorum. Çünkü son on dakikasında olanların oyunun genel gidişi ile açıklanabilir yanı yok. Karakterlerin 90 dakika boyunca ortaya konuluş şekline bakan izleyici son 10 dakikadakileri çözemiyor. En azından ben çözemedim. Oyunu izleyen okyucularımın yorumlarını merak ediyorum. Benime ve sizlerle paylaşmalarını rica ediyorum. Son bir hatırlatma Oda tiyatrosunda oyunlar 18.30 'da başlıyor. Diğer sahnelerde 20'de

Kahve Evi, mekanYorum

Kahve, Türk kültüründe önemli bir yere sahip. Dünya mutfaklarında Türk Kahvesi olarak bilinen bir pişirme yöntemi var olsa bile ülkemizde kahve yetişmiyor. Türk kahvesi olarak içtiğimiz genellikle Brezilya'dan ithal arabica cinsi çekirdeğin çok ince çekilmesi ile elde ediliyor. Hepimizin bildiği üzre toz haline gelmiş kahve, cezvede kaynamaya yüz tutana kadar pişiriliyor. Yazımın amacı kahvenin nasıl yapıldığı konusunda ahkam kesmek değil. Dünyanın çeşitli ülkelerinde faaliyet gösteren zincir kahvecilerin ülkemize de gelmeleri ile artan kahve talebi beraberinde yıllardır bu işe gönül vermiş yerli firmalarımıza yeni olanaklar sunuyor. Kocatepe Kurukahvecisi Meşrutiyet caddesinin başındaki dükkanında 1949'dan bu yana (o yıldan beri aynı yerinde mi bilemiyorum) hizmet veriyor. Kahve dışında kuruyemiş ve içki satışının da yapıldığı dükkanın biraz ilerisinde Nurettin Bey Kahve Evi , kahveyi keyife dönüştüren bir mekan. Dünyanın dört bir yanından farklı lezzetleri bir araya toplayan

Yeni Yayın Teknolojileri

Etkileşimli TV, IPTV ve İsteğe Bağlı Video alt başlıklı Yeni Yayın Teknolojileri semineri vereceğim bu haftasonu Cumartesi günü (21 Ekim 2006). Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi 'nde vereceğim seminere katılmak için Telefon: (0312) 231 44 74 / (Dahili 128) Faks: (0312) 2321088 E-posta: ankara@emo.org.tr Adres: NECATİBEY CADDESİ NO:102 MALTEPE ÇANKAYA - ANKARA

CSO Yeni Konser Sezonu

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın 2006-2007 sezonu açılış konseri Şef Alexander Rahbari yönetiminde gerçekleştirildi. Mozart'ın 250. doğum yıldönümü nedeniyle ünlü bestecinin Küçük Bir Gece Müziği, İki Piyano İçin Konçerto Nr.10 Mi bemol Majör Kv.365 ve 40. Senfoni sol minör Kv.550 eserleri çalındı. Güher - Süher Pekinel kardeşlerin solist olarak katıldıkları konserde salon tamamen doluydu. Pekinel kardeşlerin bis sırasında çaldıkları eserdeki uyumları büyüleyiciydi. Klasik müziği fazla bilmesem bile klasik müzik konserlerine gitmek hoşuma gidiyor. Öyle sanıyorum ki beni cezbeden yalnızca müzik değil. Konser salonunun müthiş akustiği, sanatçıların ve izleyicilerin şıklığı etkinliği cazip kılıyor. Tam biletin 6 YTL (iki paket sigaradan bile ucuz) olduğu CSO konserleri perşembe ve cuma günleri saat 20'de CSO Konser Salonu'nda. Klasik müziği dinlemiyor olsanız bile o ortamı görmek için gitmenizi öneririm. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Müdürlüğü Tel : (0312) 30

Tesla Anlaşılamamış Dahi, Margaret Cheney

Okul yıllarında manyetik dersindeki birimlerden biri olarak öğrendim Tesla'yı. Doğumunun 150. yılında, kullanmakta olduğumuz AC'yi (alternating current) borçlu olduğumuz büyük bir dahi olduğunu öğrendim. Margaret Cheney tarafından yazılan Tesla Anlaşılamamış Dahi isimli biyografiyi okuduktan sonra Tesla'yı ne kadar az tanıdığımı gördüm. Edison'u bilenlerin sayısı Tesla'yı bilenlerin sayısından çok daha fazladır eminim. Oysa, kitaptan öğrendimize göre Tesla'nın fikir babalığını yaptığı buluşlar eb az Edison'unkiler kadar topluma yararlı olmuştur. Radyonun, telsiz iletişimin muciti olarak Marconi bilinir. Ben de aynı yanılgı içerisindeydim kitabı okuyana kadar. Marconi ile Tesla'nın telsiz iletişim ile ilgili patent davası Tesla'nın ölümünden sonra sonuçlanmış ve patentin Tesla'ya ait olduğuna karar verilmiş. Yaptığı buluşlara sahip olduğu patentlere bakınca Sırp kökenli Hırvatistan doğumlu Amerikan vatandaşı bilginin para içerisinde yüzdüğü bir

5 vakit, filmYorum

Reha Erdem'in Korkuyorum Anne filmini izlemiştim. Genellikle iç mekanda geçen, birbirine komşu hayatların anlatıldığı, çok başarılı görüntülere sahip neşeli/hüzünlü bir filmdi Korkuyorum Anne. Bu kez köy yaşamına çevirmiş kamerasını Erdem. Beş Vakit 'te birbirinden başarılı çocuk oyunculara deneyimli tiyatrocular ve sağlam adımlarla ilerleyen yeni yıldızlar eşlik etmiş. Oyunculukların yanı sıra görüntüler de görülmeye değer. Çanakkale'nin eşsiz manzarasını gökyüzünün bulutlarıyla birleştiren sahneler soluk kesici. Özellikle filmin sonundaki güneşin doğuşu sırasındaki manzara etkileyici. Köy yaşamının tek düzeliğini ve sıkıcılığını anlatmak için olsa gerek yavaş ilerliyor film. Klasik müziğin kimi yerlerde filmin akışıyla tezat tınıları kimi yerlede filmin önüne geçmiş. Köylerde yaşam, tıpkı filmde aktarıldığı gibi ezan saatlerine göre işliyor. Bu yaz görme şansı bulduğum eşimin köyünde de aynı şeyi düşünmüştüm. Büyük kentlerde yaşadığımız tüm koşuşturmaya inat ezan vakitl

Tek Kişilik Düet, tiyatroYorum

Bahçemdeki Ayı oyununa niyetlenip gitmiştik Şinasi sahnesine. Salondaki büyük boşlukları oyunun epeydir oynamakta olmasına bağlamıştık. Oyun başlayınca farkettik ki Bahçemdeki Ayı değil. Sonra kapıdaki afişlerin sonraki oyuna ait olmadığını, salonun girişindeki panoda 2 kişinin fotograflarının olmasının bir başka anlamı olduğunu kavradık. Bahçemdeki Ayı, sanatçılardan birinin rahatsızlığı nedeniyle iptal edilmiş, yerine İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun Tek Kişilik Düet isimli oyunu sahneleniyormuş. Değişikliğe başta üzülsek bile, oyunu görmeyi çok istiyorduk, Tek Kişilik Düet 'i izledikçe üzüntümüz gitti. MS hastalığına yakalanmış ünlü bir keman sanatçısının hastalıkla, yaklaşan ölümle ve genel anlamda hayatla mücadelesinde, ünlü bir bestekar olan kocasının ısrarıyla görmeye başladığı psikiyatrist ile yaptığı görüşmelerden oluşuyor oyun. Hayatınızı adadığınız mesleğinizi yapamaz duruma gelirseniz, hatta yaptığınız (uğraştığınız) bir yerde sizin hayatınız olmuşken onu yapamaz duru

Güz Fest3 05-15 Ekim 2006

Ankara'nın sonbaharı bir başka güzel oluyor... Okulların açılması ile kalabalıklaşan yollarına, trafiğin artması ile uzayan yolculuk süresine ve kirlenen havasına karşın kent, yaz aylarındaki terk edilmiş görüntüsünden sıyrılıyor. Açılan konser salonları, başlayan yeni sezonun ilk habercisi oluyor. Güz Filmleri Festivali , 3 yıldır sonbaharın müjdecilerinden. Bu yıl sinemanın esrarengiz şairi : David Lynch başlığı altında FİL ADAM , MAVİ KADİFE , İKİZ TEPELER ve STRAIGHT'İN ÖYKÜSÜ isimli filmlerin gösterimi yapılacak. Lynch, kolay izlenir filmleri olmayan bir yönetmen. Kolay izlenir, fazla çözülme beklemeyen filmleri tercih ediyorsanız başka gösterimleri tercih etmeniz yerinde olacaktır. Festival kapsamında Ken Loach 'ın 2006 Cannes Film Festivalinde en iyi film seçilen Özgürlük Rüzgarı isimli filmi görülebilir. Festivalin tüm programını burada bulabilirsiniz. 05-15 Ekim arası birbirinden önemli filmleri izlemek için acele edin. TÜZE ANKAPOL SİNEMASI Kızılırmak sok. No

Ossasuna maçı sonrası

Pozisyon yaratma konusunda sıkıntı yaşayan takımlardan olduk hep. Kapalı savunmaları açma konusunda zorlanıyoruz. İspanyada'da aynı şey oldu. Bulduğumuz fırsatları da değerlendiremeyince sonuç kaçınılmazdı, elendik. UEFA'dan elenmek o kadar kötü değil aslında. Ancak, eğer lig şampiyonluğunu hedefliyorsanız bunu sadece derbi kazanarak yapamazsınız. Ligde bulunduğu konum ile oynadığı futbolun ilgisi olmasa bile şu an için sonuncu olan takıma karşı öne geçtikten sonra beraberliği zor kurtarmışsak bir şeyler yanlış gidiyor demektir.

Tatar Ramazan, filmYorum

TRT, iki hafta üst üste 1990 ve 1992 yılı yapımı olan Tatar Ramazan ve Tatar Ramazan Sürgünde filmlerini yayınladı. Kadir İnanır 'ın görülmeye değer oyunculuğu, eşlik eden karakter oyuncularının başarısı, Ahmet Kaya'nın filmle bütünleşen müzikleri ve unutulmaz replikleriyle Türk sinema tarihinin unutulmazları arasındaki filmleri, kesintilere ve sessizliklere karşın keyifle izledim. Aslında filmin geçtiği yeri hapishane değil dışarısı olarak düşünüce günümüzde yaşananların filmde özetlendiği düşünülebilir. Beni etkileyen repliklerden bir ikisini aşağıya alıntıladım: İnsan bunca zulüm, bunca haksızlık görür de rahat yatabilir mi? O zaman bende ortaya fırlarım ve adama dur derim. Bu dünyanın hesabı ahrete kalmamalı. Merhaba yarenler, merhaba felaket arkadaşlarım! Benim adım Tatar Ramazan, ben bu oyunu bozarım!

İzmir

Kısa bir aradan sonra yeniden merhaba. Talihsizlik sonucu spor yaparken sol el bilğimi kırınca ( tanıyanlar için özel not : durum iyi, kırık çok önemli değil, alçı 4-6 hafta kadar kalacak) ne zamandır yapmak istediğim şeylere vakit ayırabiliyorum 4 hafta sağlık izinli (raporlu) olduğum için. Geçtiğimiz Nisan ayında İzmir'e gitmiştim iş için. Orada çektiğim fotografları paylaşayım istedim. İsmet İnönü ve Atatürk'ü birlikte gösteren heykel, fuar alanını süslüyor. Heykelin önündeki çiçeklerin güzelliği görüntüyü zenginleştiriyor. İzmir'de yaşam keyifli. Aslında deniz olan kentlerin ayr ı güzelliği var. Akşamüstü hava kapanınca bulutlarla, ama hala aydınlıkken, güneş bulutların arasında varlığını hissettirirken, Cumhuriyet meydanı, ters ışıkta sağdaki gibi görünmüş...

Genişleyen yollar 50 km hız sınırı

Ankara'lılar bilirler. Şehrin içerisinden geçen ve başka şehirlerin adıyla anılan yollar vardır. Konya yolu Konya'ya doğru gider, Eskişehir yolu Eskişehir'e doğru. Aynı şekilde İstanbul ve Samsun yolları da ilgili kentlere doğru ilerler. Çevre yolu yapılmadan önce şehirlerarası otobüsler bu yolları kullanarak Ankara'dan çıkarlardı. Artık, batıya gidenler dışında hepsi, otobüs terminalinden ara yollar kullanarak çevre yoluna ulaşıyorlar. Kent ismiyle anılan yollar hem kenti diğer kentlere bağlayan transit yollar olduklarından hem de Ankara'nın etrafındaki mahallelere ulaşımı sağladıklarından gidiş geliş olarak ayrılmış geniş yollardı. Artık çok daha genişler. Belediyenin yol genişletme ve köprülü kavşak çalışmaları sonrasında hiçbir ışığa rastlamadan kilometrelerce yol gidebiliyorsunuz. Gittiğiniz yol otoyol özelliklerinde değil. Yani hayvan ve yaya trafiğine yasaklanmış, çevresinde hayvan ve yayaların girmesini engelleyecek önlemler alınmış yollar değil. Zaten şehir

Ossasuna-Trabzonspor maçı öncesi

Perşembe günü Ossasuna ile 2-2'nin rövanşı oynanacak. İlk maçta alınan 2-2 sonucunu düşününce işimizin kolay olmadığı ortada. Ancak ikinci maçta Valdo'yu durdurup ilk yarın saat içinde gol bulabilirsek rahatlarız. Özellikle Gökdeniz'e çok iş düşecek. Yattara'nın ne zaman sahalara dönebileceği belirsiz. Takımımızın sayfasındaki bilgilere göre kasığındaki rahatsızlıkla ilgili Belçiya'daki eski doktoruna gitmiş. Umarım kısa sürede sahalara geri döner. Ersen Martin'in son haftalarda formda olması çok önemli. Ancak, Ersen Martin Ossasuna ile yapılan ilk maçta hava toplarına çıkarken ellerini fazla kullanınca her pozisyonda faule sebep oldu. Ossasuna'ya gol atacağımızı düşünüyorum. Korkum Valdo gibi oyuncuları durdurma konusundaki sıkıntılarımız. Galatasaray maçında kalecimiz Jefferson çok başarılı kurtarışlar yaptı. İlk maçta yediği golleri düşününce, özellikle ilk gol, ikinci maçta Galatasaray maçındaki oyununu oynamasını umuyorum... UEFA'da gruplara kalmak

Televizyon ile ilgili sayılar

Televizyon, hiç kuşku yok ki, çoğumuzun günlük yaşantısının parçası oldu. Eve geldiğimizde ilk işlerimizden birisi onu açmak. Kimi evlerde yatana kadar kapatılmaz. İzlemek ya da izlememek önemli değildir. Televizyondan gelen ses yeterlidir. Televizyon izliyorum demek yerine televizyona bakıyorum un tercih edilmesi de bu sebepledir. Aslında izlenen bir şey yoktur çünkü. Ona doğru bakarken akıldan kimbilir neler geçmektedir. Hayatın merkezine yerleşmiş televizyon ile ilgili kimi sayıların yer aldığı bir kitap aldım çalıştığım kurumun kütüphanesinden. Adı TVinternational Sourcebook 2004 . Kitapta 2003 yılına kadar yapılmış çeşitli istatistikler var. İlginç gelenleri sizlerle paylaşmak istedim. Sayısal TV'ye sahip olanların toplam TV sahipleri içerisindeki payına baktığımızda; Asya-Pasifik...................%2 Avrupa.........................%14 Latin Amerika.................%4 Kuzey Amerika...............%42 sayısal TV olarak sayısal uydu (DVB-S), sayısal kablo (DVB-C) ve sayısal ka

Duygudan da öte, filmYorum

Ken Loach 'ı Ülke ve Özgürlük isimli filmi ile tanımıştım. İspanya iç savaşını anlatan filminde cumhuriyetçilerin yanında savaşmak için gelen yabancıların yaşadıklarını gerçekçi bir anlatım ile ortaya koymuştu. Duygudan da öte filminde ise Glasgow'da yaşayan İrlanda'lı öğretmen (Eva Birthistle) ile Pakistan kökenli genç DJ (Atta Yaqub) arasındaki aşka kamerasını çevirmiş. Bunu yaparken 11 Eylül sonrası tüm müslümanları terörist gören kolaycı yaklaşımı gözler önüne serip yargılıyor. Tutucu, kabuğundan çıkmaya yanaşmayan Pakistan kökenlilerin neden böyle davrandıklarına ilişkin saptamalara da yer verilmiş katoliklerin bağnazlığına da. Aslında temelde insanın özgürlüğünün önündeki her türlü engele, doğmaya karşı çıkıyor yönetmen. Kendi aralarında Pakistan dilinde konuşan dünürlerin gelin/damat adaylarına Pakistan dilinde sordukları soruların yanıtlarını İngilizce almaları, tüm eğitimlerine karşın aile geleneklerinden sıyrılamayan, belki de böyle bir isteklerinin olmasını bil

Nokia N92

Nokia cep telefonlarıyla ülkemizde mobil telefonları ile tanınan bir firma. Firmanın bir çok farklı model telefonu var. N serisi yeni çıkanlardan. Bugünlerde N 93 adlı MPEG4 formatında görüntü kaydedebilen kameralı modelinin reklamlaarı yayınlanıyor ülkemizde. Fiyatı yüksektir sanırım. Benim bahsedeceğim model ise N 92 . Ülkemizde satılıp satılmadığını tam anlayamasam bile sorduğum bayilerde bulunmuyor şimdilik. Telefonun yazıya konu olma sebebi, üzerindeki DVB-H alıcısı. DVB, Digital Video Broadcasting kelimelerinin baş harfleri. H ise, Handheld kelimesi için kullanılıyor. Yani el tipi cihazlar için sayısal video yayıncılığı anlamına geliyor DVB-H. Ülkemizde yaygın kullanıcısı olacağına inandığım mobil televizyon servislerinden birisi olan DVB-H ile ilgili çeşitli örnek gösterimler vardı Cebit'te. Ancak, henüz böyle bir servis bulunmadığı için örnek uygulamaların hepsi telefonun sabit diski üzerinden yapılıyordu. Mobil ortamda isteğe bağlı olabileceği gibi (web sayfasından indiril

Tarihimizle Yüzleşmek, Emre Kongar

Emre Kongar 'ı Cumhuriyet gazetesinde yazdığı makaleler ve televizyondaki söyleşileriyle tanıdım. Son dönemlerin en çok satanlar listelerinden inmeyen kitabını okuyalı epey oldu. Ancak kitap ile ilgil düşüncelerimi yeni yazıyorum. Öncelikle fazla okumayan ülkemiz insanına yönelik iyi düşünülmüş bir kitap. Tarih ile ilgili çoğunlukla hatalı bilgilerimiz (ya da ezberlerimizi) sorgulatan bir çalışma. Bu açıdan oldukça yararlı. Fazla derinlemesine inmeden deyim yerindeyse hap haline getirilmiş bilgi içeriyor. Ülkemizde yaşanmış darbelerle ilgili yazarın yorumlarına katılmam olanaklı olmasa bile kendi düşüncesini açıklamak için kullandığı gerekçeler ikna edici. Belki fazla idealist olmam, belki genç olmam, büyük olasılıkla Kongar kadar bilgili olmamam nedeniyle darbelerin hepsine karşıyım.

200

2004 yılının sonlarına doğru başlamıştım yazmaya. 200. yazıyı iki yıl sonra yazmış oluyorum bu yazı ile. Yıl başına 100 yazı 3 güne bir yazı gibi bir istatistik oluşuyor. Ancak, son dönemde yazı sıklığı arttı. Bundan sonra ise hemen hemen her gün yazmaya çalışacağım. Elbette yazacak bir şeyler buldukça / yaptıkça. Ne diyeyim. Kendi kendime gaz verip, hadi yüreğim ha gayret hele sıkı dur hele sabret başını eğme dik tut bu bir rüyaydı farzet diyeyim...

200'e 1 kala Kitap Okuyorum İstiklal Kitabevi

Ülkemizde kitap okuma alışkanlığı gelişmiş değil ne yazık ki. Kendi arkadaşlarımdan biliyorum. Ders kitaplar dışında kitap okumamışlar vardı aralarında. Herkes boş zamanlarında kitap okuduğunu ileri sürse bile, aslında kitap okumaya özel zaman ayırmak gerekiyor. Televizyon karşısında geçirilen süre günde ortalama 4 saat civarında olduğunu düşününce kitap için vaktim yok diyenlere inanasım gelmiyor. Bir diğer mazeret ise kitap fiyatları. Vakitsizlikten daha inandırıcı olsa bile özellikle sigara içiyorsa bunu söyleyenler 4 paket sigara fiyatına istediği kitabı alabileceği ortada. Kitap ile ilgili bu kısa serzenişten sonra geleyim yazının konusuna. Gazetede okumuştum, İstiklal Kitabevi vitrinine tiyatro sanatçısı Yeliz Demir'i koymuş. Sanatçı her akşam gelip vitrinde kitap okuyormuş. Bir süre sonra tiyatro sanatçısı yerine cansız manken koyacaklarmış. İlgiyi arttırsın diye yapılan bir etkinlik. İlgi artmış mı bilemiyorum ancak benim ilgimi çektiler.

200'e 2 kala Kayseri Fotografları

Dün geldiğim Kayseri'den bu gün ayrılacağım. Bu kısa ziyaret sırasında çektiğim bir kaç kare fotografı ve gözlemlerimi paylaşayım istedim. Öncelikle solda gördüğünüz fotografı şehrin merkezinde çektiğimi belirteyim. Kentin göbeğinde kale ve ayakta kalan surları. Kent merkezinde oldukça büyük meydanlar var. Sürmekte olan düzenleme çalışmaları bittiğinde çok daha güzel olacak eminim ki.

200'e 3 kala Alageyik Sokağı Bir Liman mıydı?, Deniz Kavukçuoğlu

Deniz Kavukçuoğlu'ndan okuduğum ikinci anı kitabı Alageyik Sokağı Bir Liman mıydı? Yazardan okuduğum ilk anı kitabı, Sen Vatan Haini misin Baba?, anlatılanların tarih sırasına bakınca sonra okunması gerekiyordu aslında. Anı kitaplarında yaşananlar yazıldığı için ve çoğu kişinin hayatı sıradan olduğu için ilgi çekici olmaz. Ancak, kimi hayatlar vardır anlatsam roman olur derler. Kavukçuoğlu'nun hayatı da öyle bir hayat. Bu ilgi çekici, merak uyandıran yaşam serüveni, Kavukçuoğlu'nun akıcı dili ile birleşince ortaya roman tadında bir anı kitabı çıkmış. Kitabı okurken, özel hayata ilişkin ayrıntılara bu kadar fazla yer verilmese de olur gibi geldi bana. Sadece kişisel görüş bu elbette, yazarın tercihi böyle olmuş, aslında yorum yapmak bile yersiz. Roman tadında okuduğum, yer yer elimden bırakamadığım bir anı kitabı. Ellerine sağlık Deniz Kavukçuoğlu...

200'e 4 kala Trabzonspor-Ossasuna maçı

Futbolla fazla ilgili birisi değilim. Yıllardır, sebebini benim de bilmediğim, Trabzonspor taraftarlığım var. Trabzon'lu değilken Trabzonspor'u tutmak çok anlaşılır olmuyor ama türümün tek örneği sayılmam. Geçen gün Ossasuna ile oynadığımız UEFA kupası maçını izledim. Organize atak yapma konusundaki sıkıntımızın sürmekte olduğunu görünce endişelendim. Endişemde haksız olmadığımı ilk golü yediğimizde anladım. Ossasuna'lı topçulardan birisi 5 dakika içinde 2 sarı kart görüp oyundan atılınca ümitlensem bile, Gökdeniz dışında maçı kazanmak istiyor görünen oyuncumuzun olmadığı gerçeği karşısında beraberliğe razı olmuştum. Taa ki ikinci golü yiyinceye kadar. Göstere göstere gol nasıl atılır sorusunun yanıtı verdi Ossasuna'lı topçular. Bir yerde iyi de oldu belki. Gökdeniz'in golü hareket getirdi takıma. İkinci, yani beraberlik golümüz ise enteresandı. Ankaragücü'nden transferimiz Umut, ceza alanı içinde beklerken korner atıldı. Gökdeniz'in ortasına altı pas dışı

200'e 5 kala Taxi Cafe, Ankara mekanYorum

Kızılay civarında bir çok kafe, fast food var. Bunlar arasında farklılık yaratabilenler ise azınlıkta. Mediha Eldem sokak ile İçel sokak'ın kesiştiği köşedeki Taxi , farklılık yaratabilenlerden. Bunca yıldır çalışıyor olmasının başka açıklaması olamaz zaten. Hatırlıyorum ilk açılacağı zamanları, dekorasyon için epey uğraş verilmişti. O günler işletmecileri için üzülmüştüm. Bunca emek harcadılar ama tutmaz burası diye düşünerek. Yanıldığımı seneler geçtikçe daha iyi anlıyorum. İyiki de yanılmışım. Hem iyi servis, hem kaliteli yiyecek içecekler hem de ucuz fiyatlar. İşte Taxi kafeyi başarılı kılan üçlü. TAXI Ziya Gökalp Cd. İçel Sokak No:2 KIZILAY- ANKARA tel (0312) 430 73 66

İst Kafe, İstanbul mekanYorum

İstiklal caddesinin başlarında (Taksim Meydanı tarafında), Cumhuriyet Kitap Kulübünün altında İst adında bir kafe var. Hep önünden geçerdim ancak oturmuşluğum yoktu. Geçenlerde bir gece vakti oturdum. İyi ki de oturmuşum. Chris Rea çalıyordu. Road to hell şarkısını çok severim. Çift ölçek espressonun üzerine sıcak su konulup hazırlanan Amerikano isimli kahveden içtim. Mutfağı kapandığı için yiyeceklerle ilgili yorum yapamayacağım. Ancak, gelip geçenleri seyredip ya da müziği dinleyip, ikisini birlikte yapmanıza bir engel de yok ayrıca :), keyiflenebileceğiniz bir yer. Gördüğünüz fotografları 2 M piksel çözünürlüğü ve 2X optik yakınlaştırıcısı olan Kodak sayısal fotograf makinesi ile çektim. İst İstiklal, İstanbul İstiklal Caddesi No:10/12 Taksim - İstanbul tel (0212) 251 79 45

Nostalji Kafe, Malatya

Malatya merkezinde, yöresel yemekler yiyebileceğiniz tarihi bir yer arıyorsanız Nostalji tam size göre. Vilayet yanındaki sokaktan içeriye girince Yeşil Sinemanın tam karşısında Bulgurcuzade Mehmet Efendiye ait tarihi konağı restore etmiş torunları Bülent ve Murat Gümüş kardeşler. İçerisi otantik döşenmiş. Ankara'da yaşayanlar için Zengen Paşa Konağı'nı anrıdıyor içerisi. Yemeklerden analı kızlı köfteyi öneririz. Nostalji'nin web sayfası : www.nostaljimalatya.com.tr Nostalji Tarihi Malatya Evi Mücelli Cad. Vilayet Yanı Yeşil Sinema Karşısı MALATYA (0 422) 323 42 09 - (0 422) 323 41 93 nostalji444@hotmail.com

Malatya Şire Pazarı

Malatya'ya ilk gidişimdi. Gittiğim il / ilçelerde meydandaki Atatürk anıtlarının fotografını çekiyorum. İleride belki sergi açarım diye :) Malatya Valiliği'nin önünde İsmet İnönü heykeli vardı. Malatya hem Turgut Özal hem de İsmet İnönü gibi iki çok önemli kişinin memleketi olunca komşusu Elazığ ile kıyaslandığında çok daha gelişmiş bir kent. Bu açıdan Burdur-Isparta arasındaki gelişmişlik farkını hatırlattı sayfanın yazarına. Yazının başlığına dönersek, Malatya demek kayısı demek. Kayısı demek Şire Pazarı demek. Kayısının her türlüsünü (kolonya ve yağ dahil olmak üzere) bulabilirsiniz Şire pazarındaki dükkanlarda. Sadece kayısı değil elbette. Dut ve üzümden yapılmış pestiller (bastık da deniliyor) pekmezler, sucuklar iştah açıcı... Pazarda bir çok dükkan var. Alış veriş için Öztürkler isimlisini seçtik. Seçimimizde gayretli ve cana yakın dükkan sahibinin payı büyük. Pazara girişte sanırım ikinci dükkan. Aşağıda adres ve telefon bilgileri var. Küçük bir hatırlatma pazara gitme

Yayıncılık

Yayıncılık konusunda son dönemde ilginç tartışmalar yaşanıyor. Yanlış anlaşılan açıklamalar, bilgi eksiklikleri ile birleşince iş içinden çıkılmaz hale geliyor. Bu karışıklığı gidermek elbette meslek odalarına düşüyor. Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi üzerine düşen görevi başarıyla yerine getirmiş. Haber bültenine ek olarak verdikleri Dosya'yı Yayıncılık konusuna ayırmışlar. Oldukça doyurucu makalelerle, yayıncılık sektöründe yaşanan gelişmeler açıklanmış. Tüm yazarlarına teşekkürler. Üyelerine ücretsiz gönderdikleri dosya ve bülteni internete koyarak tüm halkımız ile paylaşmış. Bilgilenmek isteyenler için: http://www.emo.org.tr/subeler/dergi_goster.php?kodu=335&sube=14 Not: Podcasting başlıklı makale ile sayfamda yayınladığım podcasting başlıklı yazının bire bir aynı olması rastlantısal değildir.

Villa Carla'ya (Datça) devam - 3

Villa Carla ile ilgili yazımı 2006 yılında eklemiştim. 2008 yılında tesisin otel olarak hizmet vermeyeceğini duyurmak beni üzüyor. Doğal güzelliklerin kalıcılığı açısından girdiyi silmiyorum... SadeceÖzgür Villa Carla ile ilgili yazdıklarımın okunduğunu görmek mutlu ediyor. İyi olan yerlerin çok kişi tarafından bilinmesi tehlikeli bir şeydir aslında. Müşteri sayısı arttıkça hizmet kalitesi düşer genellikle. Ancak Villa Carla için böyle bir durum söz konusu değil. Çünkü zaten müşterisi çok :) Biz tatil yaparken kapıdan dönen bir çok kişi ile karşılaştık. Bu güzel mekanda çektiğim fotografların bir kaçını daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Aslında en güzeli gidip yerinde görmek. Fotograflardan daha güzel görüntülerle karşılaşacaksınız eminim... Yandaki fotograf otelden merdiven ile inilebilen ıssız koya ait. Otelin yakınında iki küçük koy var. Bunlardan birisine merdiven diğerine ise patika ile iniliyor. İkisi de ıssız ikisi de çok temiz. Merdiven ile inilen koy, Datça Meteorolojisinin

Podcasting

- Hava durumunu seyrettin mi? - Hayır kaçırdım. Serviste giderken X televizyonunun podcastini dinlerim. Taşınabilir cihazıma indirdim. Yukarıdakine benzer diyalogları yakın zamanda daha sık duymaya başlayacağız. Marka ile özdeşleşmiş ürün isimlerinin bir örneği podcasting de karşımıza çıkıyor. Apple firmasının büyük ticari başarılarından biri olan iPod isimli taşınabilir mp3 çalar, artık sıradan bir mp3 çalar olmaktan çok öteye geçti. Mp4 formatında görüntü gösterebilen modelleriyle birlikte sadece müzik çalar olmaktan çıktı. Artan bant genişlikleri ve düşen fiyatlarla gittikçe yaygınlaşan ADSL bağlantıları bir yanda GPRS EDGE, UMTS gibi hızlı veri iletimi yöntemleriyle cep telefonları diğer yanda yayıncılara farklı olanaklar sunuyorlar. İletim ortamı çeşitlense bile iletilecek ?şey?, yani içerik, yapmakta olduğunuz yayının izlenmesinde belirliyici olmakta. Hazırlanan içeriğin (radyoda sabah kuşağı da olabilir, televizyonda hava durumu da ya da maçların golleri) farklı ortamlarda far

suya sabuna dokunmayan yazılar

Blog yazmaya karar verdiğimde temel amacım Türkçe içeriğin kısıtlı olduğu sanal ortamda, bu eksikliği elimden geldiğince gidermek idi. Böyle bir amaçla yola çıkınca günlük politik gelişmeler, ekonominin durumu, günlük siyaset gibi günlük konular bu sayfaların dışında kaldı. Elbette bu tercihin farklı sebepleri vardı ve bu sebepler geçerliliğini koruyor. Bu nedenle yazının başlığında belirtilen suya ve de sabuna dokunmayan yazılara devam edilecek. Sayfanın istatistiklerine baktığımda özellikle uydu sayfalarından verilen bağlantılar ile sayfama ulaşanların artmakta olduğunu görüyorum. Demek ki amaçladığım gerçekleşiyor yavaş yavaş. Bilginin paylaşılmadığı yerde gelişme olamaz. Olsa bile çook yavaş olur. Keşke çeşitli konularda uzmanlıkları olan herkes zaman ayırıp genel okuyucunun anlayabileceği düzeye indirip bildiklerini anlatan sayfalar yapsa. Günlük yazıları okumak isteyenler için bir çok gazete yayımlanıyor her gün. Her gün her gazetede en az 5 yazar yazıyor. Günlük gelişmeleri tak

Cebit Avrasya Notları

Cebit Bilişim fuarına daha önce gitmiş miydim hatırlayamadım. Gittimse bile seneler önceydi demek ki. Kişisel nedenlerle katılmıyordum Cebit'e. Çalıştığım işlerin çalışmam gereken işler olmadığını düşünürdüm o zamanlar. Fuara gidip ne yapacaktım ki? Bakıp bakıp, insanlar nelerle uğraşıyor ben nelerle diyecek , belki dönem arkadaşlarımı görüp onlar nereye gelmişler ben neredeyim deyip üzülecektim. Bu yıl, böyle düşünmemi gerektiren durumların ilki geçerli değil artık. Sayfanın başına yazdığım iki dizede de belirttiğim gibi mühür ya da mülk istemeyince ikinci gerekçe fazla etkili olmadı ve Cebit'e gittim. İyi ki de gitmişim. Özellikle 7-8 ve 9 nolu salonlar ilgilendiğim konulardaki ürün ve hizmetlerle doluydu. İlk aklıma gelenler cep telefonundan televizyon yayıncılığı, isteğe bağlı video ve IPTV ile ilgili ürün/hizmetler. Ayrıca Next/NextStar gibi DVB-S üzerine uzmanlaşmış bir şirketin (yerinde bir karar ile) DVB-T alıcıları da üretmiş olmasını görmek sevindiriciydi. Yanlış anl

tırmık'a tırmık, Aydın Engin

İlk yazısını Cumhuriyet gazetesinde okumuştum Aydın Engin'in. Uzun süre, Oral Çalışlar'ın yazdığı sayfanın karşısında, Çalışlar'ınki gibi sayfa ortasında Tırmık'ı yazdı. Kendi ifadesiyle bir kere kediyi çağrıştırıyor.Ama, yumuşacık, bakımlı ve uslu bir ev kedisini değil; çöplüğe de saray mutfağına da dalarken gözünü kırpmayan, arsız ve kopuk bir sokak kedisi. Köşenin adının öyküsü. Artık Cumhuriyet'te yazmıyor. Gazete için büyük bir kayıp. Bir ara Birgün gazetesinde yazmıştı Cumhuriyet'ten ayrıldıktan sonra. Şimdilerde t24 adlı internet sitesinde köşe yazarlığına devam ediyor.  Tırmık'a tırmık, yazarın çoğu Tırmık isimli köşesinde yayımlanmış yazıların yer aldığı ve çoğu yazının, deneyimli gazeteci gözü ile yorumlandığı bir kitap. Kitabın ismindeki Yazıcılık Mesleğine Adım Atan Gençler İçin Kötü Deneylerden ve Önlenememiş Yanlışlardan Süzülmüş Notlar , yazılış amacını özetlemiş... Necmettin Büyükkaya anısına yazılmış Ölmüş Bir Arkadaşla Röportaj baş

kısa ara sonrası tekrar merhaba

Değerli okuyucularım, Bir süredir yazamıyordum. Aslında bir hafta kadar ayrı kaldık, bana daha uzun gibi geldiyse bile. Ankara'dan epey uzaklardaydım bu bir hafta boyunca. Hem fiziki olarak, hem de kafa olarak. Elazığ'ın Ağın ilçesine bağlı eskiden Andiri köyü iken şimdi Akpınar mahallesindeydim. Su suvarmanın (bahçe sulamak) en sıcak gündem maddesini oluşturduğu, insanların ömürlerinin son baharında olmalarının verdiği durgunluk ve olgunlukla konuştuğu yerdeydim. Otomobil sesi yerine karga gaaaklaması ile uyanmak, Ciyiğe gidip su getirmek, bahçelerde bağlarda dolaşıp üzümün deyip-deymediğini kontrol etmek, bu arada üzüm yiyen domuzlara öfkelenmek gibi önemli işlerle uğraştım. Gerçi son iki gün yılan sokması yüzünden ölen olduğunu duyunca biraz korkunca pek dolaşamadım ama olsun. Bir haftalığına yoktum buralarda belki ama sanki bir ay geçti ben gideli... Enver Gökçe, Kemaliyeli (Eğin) şairin aşağıdaki şiirini, oralara gidince anladım. Ahmet Kaya tarafından bestelenen şiir Keba