Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Zeytin Bey'den pozlar

Zeytin Bey'den haberler vermeye devam edeyim. Bu aralar pek keyfi yok ne yazık ki. Evinde tadilat yapılınca, sakin bulduğu yerlere sığınıyor. Eski mutlu günlerine ilişkin iki fotograf önce :) Televizyonun üstü yeni keşiflerinden. Sıcak olduğundan mıdır?, yoksa radyasyon isteğinden mi bilemedim :) Şimdiki hali ise;

TCDD Vagon Restaurant

2006 yılında yazmıştım aşağıdaki yazıyı. Bu günlerde sıkça okunan bir yazı olduğunu görünce yazıdaki bilgileri kontrol edip güncelleyeyim istedim. 22 Şubat 2013 itibariyle öğrendiğime göre Vagon Restaurant kapanmış bulunuyor. Geçici olarak mı kapalı yoksa tamamen mi kapatıldı bilemiyorum. Keyifli bir mekandı. Anlaşılan sayfanın arşiv yazılarından birisi oldu. Ankara'da yaşayıp, Vagon Restaurant'ı bilenlerin sayısı, ne acıdır ki, fazla değil. Oysa Ulus'taki merkez garın hemen yanıbaşında,  ağaçlar ve çimenlerle çevrelenmiş havuzunun kenarına yerleşmiş masaları, uygun fiyatı, kaliteli hizmeti ile açık havada yemek ve kahvaltı keyfi yapabileceğiniz sayılı yerlerden. Bu yazıyı yazıp yazmama konusunda biraz tereddüt geçirdim. Bu güzelliği siz sevgili okuyucularımla paylaşmak, genelde boş olan mekanın birden dolması anlamına gelecek çünkü. Geçtiğimiz pazar uzun pazar kahvaltısı (brunch da diyorlar :) yapmak için gittik bu güzel yere. Mekanın fotograflarını ilk fırsatta yazıy

'Neverland' kitabevi, ANKARA

NE YAZIK Kİ NEVERLAND KİTABEVİ KAPANDI....BU YAZI GÜZEL BİR ANI OLARAK ARŞİVLERDE DURUYOR.... Ankara'da yaşayıp Metropol sinemasını bilmeyen yoktur. Eskiden sokak olan şimdi cadde adını almış Selanik'te yer alan, Kızılay'ın eski sinemalarından. Tüze grubunun işlettiği, özellikle büyük salonlarında film izlemenin keyifli olduğu bir sinema. Yakın zamanda tadilat geçirdiğini ve artık daha güzel bir yer olduğunu belirteyim. Metropol sineması değil ancak bu yazımın konusu. Sinemanın tam karşısında, dışarıdan önemi çok da belli olmayan Neverland kitabevi. Önemi belli olmayan diyorum çünkü Türkiye'nin ilk çocuk kitabevi. "Kitapları çocukların ulaşabileceği yerler koyduk" demeleri boşuna değil. Gerçekten de 5-6 yaşındaki beyler ve hanımların boylarına göre düşünülmüş rafların yerleşimi. Kitabevinin sahibinin "çocuklar için bir şey yapmalı" diyen bir öğretmen oluşu, birazdan mekanın içini anlatınca sizlerin de hak vereceği insan ve hayvan sevgisi, işini s

Ev işleri başlıyor

Evimizin tadilat işleri yarın başlıyor. Pencerelerimizin değiştirilmesi ile başlayacağız işe. Pencerelerini değiştirmeyi düşünenlere bir kaç küçük tavsiyede bulunabilirim. Seçeceğiniz marka kadar kullanacağınız cam da önemlidir. Her çift cam Isı cam değildir. Isı cam, tıpkı selpak, sana gibi ürünün ismi olmuş markadır. Bu arada ısı camın farklı ihtiyaçlara yönelik özel çözümleri var. Örneğin eviniz çok fazla güneşe maruz kalıyorsa iki cam arasına ısı geçirgenliği az bir malzemeden fitil konularak ışık geçirgenliği neredeyse aynı olan ancak ısıyı geçirmeyen, dolayısıyla evin sıcaklığını arttırmayan camlar var. Gene fazla gürültülü bir ortamdaysanız akustik lameks kaplamalı cam kullanabilirsiniz. Elbetteki bu istekleriniz size artan maliyetler olarak geri dönecektir :) Ancak bu işler her gün yapılan işler değil. Eğer camlarınızda perde kullanmak istemiyorsanız, iki cam arasında 'mikro jaluzi' denen bir sistem yerleştiriliyor. Bu sayede hem jaluziniz kirlenmiyor hem siz perde derd

Blog'a kısa ara

Değerli okuyucularım, Elimde olmayan nedenlerle sayfamı güncellemeyi kısa bir süreliğine aksatabilirim. Bu nedenle şimdiden hepinizden özür diliyorum. Merak etmeyin, olumsuz bir durum yok. Bir kısmınızın dolaylı olarak bildiği tadilat işimiz başlayacak yakında. Bu nedenle sağa sola gitmekten başka işlere vakit ayrımam zor olacak. Bu arada eski yazılarımı okumanızı öneririm. Özellikle tiyatro, sinema ve kitap yorumlarımı okumanızı, düşüncelerinizi paylaşmanızı rica ediyorum. Artık okunmayan şeyler yazmaktan sıkıldım. Okunmadığım, okunsam da önemsenmediğim ortamlardan olabildiğince uzak durmaya çalışacağım. Eflatun'un çok sevdiğim bir sözü, yanlış anımsıyor olabilirim kelimeleri ama özü, " Hayatta hiç kimseye kendini sevdirmeye uğraşma" der. Doğru bir söz bence de. Sağlıklı, öz güvenli, sigarasız günler...

Klima seçimi

Evimize klima taktırmaya karar verdik. Yaz aylarında sıcaklardan bunalan tek biz olsak bu yazı da klimasız geçirmeyi düşünebilirdik. Ancak bu yaz evimizde ağır misafirimiz var. Sevgili Zeytin Bey. Biz duş alıp serinleyebiliyoruz, oysa o suyu hiç sevmez. Dışarı çıkıp yürüyoruz, onu dışarı bırakamıyoruz. Dışarıyı seyrettiği cam önlerinden başka bir eğlencesi de yok. Neyseki güvercin arkadaşları yalnız bırakmıyor Zeytin Bey'i de günleri çok sıkıcı geçmiyor. Klima dedik nereye geldik. Bu mevzuda makineci arkadaşların önerilerine ihtiyacımız var. Piyasada farklı fiyat ve özellikte bir çok marka var. Servis, kalite, elektrik tüketimi, fiyat-performans oranı gibi kriterleri bilen arkadaşların yorumlarını bekliyorum. Yorum bölümüne yazacaklarınız onayımdan sonra yayımlanacak.

Aliye - Halit Ergenç

Televizyon dizilerinin sadık izleyicisi sayılmam. Başından sonuna takip ettiğim dizi fazla değildir. Asmalı Konak'ın renklerinin canlılığı, Özcan Deniz'in sınıf değiştirmesini, dizi oyuncularının ve yönetmeninin farklılığı sadık bir izleyici yapmıştı beni. Aliye dizisinde ise Sanem Çelik ve Nejat İşler ikilisi için izlemeye başladım. Sanem Çelik 'i Filler ve Çimen isimli filmde farkettim ilk olarak. Kara Melek isimli bir dizide de uzun süre oynamış. Ancak o diziyi hiç izlememiştim. Filler ve Çimen'de çok iyi oynamıştı. Daha sonra Aliye dizisinin ilk sezonunda keyifle seyrettim. Nejat İşler'i Eylül Fırtınası, Mustafa Hakkında Herşey ve Anlat İstanbul filmlerindeki başarılı oyunculuğunu takdir ettim. Dizideki rolünün de hakkını veriyor, diye düşünüyorum. Halit Ergenç 'i (dizideki Sinan - Aliye'nin eski kocası) ise Aliye dizisi ile tanıdım. Başlarda, biraz da dizide canlandırdığı karakter nedeniyle ısınamadım. Ancak zaman geçip oyunculuğunu konuşturmaya başl

Taipei - TAYVAN

Tayvan Çin'in güneyinde yer alan bir ada. Çin'de yaşanan devrim sonrası adaya kaçan Çinliler tarafından kurulmuş. Özellikle Amerika'nın yardımları sonucu oldukça gelişmiş. Taipei Tayvan'ın başkenti. Adanın kuzeyinde yer alsa da deniz kenarında değil. Gelişmiş metro ağına sahip (MassRapidTransport-MRT) kent parkları, tapınakları, gece pazarları, modern ve klasik mimarinin iç içe geçtiği binaları ile görsel bir şölen sunuyor. Taipei'ye Türkiye'den ulaşmak hiç kolay değil. Bangkok, Hong Kong Singapur ya da Kuala Lumpur'dan aktarma yapmak gerekiyor.

Eski bohçadan aktarım başlıyor

Sevgili ziyaretçilerim, Bir kısmınızın bildiği büyük bir kısmınızın ise bilmediği üzere eskiden de web sayfası olan biriyim. Belli sebeplerden ötürü eski sayfalarımı güncellemiyorum artık. Ancak buralara girdiğim içeriği yavaş yavaş blog'uma taşıyacağım. Öncelikle gezdiğim gördüğüm yerlerle ilgili olanları. Bu bağlamda ilk olarak Tayvan - Taipei ile ilgili yazı ve fotografları taşıyorum. Hadi hayırlısı...

Sonunda yaz geliyor

Uzun süren kış, ardından bahar mıdır? Baharsa hangi bahardır belli olmayan bir dönem ve Mayıs biterken sonunda ısınan havalar. Ankara'ya yaz geliyor artık. Bu gün 30 derece civarında olacakmış. Bizim buralar biraz daha serindir gerçi ama sıcaklık, Oran'da bile hissediliyor. Kış aylarında, güneşi göremeden geçen günler, haftalar boyu -belki doğa gibi- kabuğuma çekilip ısınacak havayı ve ışıldayacak güneşi bekliyorum. En verimsiz geçen günlerim, en uyumlu olduğum günlerim oluyor aynı zamanda. Hiç bir şeye itiraz etmeyen, verilen her görevi sorgusuz yerine getiren bir insanı kim sevmez ki zaten! Ama havalar ısınınca, güneş çıkınca...İşler değişmeye başlıyor yavaş yavaş. Doğru bildiğimi söylemeye başlıyorum. İtiraz ediyorum yeri geldiğinde, sorguluyorum. Hayatıma sahip çıkıyorum. Son zamanlarda, neredeyse her sabah Tuncay Akdoğan 'ın albümünü dinliyorum. Özellikle Hazar türküsünün başında okuduğu şiiri; beni sevenler, gidiyorum... sonra farkettim ki su akıyor rüzgar esiyor ya

Zeytin Bey

Geçen gün 100. yazı üzerine gelen tebriklere yanıtımda bir çok kişiye teşekkür etmiştim. Sevgili Zeytin Bey'e de teşekkür etmiştim. Ancak, çevrede beyimizi tanıyanlar bu teşekkürün yetersiz olduğunu belirttiler. Sayın Zeytin'in ayrı bir yazıya konu olacak derecede önemli bir şahsiyet olduğu gerçeğini bir tokat (!) gibi yüzüme vurdu. Bu sarsıcı uyarı, silkinip kendime gelmemi sağladı. Bu uyanış sonucu yazımı, biraz gecikmeli de olsa buraya koyacağım... Yazıma sevgili Zeytin'in fotografı ile başlıyorum. Aa çok pardon büyük bir hata oldu. Sol üstte görülen şapkalı resim sevgili Zeytin Bey'e ait değil. Zeytin'in çok sevdiği (!) bir çok şey öğrendiği (dayak nasıl yenir gibi) abisi Fındık Efendi'ye ait fotograf yanlışlıkla karışmış yazıya. Hay Allah. Neyse, işte gerçek fotograf. Yazının sağında. Zeytin Bey'e ilişkin detaylı açıklamaları ilerleyen günlerde bulabilirsiniz. Bunu yazı dizisi haline getirmekteki tek amacım sayfamın ziyaretini devamlı kılmak elbette. A

Evde tadilat

Bu aralar evimizde tadilat yaptıracağız. Bir iki haftadır hazır mutfak imalatçıları, pvc camcılar, balkon kapamacılar gelip ölçü alıyor, ürünlerini ve kendilerini övüyor. Aralarından hangisini seçeceğimize karar vermemiz kolay olmadı. Ancak sonunda kararımızı ve siparişlerimizi verdik. Şimdi işin en zor kısmı, inşaat ve montaj başlayacak. Zeytin bey bu işi hiç sevmeyecek. Zaten ölçü almaya gelenleri de hiç gözü tutmadı. Yabancı birisi eve geldiğinde hep yaptığı gibi, en güvenli yer bellediği, masanın altına saklandı. Tahminime göre tüm işlerin bitmesi bir ayı bulacak. İnşallah istediğimiz gibi olur. Evimizde daha keyifli otururuz...

İş başında

Geçen hafta, bir günlüğüne İstanbul'a gidip geldim. Kendimce önemli bulduğum bir toplantıya katılmak için 24 saatlik günün 12 saatini yollarda geçirmeyi göze aldım. İyi ki de gitmişim. Hem toplantı yararlıydı hem de iş başındaki kedik ile tanıştım. Ne yazık ki adını unuttum, ama eğer İstanbul'da yaşıyorsanız Harbiye'den Taksim'e doğru yürürken yönünüzü Taksim'e verdiğinizde sol yanınızda kendisini görebilirsiniz. Bu şansa sahip olmayanlar yanlardaki resimlerle yetinmek zorundalar...

Tea House, Kafe

Bahçelievler 7. cadde ve caddeye açılan ara sokaklar üzerinde bir çok kafe var. Bunlar arasında farklılık yaratabilenlerin sayısı fazla değil. Tea House, cadde üzerinde farklılık yaratabilen kafelerden birisi. 7. caddenin 6 numaralı binasının alt katında yer alıyor. Özellikle arka bahçesi, üzerinin kapatılması ile birlikte, güneşli kış günleri ile rüzgarlı bahar günlerinde ideal. Menüsü zengin sayılır. İçecek ve yiyecekler, Arjantin caddesindeki benzerleriyle kıyaslandığında ucuz fiyatlarla sunuluyor. Dekorasyonunda kullanılan malzeme ve renkler uyumlu. Mekanın tek sorunu çalan disko müziği. Kafelerde disko müziği, tam olarak disko, neden çalınır hiç anlayamamışımdır. Müzik ile ilgili problemin, her zaman yaşanmadığını umuyorum. Arkdaşlarınızla birlikte bahçelievlerde gidebileceğiniz güzel bir mekan. Adres ve telefon bilgileri ise; Tea House 7. cadde No:6/A Bahçelievler / ANKARA tel : (312) 221 32 20

Yüzüncü yazı sonrası

Öncelikle bir şeyi itiraf etmem gerekiyor; sayfamın bu kadar izlendiğinin farkında değildim. Tebrik gönderen herkese teşekkür ederim. Elimden geldiğince sık güncellemeye çalışacağım. Bu sayfaları oluşturmama vesile olan sevgili MartinMystere'e özel teşekkürlerimi gönderiyorum. Blog'unu en kısa sürede yeniden görmeyi istediğimi de sanal ortamlar aracılığıyla açıklıyorum. Sevgili Deniz'in yazdıkları yazma heyecanımı arttırıyor. Sağolsun. Sayfamı webde ararken, kendi sayfasında bağlantı vermiş olan herkese de çok teşekkür ederim. Hazır teşekküre başlamışken bana her konuda destek olan sevgili eşime, sabahları erken uyandıran sevgili kedikimiz Zeytin Bey'e de çoook büyük teşekkürler....İyi ki varsınız :)

100. yazı sebebiyle

Yazmaya başladığımda gün gelip sayının yüzü bulacağını düşünmemiştim. Daha nice yüzlere diyeyim. Sayfayı oluşturuken amacım editörün geri çevirmeyeceği yazılar hazırlamak ve bunları gönlümce yayınlamaktı. Editör kendim olunca, bu güne kadar, iknada sorun yaşamadım :) Yaşadıklarımı paylaşmak, güzelliklerden herkesin yararlanmasına sebep olmak gibi ulvi amaçların yanında ileride dönüp zamanında neler düşündüğümü hatırlamam için iyi bir yöntem blog. Hem yazması çok kolay, hem keyifli. google'a karşı oldum olası bir sevgim vardı. Blogger ile bu sevgim bir kat daha arttı. Ne iyi etmişim de yazmaya başlamışım... Mutlu pazartesiler....

ŞÖMİNE pide kebap

Mahallelerde, özellikle ara sokaklarda, gizli cennetler yer alır. Konu pide/kebapçı olunca tercihimi olabildiğince bu cennetlerden yana kullanırım. Hem lezzetli pide yersiniz hem de izzet ikram bol ve fiyatlar ucuz olur. Eskiden oturduğumuz Tuzluçayır'da birbirine yakın 3 pideci vardı. Aralarındaki rekabet en çok bizlere yarardı. Ücretsiz salata (mevsimine göre çoban ya da yeşil) hepsinin ortak ikramıydı. Farklılık yaratıp müşteriyi kendine çekmeye çalışan birisi salatanın yanında cacık ikram etmeye başlayınca diğerleri de onu izlemeye mecbur kalmıştı. Eski günler... Sizlere bu gün bahsedeceğim yer Dikmen İlker'de. Oran şehrine, dolayısıyla iş yerime yakın. Zaten genellikle haftaiçi öğlen yemeği için gidiyorum. Önce adını adresini vereyim. Şömine Kebap İlker 1. Cadde No:116/H tel: 482 40 40 / 481 41 42. Gelelim yiyecek ve ikramlara; öncelikle favori pidemi önermeyle başlayayım işe: Kuşbaşı-kaşarlı karışık. Gerçekten lezzetli yapıyorlar. Geçen gittiğimizde lahmacununu da çok b

Erdal Öz'ün ölümü üzerine

Can yayınlarının sahibi Erdal Öz 6 Mayıs 2006 tarihinde, yakalandığı akciğer kanserine yenik düştü. Gülünün Solduğu Akşam, Kanayan, Yaralısın isimli kitaplarını okumuştum. Hepsinin üzerimde çok etkisi olmuştur. Özellikle Kanayan isimli kitabın etkisinden uzun süre kurtulamamıştım. İyiler erken mi ölüyor, yoksa biz mi yaşlanıyoruz bilemiyorum. Ancak bildiğim bir şey varsa eskiden babamın annemin tanıdıklarının ölüm haberlerini alırdık. Artık benim tanıdıklarımın ölüm haberlerini alır oldum. Barış Manço, Atıf Yılmaz, Erdal Öz... bu isimler hep bildiğim, eserlerini takip ettiğim insanlardı. Allah hepsine rahmet eylesin...

Trabzon fotograflar...

Boztepe Trabzon'a hakim bir tepe. Öğrendiğime göre 1940'lı yıllara kadar adı gibi boz bir tepeymiş. 1944 yılında mahkumlar ağaçlandırmışlar. Şimdi çamlarla bezenmiş yemyeşil bir tepe olsa bile adı hala Boztepe. Trabzon merkezinden 5 dakika sürüyor araç ile çıkmak. Tepede semaver çay içmek, aile gazinosunda yemek-içki keyfi yapmak güzel olsa gerek. Hava soğuk olduğu için çay bahçesinde oturmak nasip olmadı, ancak rakı balık ve sohbet yaptık bir Trabzon'lu abim ile. Merkez'de İskenderpaşa Camisi görülmesi gereken eserlerden. Aslına bakarsanız Trabzon merkezindeki binaların tümü görülmeye değer. Buralı arkadaşlardan öğrendiğime göre zamanında merkezde opera binası varmış. Kafelerde kızlar piyano çalarmış. Şimdi piyano çalana rastlamasam bile günlük hayatın her alanında bayanlara rastlamak olanaklı. İskenderpaşa mahallesi de var Trabzon'da. Google'dan bakmadım ama Trabzon için önemli bir kişi olduğu adının sık geçmesinden anlışılıyor. Meydan, Trabzon'un önemli

Trabzon ve Trabzonspor

Trabzon kentini futbolsuz, futbolu T r a b z o n s p o r suz düşünmek olanaklı değil. En son lig kupasını 1984-1985 sezonunoa almış olsa bile taraftarın gönlünde her sezon şampiyon. Yanda görülen klubün lisanslı ürünlerinin satıldığı TS Club, kupaların yer aldığı müze ve klüp yönetim bürosunun yer aldığı binanın arkasındaki Bordo Mavi'nin girişi. Mesaimizin başlaması ile mekanın açılış saatlerinin uyuşmaması nedeniyle sadece girişinin fotografını çekmekle yetindim. Kendimi bildim bileli tuttuğum, neden tuttuğumu ise bilmediğim ve sorgulamadığım takımımın kentine 17 yıl önce geldiğiminde fazla gezme olanağı bulamamıştım. Trabzonspor caddesi üzerinde Trabzonspor Hüseyin Avni Aker stadında hangi takımlar dize gelmedi ki. Liverpool'dan İnter'e, Barcelona'dan Moskova'ya bir çok dünya devi beklemediği bir takımla oynayıp beklemediği skorlarla evine dönmüştü. Son lig kupamız 1984-1985 sezonunda almış olmamız, 1995 yılındaki Fenerbahçe kabusu dışında şampiyonluğa yaklaşama

Trabzon izlenimleri 2

Trabzon'da ikinci günüm. İlk gün sabaha karşı uyanmak zorunda kalınca gece kupa finalininin ikinci yarısını bile izleyemedim. Akşam on olmadan yatınca da sabah 5'de uyanmıştım. İyi ki de uyanmışım. 7 gibi yola koyuldum. Bir süre yürüyüp çevreyi tanımaya çalıştım. Baktım yolda çok görecek bir şey yok, dolmuşa binip Trabzon merkeze indim. Kaldığım yer Akçaabat'a yakın. Trabzon merkez 10 dakika kadar sürüyor dolmuşla. Bir YTL verince neredeyse sürekli araba bulunuyor. Merkeze giderken Hüseyin Avni Aker stadyumu yazısını görünce inip stadı göreyim dedim. Stad, Trabzonspor caddesi üzerinde, şehrin merkezine yakın bir yerde. Trabzon'u Trabzonspor'suz düşünmek olanaksız. İnanmakta zorlandığım bir şeyi sizlerle paylaşınca bana katılacaksınız eminimki. Trabzon merkezinin milliyetçi muhafazakar bir yapısı var. Siyasi olarak sağa daha yakın duruyor. Ancak son belediye başkanlığını CHP kazanmış. Nedenini sorunca farklı gerekçeler anlatılsa da Başbakan'ın Mehmet Ali Yılmaz t

Trabzon ilk izlenimler

Trabzon'a 1989 yılından sonra ikinci gelişim. Kendimi bildim bileli tuttuğum takımın kentine ikinci gelişim iş için oldu. Mayıs'ın başı olmasına karşın soğuk ve yağışlı bir hava var. Ancak insanların sıcaklığı havanın soğukluğunu unutturuyor. Ne de olsa Trabzon... Havaalanından şehre gelirken bindiğim taksinin şöförü bir ay kadar geç kaldığını söyledi bu havaların. Eskiden Nisan ayı böyle geçermiş. Mevsimler kayıyor demek ki. Trabzon, Akçaabat'a doğru gelişiyor anladığım kadarıyla. Gene taksi şöförü amcanın anlattıklarından bu bölgenin (Akçaabat tarafının) son dönemde yapılan evlerle kıymetlendiğini öğrendim. Trabzon ile Akçaabat arası 8 km zaten. Köfte yemeğe gidip gelinebilir yani :) Burada 3 gün geçireceğim. Gündüzlerim iş ile geçeceğinden ancak mesai sonrası kenti gezebileceğim. İlk gözlemler bu kadar. Küçük bir not, Trabzon havaalanından servis aracı yok. Görebildiğim tek ulaşım aracı taksi. Belki minibüs vardır bölgeden geçen, ancak Havaş gibi bir servis yok. Taksi üc

Nükleer Karşıtı Miting Sinop 2006

Bir süredir devam eden nükleer santral yapacağız açıklamalarına en net yanıt geçtiğimiz Cumartesi günü Sinop'tan verildi. Her ne kadar büyük sermayenin haber araçları (televizyon ve gazeteler) olayı görmezden gelse, görenler ise 4000 civarındaki katılımcıdan bahsederek etkinliği gölgelemeye gayret etse de Sinop'tan yükselen "nükleer istemiyoruz, üniversite yapın" çığlığını duymamak olanaklı değil. Halka karşın bir şeyler yapmaya çalışanlar, geçmişte olduğu gibi gelecekte de başarısız olacaktır. Ankara'dan TMMOB İl Koordinasyon Kurulu'nun organizasyonu ile Elektrik Mühendisleri Odası ankara Şubesi önünden Cuma gecesi 24'de kalkan otobüslerimiz 8 saatlik yolculuk sonrası Sinop'a ulaştı. Beklediğimden soğuk bir hava karşıladı cezaevi arkasına park edilen otobüsten çıktığımda. Havanın soğukluğu, Sinopluların kentlerine sahip çıkışlarının izlerini gördükçe hissedilmez oldu. Teknelerine, dükkanlarına, evlerine miting çağrılarını asmışlar. Nükleer karşıtı af

Manisa

Manisa'nın tepeden görünüşü çok üzücü. Beton tarlası haline dönmüş kent ya da en azından tepeden görünüşü öyle. Oysa İzmir'e 30 dakika mesafede, Vestel gibi sanayi devine ev sahipliği yapan, Türkiye birinci futbol liginde takımı olan, toprakları verimli kısacası her türlü olanağı olan bin kent Manisa. Bence tek derdi ya da yanlışı kent büyürken gerekli planlamaların yapıl(a)mamış olması. Hala geç kalmış sayılmaz. Yeşil alanları çoğaltıp, toplu taşıma sistemlerini (metro-tramvay gibi) gerçekleştirip şehri yaysa daha güzel bir kent olur Manisa. Manisa kebabı diye hep duyduğum ama tadını bir türlü hatırlayamadığım yemeği de yeniden yeme olanağı buldum. Tadını neden hatırlayamadığımı, kebabı yiyince anladım: Unutulmayacak bir tat değil :) Manisalılar kızacak bana belki ama Manisa kebabını yememişler için nasıl olduğunu anlatayım: Bursa'nın yoğurtlu kebabında döneri çıkartın yerine köfte koyun olsun Manisa kebabı. Yani yenilikçi ya da farklı bir kebap değil. Bir Manisa fotosu d

Nükleer Sizin Olsun, Sinop Bizim

Bu gece Sinop'a doğru yola çıkacağız. Tek amacımız var, bu doğa harikası yeri nükleer santral tehlikesinden kurtarmak. Büyük amaç, sadece Sinop'u değil tüm dünyayı bu tehlikeden kurtarmak elbette. Sürekli üret, daha fazla üret. İhtiyacın olmasa da tüket, paran olmasa da tüket, kredi al gene tüket, ne olursa olsun tüket. Bu boş, kimseye mutluluk getirmeyen sistemin değişmesi en büyük amaç... Sinop'a fotograf makinemi de götüreceğim. Çekeceğim fotografları yayınlamaya çalışacağım.

Ali Ekber Çiçek'i sonsuzluğa uğurladık...

Büyük usta, halk ozanı Ali Ekber Çiçek'i sonsuzluğa uğurladık. Hayat felsefesini kendi sözleri ile anlatmak en güzeli belki de... "Gerçekleri göstermek, gerçeğe kavuşmak ve gerçeği olduğu gibi insanlara anlatmak için çalışmış bir insanım. Cahilden uzak, kâmile yakın oldum; büyüklerime saygı ile, küçüklerime sevgiyle yaklaştım. Konuşulan her kelâmı ibadet gibi dinledim, kimseyi acizlik ve bilgisizlikle itham etmedim... Bu icraatım boyunca hiçbir maddi menfaat sağlamadan, insanların duygularını sömürmek gibi bir yanlışlığa meydan vermedim. " Ali Ekber ÇİÇEK

Tugaylar Gözüyle Küba Sergi Değerlendirmesi

Tugaylar gözüyle Küba sergisinin açılışına gittik geçen cuma. Sergi ile ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşacağımı belirtmiştim. Sözümü, biraz geç de olsa, yerine getiriyorum. Değerlendirmeye başlamadan önce bir tespitte bulunmakta yarar var. Eğer bu tür sergilerin düzenleniş amacı gitmesi gelmesi zor olan uzak diyarların havasını koklatmak ise fotografları, fotograf sanatı adına değerlendirmek çok da anlamlı değil. Bu serginin de temel amacının Küba hakkında bilgi vermek, yardım tugayını tanıtmak olduğunu düşündüğüm için sergilenen fotograflar hakkında çok yorum yapmak istemiyorum. Bu tercihimi fotografların iyi olmadığı şeklinde yorumlamayın lütfen. Kendimi fotograf uzmanı olarak görüyor da değilim. Zaten bana göre yorumlar sadece kişisel beğeniyi belirtir. Birinin "iyi" dediği fotograf bir başkası için "kötü" olabilir. Sergi, Küba ile ilgili bir izlenim edinmenize yardımcı olacaktır. Bir çok fotograf için Küba'da çekilmiş olması dışında belirleyici özellik sır

Nükleer Santral

Nükleer santral tartışmaları tekrar başlandı. Aslında buna tartışma demek ne kadar doğru bilemiyorum. Yöneticilerimiz ülkemizin enerji ihtiyacını karşılamak için nükleer santral kurulmasına karar verdi. Hatta santralin kurulacağı yeri de açıkladı: Sinop. Bu konudaki düşüncelerimi yazmadan önce NÜKLEER SANTRALLERE KARŞI OLDUĞUMU yazayım. Şimdi gelelim sebeplerime: Nükleer atıkların saklanması, Yakıtta dışa bağımlılık, Teknolojik bilgi yetersizliği, İlk kurulum maliyetinin yüksekliği, İşletme sırasınraki riskler, Ömrünü tamamlamış santrallerin söküm maliyeti, gibi daha sıralanabilecek bir çok şey değil . Benim tek gerekçem var nükleer santrallere karşı olmak için: Enerji ihtiyacımızı azaltmak zorunda oluşumuz gerçeği. Kıt kaynaklı dünyamızda üretimi ve tüketimi sürekli arttırmaya dayalı ekonomik sistemin yok olmaya / etmeğe yol aldığı bir gerçek. Bu gerçeği zamanında görüp dünya ekonomik sistemini yeniden kurgulamazsak eğer, bir değil yüz nükleer santral de yapsak yetmeyecektir. Bugünde

KARMA FOTOGRAF SERGİSİ Tugaylar Gözüyle Küba

José Marti" Küba Dostluk Derneği aracılığıyla Türkiye'den Küba'ya giden Dayanışma Gönüllüleri'nin ilk fotograf sergisi 'Tugaylar Gözüyle Küba', 14 -21 Nisan tarihleri arasında TCDD Sanat galerisinde sergilenecek. 'Tugaylar Gözüyle Küba' sergisini farklı tarihlerde Küba'ya dayanışma amacıyla giden ve Havana şehrine 45 km mesafedeki Caimito'da yer alan Uluslararası "Julio Antonio Mella" dayanışma kampında, Türkiye'yi temsileden Tugayların Küba'da çektikleri fotograflar olusturuyor. 2000-2006 yilları arasında Küba'ya giden yirmi bir tugayın fotograflarından oluşan 'Tugaylar Gözüyle Küba' fotograf sergisi yine "José Marti" Küba Dostluk Derneği aracılığıyla fotografseverlere sunuluyor. Küba'ya farklı bir perspektiften bakan gözlerin çektiği fotograflar çoğunlukla Havana, Pınar del Rio, Santa Clara gibi Kübanın önemli kentlerinde Küba'daki yaşamı, insani ve Küba'nin doğal güzelliklerini konu eden 59

Thinking in C, Bruce Eckel

Bruce Eckel'den bir önceki yazımda söz etmiştim. MindView , Bruce Eckel'in şirketi. Thinking in C: Foundations for Java and C++ daha önceki Thinking in serisi kitaplardan farklı özellikler taşıyor. En önemli faklılığı bunun okunan bir kitap değil, izlenen ve dinlenilen bir kitap olması. Flash 7 kullanarak izleyebildiğimiz slaytlar ve mp3 olarak kodlanmış sesler içeren html dosyalarından oluşuyor bu değerli eser. C++ ve/veya Java öğrenmeyi planlayan ancak C altyapısı ile ilgili endişe duyanlara özellikle öneririm. Çünkü kitabın asıl hitap ettiği insanlar bunlar. Henüz son sürümü yayınlanmış değil. Şu an kitabın Beta 3 sürümü var internette. Ancak şimdiye kadar baktığım bölümlerde sıkıntı görmedim. Tek sorun İngilizce olması olabilir. Benzer eğitim araçlarının ülkemizde de kendi dilimizde geliştirilmesi en büyük dileğim. Bu konuda üzerime düşen görevi yapmaya hazırım.

Bruce Eckel Thinking in Java

Bruce Eckel ismini C++ ve Java öğrenmeye çalışanların çoğu biliyordur. Java öğrenme çabamda bir yere kadar başarılı oluyorsam bunda Bruce Eckel'in Thinking in Java isimli kitabının etkisi çok büyüktür. İnternette yukarıdaki bağlantıdan ücretsiz olarak indirebilirsiniz. Gönül isterki Eckel'in kitabının benzerleri ana dilimiz Türkçe olarak da yayımlanır.

Anatolydian ile yeniden

Geçtiğimiz yıllarda Tenedos'ta dinleyip sevdiğimiz Anatolydian isimli caz grubunun izini kaybetmiştik. Klavyede Miraç ve saksafonda Volkan'ın başarılı performansları, Miraç'ın besteleri keyifli saatler geçirtiyordu bizlere. Geçtiğimiz cumartesi günü Tunus caddesi üzerine açılan Çağdaş Market'in önünde sahne almışlardı. Güzel rastlantı bu olsa gerek, bende yakında yapılmakta olan toplantıda olunca izini kaybettiğimiz grubu bulmuş oldum. Cumartesi akşamları Fige Restaurant'da çalıyorlar artık. Atakule'nin arkasındaki eski ve bilinen ismiyle Abidin Daver sokakta 2 katlı bir villa Fige. Anatolydian ikinci nefesli ve gitarını bırakmış. Bas gitar, saksafon, klavye, davul ve vokalden oluşuyor artık. Vokaldeki yeni üye, çalınan mekan grubun repertuarına da yansımış. Dinleyebildiğimiz kadarıyla Smooth Operator gibi parçalar eklenirken, caz standartları ve Miraç'ın besteleri azalmış. Dinleyici beklentisinin karşılanması gerekliliğine saygı duyuyoruz. Çaldıkları parçal

"Beyza'nın Kadınları", film

Mustafa Altıoklar'ın bu sezon izlediğim ikinci filmi Beyza'nın Kadınları . Polisiye / gerilim türünde başarılı bir yapım. Bölünmüş kişilikli Beyza rolünde Demet Evgar oldukça iyi. Farklı kişilikleri canlandırmada üstüne düşeni fazlasıyla yapmış. Bu tür filmlerde katil kim sorusunun yanıtı filmin sonuna kadar anlaşılmaz. Oysa bu filmde, eğer senaryonun tutarlı olduğunu varsayarsak, katilin kim olduğunu tahmin etmek hiç zor olmuyor. Senaryoya ilişkin bir kaç eleştirim var ancak bunları ne olduğunu filmi izlememiş olanları düşünerek yazmıyorum. Eğer gerilim filminin amacı izleyenleri huzursuz etmek ise Beyza'nın Kadınları bunu başarıyor. Vaktiniz varsa izlemenizi öneririm.

"Korkuyorum Anne", film.

Konusu hakkında bilgi edinmeden gidip, iyi ki de gitmişim, dediğim filmlerden birisi Korkuyorum Anne . İstanbul görüntüleri eşliğinde, tek aile gibi yaşayan bir apartman dolusu insanın hikayesi anlatılıyor filmde. Özellikle Köksal Engür çok başarılı oynamış. İnsanın içini ferahlatan bir film. Kurgusu, anlatış biçimi, görüntüleri ile sıradan filmlerden ayrılan Korkuyorum Anne, korkarım ki izleyiciden hak ettiği ilgiyi göremeyecek. Özgün yapımların artması için desteklenmesi gereken bir film.

İdeal Pide Kebap, Bahçelievler

Bahçelievler, Ankara'nın eski semtlerinden sayılır. Artık "bahçeli ev" sayısı çok azalmış olsa bile gene de güzel sokaklara ve caddelere sahip. Dükkan dolaşmak için 7. caddeyi öneririm. Cadde üzerinde ve caddeye açılan sokaklarda farklı damak tatlarına hitabeden yeme-içme mekanları var. İdeal Pide Kebap ise 7. caddeye açılan sokakların birinde. Sokağın adı ne yazık ki aklımda değil. Bahçelievler ekmek fırınının olduğu sokak dersem tarif etmiş olurum umarım. Mahalle pidecilerine özgü bol ikram İdeal pide için de geçerli. Salata, ezme, acı biber turşusu ikram olarak sunuluyor. Lezzetli ve bol malzemeli pidelerini bir de beytiye benzer İdeal Kebap'ı öneririm. İyi servis, temiz ve lezzetli yiyecekler için ödeyeceğiniz hesap, azlığı ile sizi şaşırtabilir. Afiyet olsun.

"Maç Sayısı", Film

Woody Allen'ın yazıp yönettiği ama alışılagelmiş tarzından uzak bir film Maç Sayısı . Konusunu kısaca özetlemek gerekirse İrlandalı eski tenis oyuncusu Londra'nın saygın tenis klüplerinden birinde hocalık yapmaya başlar. Hayatının sonuna kadar bu işi yapmayı düşünmemektedir. Zengin öğrencisinin kız kardeşi kendisine aşık olur. Kızın abisinin (tenis öğrencisi) seksi nişanlısından etkilenir. İşler karışır... Filmde müziğin, operanın, kullanılışı hayranlık uyandıracak cinsten. Sahnelere uygun seçilmiş müzikler etkileyici. İlginç bir final ile sonuçlanan filmi izlemenizi öneririm.

"Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?", film

Gölge oyununun değişmez ikilisinin trajik hikayesi anlatılıyor film de. Osmanlının kuruluş yılları, 1400lü yılların başında Anadolu ve Bursa. Her yere karmaşa hakim. Tarih derslerinde okuduklarımıza pek de benzemeyen bir ortam. Yönetmenin söyleşilerinde anlattığı gibi o dönemim günlük yaşantısıyla ilgili elde çok bilgi yok. Bu nedenle tarih derslerinde okuduklarımız mı doğru filmde gösterilenler mi tartışmasına girmek anlamsız. Doğruyu söyleyenler hiç bir zaman sevilmemiştir. Filmdeki kahramanlar da doğruyu söylemelerinin bedelini hayatlarıyla ödüyorlar. Haluk Bilginer Karagöz rolünde çok başarılı. Beyazıt Öztürk ise kimi yerlerde Beyaz Şov izliyormuşuz hissine kapılmamıza neden oluyor. Ayşen Gruda ve Güven Kıraç rollerinin hakkını veriyorlar. Dekor, müzik ve sayısal efektler, filmin bütçesi düşünüldüğünde, başarılı. Filmi Ankara Kızılay Büyülü Fener sinemasında geçen Cuma günü (17.02.2006) seyrettik. İlk yarının son 20 dakikasında seste problem yaşanmaya başladı. Ara verilince sinemad

Beatrice'ten Sonra Birinci Yüzyıl, Amin MAALOUF

Uzun zamandır ismini duyduğum, ancak kitaplarının hiç birini okumadığım yazarlardan birisiydi Amin Maalouf. Beatrice'ten sonra birinci yüzyıl isimli roman, yazarın okuduğum ilk eser oldu. Roman, doğacak çocukların cinsiyetlerini belirleyecek bir maddenin bulunması, gelişmiş ülkelerin az gelişmiş ülkelerin nüfus artışını kontrol etmek için bu maddeyi kullanmaları ve kız-erkek sayısında oluşan dengesizliğin yarattığı sorunlar üzerine yazılmış. Akıcı bir dil kullanılmış. Çevirisi de başarılı. Kolay okunuyor. Fırsat buldukça yazarın diğer eserlerini de okumayı düşünüyorum.

Öğretmenler günü

Her şeyin bir günü olması kimilerince eleştirilir. Tüketimi arttırmaya yönelik planlanmış günler için bu eleştiriye katılmakla birlikte, meslekler için oluşturulan günlerin yararlı olduğunu düşünüyorum. En azından yılda bir gün meslekdaşlar sorunlarını dile getirme şansı buluyor. 24 Kasım öğretmenler günü, sadece bu nedenle bile, önemli bir gün. Hayatımızdaki önemlerini, kendilerine gösterdiğimiz önem ile uyumlu hale getirelim...

Banyo, Film

Mustafa Altıoklar'ın son filmi Banyo, dar mekanda geçmesine karşın sıkıcı olmayan bir film. İnsan ilişkilerini, özellikle aldatmayı sorgularken kimi zaman komik kimi zaman ise trajik görüntüler oluşuyor. Bu arada oyuncuların sıklıkla sigara içmeleri dikkat çekici.

"Mr. & Mrs. Smith", Film

Brad Pitt ile Angelina Jolie'nin başrollerini paylaştığı bir film Mr. & Mrs. Smith . Filmin ilk yarısı çiftin evlilikleri ile birlikte sürdürdüğü sıra dışı işleri konu alıyor. Eğlenceli bir ilk yarı sonrası hareketli sahneleri sevenleri memnun edecek görüntüler başlıyor ikinci yarıda. Hoşça vakit geçirmek için iyi bir seçim.

"İstanbul Hatırası:Köprüyü Geçmek", Film

Fatih Akın'ın son filmi İstanbul Hatırası , yakın zamanda çeşitli vesilelerle adını duyuran bu dünya harikası şehrimizin yeni bir reklamı. Konusu kısaca şöyle: Alexander Hacke, Duvara Karşı'nın film müzikleri için gelmiş İstanbul'a. Gelenlerin bir çoğu gibi o da kente aşık olmuş. Özellikle müziklerine. Kentin müziklerini incelemek için gelmiş tekrar İstanbul'a. Akın, müzikten yola çıkarak farklı kültürlerin bir arada yaşadığı, birbirine karıştığı kentte 2 saatlik gezintiye çıkartıyor. Bu gezinti sırasında Duman, Orhan Gencebay, Müzeyyen Senar, Replikas, Sezen Aksu, Ceza, Ceza'nın babası, sokak müzisyenleri ve saymayı unuttuğum niceleri rehberimiz oluyor. Oldukça keyifli bir film. Müzik albümünün çok satacağına kuşku yok. İstanbul müzikleri ile ilgili belgesel bekleyenler hayal kırıklığına uğrayabilir. Kente damgasını vurmuş kimi türler çok kısa geçilmiş. Ancak hemen belirtmekte yarar var, ticari bir filmden belgesel olmasını beklemek yanlış olur. Herkese öneririm.

Doğum günü

Doğum günlerini neden kutlarız? Hala hayatta olduğumuza sevindiğimiz için mi? Aslında doğum günlerini kutlamaya başlamamız kendi irademizle olmaz. Anne babamız eserlerini meydana getirmenin yıl dönümünü kutluyorlardır başlarda. 1-2-3 yaşında kendimizden haberdar olmadığımızdan doğum günümüzü kutlamayı akıl etmemiz olanak dışıdır zaten. Yıllar geçtikten sonra, aklımız ermeye başlayınca, yaşamın kendisinin en büyük hediye olduğunu anlarız, ya da anlamalıyız. Sadece yaşadığımız için, her sabah uyanıp, her dakika nefes aldığımız için bile kutlamaya değer yaşam. Çünkü umut doludur insan yaşadığı sürece. Her şeyin daha iyiye gitme olasılığı vardır yaşadıkça.

Sıcak Külleri Kaldı, Oya Baydar

Oya Baydar romanları okumaya devam. Erguvan Kapısı ardından Sıcak Külleri Kaldı'yı okumak iyi bir sıralama olmasa bile her iki roman da aslında tek başlarında da okunabiliyor. Aslında Sıcak Külleri Kaldı'nın bıraktığı yerden başlıyor Erguvan Kapısı. Henüz iki romanı da okumadıysanız Erguvan Kapısı'nı sonraya bırakmak gerekir. Romanında "iktidar"ı sorguluyor yazar. Sosyalizmde iktidar kavramı ayrıca tartışılıyor. 1990'lı yıllarda Sovyet blokunda yaşanan büyük çöküşün sosyalizme inanmış insanlar üzerindeki etkileri iyi seçilmiş karakterlerle anlatılmış. Sovyet Kominist Partisi'ne bağlı Ömer Hoca, politbüro üyesi akademisyen Falin, devlet içerisinde yükselmiş ve iktidar ile kirlenmiş Arın Murat (isme dikkat), siyasi mülteci olarak yaşayan oğlunu ve eski sevgilisini yitirmiş Ülkü, Arın'ın arkadaşı bir dönem sola ilgi duymuş, bir yerde "sınıfına ihanet etmiş" Cem gibi gerçek hayatta karşımıza çıkabilecek inandırıcılıktaki karakterler hepsi de.

Dire Straits

Hangi yıldı, hangi şarkıydı Dire Straits'i dinlemeye başlamam. Herhalde 10-12 yıl olmuştur ama. Mark Knopfler'in buğulu ve büyülü sesi, eşsiz gitar ve davul soloları. Bu sabah Brothers In Arms şarkısının sözlerine baktım tekrar: These mist covered mountains Are a home now for me But my home is the lowlands And always will be Some day you?ll return to Your valleys and your farms And you?ll no longer burn To be brothers in arms Through these fields of destruction Baptisms of fireI?ve watched all your suffering As the battles raged higher And though they did hurt me so bad In the fear and alarm You did not desert me My brothers in arms There?s so many different worlds So many differents suns And we have just one world But we live in different ones Now the sun?s gone to hell And the moon?s riding high Let me bid you farewell Every man has to die But it?s written in the starlight And every line on your palm We?re fools to make war On our brothers in arms Özellikle son sözler günümü