Ana içeriğe atla

Kayıtlar

hayataDair etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

emekli günlerinde futbol

Ogün Hoca ile TRT'de TRT'de son çalıştığım birim TRT Spor'du. Futbolu oynamayı, basketbolu ise izlemeyi seven birisi için, sabahtan akşama futbolun konuşulduğu yayınlarda, rejide teknik yönetmenlik yapmak zor olmuştu ilk günlerde. Zamanla alıştım, sonraları sevmeye başladım. Haftalık rutinlerle tekrar eden bir döngü, futbol maçları. Sıradan hayatlarımıza heyecan katan bir alışkanlık. Hele maçlara gidenlerdenseniz, arkadaşlarla paylaşılan ortak hedeflerin mutluluğu... Bir seneye yaklaşan emekli günlerimde futbol izlemeye devam ediyorum. Bu kez süper lig maçları değil, canlı izlediklerim. TRT Spor'un yayınladığı birinci lig maçlarını takip ediyorum. Altay, Göztepe, Sakarya... Bir zamanlar süper ligde top koşturan bu takımlar artık birinci ligde mücadeleye devam ediyorlar.  Eyüpspor açık ara süper lige doğru yol alıyor. Bu sene lige veda etmesi muhtemel İstanbulspor'un yerine gene bir İstanbul takımının gelecek olması üzücü. Bu gidişle süper lig, bölgesel lige dönüşece

bir seneyi daha kapatırken

2004'ten bu yana kesintisiz yazdığım bir blogumun olmasının en iyi yanı, ne zaman ne düşündüğümü dönüp okuyabilmem. Yazdıklarım öz denetimimden geçiyor elbette, sonuçta internette herkese açık bir sitede paylaşıyorum. Gene de anılarımı hatırlatmaya yetiyor. Bu kısa ve gerekli paragraftan sonra gelelim 2023'ün notlarına: 25 senedir çalıştığım TRT'den emekli oldum. TVTechTR.net 'i yeni kurduğum danışmanlık işinin web sayfası olarak konumlandırdım. Dördüncü kez IBC fuarına katıldım. Görüşmeler sonucu beş firmanın Türkiye'de tanıtımı ve iş geliştirmesi konusunda danışmanlık desteği vermeye başladım. "Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi" dizesinin gereğini yaptım. Kendi işinin patronu olmak konusunda bir şeyler yazmak istiyorum ne zamandır. Ancak bir türlü vakit bulamıyorum. Şimdi altı aydır tam zamanlı emeklisin, nasıl vakit bulamıyorsun diyeceksiniz. İşte tam olarak bu nedenle vakit bulamıyorum.  Artık kısmet önümüzdeki günlere. Herkese iyi seneler.

Emeklilik

Emeklilik başlıklı yazımı hazırlamanın kolay olacağını düşünmüştüm. Yazıp sildikçe, tahminimin doğru olmadığını gördüm. 1995'te üniversiteden mezun oldum ve çalışmaya başladım. Bu sene Mart'ın son günü emekli olana dek neredeyse kesintisiz çalıştım.  "Emeklilik" kavramı üzerine yazmak istiyorum ancak söz dönüp dolaşıp neden emekli oldum, emekli olduktan sonra büyük bir heyecanla başladığım ve kelimenin gerçek anlamıyla gecemi gündüze katıp çalıştığım yeni işimden 3 ay sonunda neden ayrıldığım gibi konulara geliyor. Aynı tuzağa bu kez düşmeyeceğim ve emeklilik kavramı üzerine kalem oynatacağım. Osmanlıca'da tekaüt ya da takaüt kelimesi kullanılırmış, ki oturmak kökeninden gelirmiş . Emekli olana ise mütekaid denilirmiş. Emek sahibi, emek vermiş anlamına gelsin diye mi emekli kullanılıyor günümüzde emin değilim. 18-20'li yaşlarda başlayan çalışma hayatı, ömrün sonuna kadar sürmüyor. Çalışma hayatı boyunca, hafta içi günlerin gündüzlerini kapsayan vakitlerimi

Ankara - İstanbul

Neredeyse 45 sene Ankara'da yaşadım. İstanbul'a taşınalı ise 2 sene kadar oluyor. Ankara'dayken, Ankara'dan başka yerde yaşayamam diye düşünen, şehri çok seven birisiydim. Hatta şairin dediği Ankara'nın en güzel yanı İstanbul'a dönüşü sözünü İstanbul için dillendirirdim, her İstanbul seyahati sonrası.  İstanbul'a taşınınca fikrin değişti mi diye sorarsanız şair haklıymış demekle yetinebilirim. Onca anıya, yaşanmışlığa karşın Ankara'nın en güzel yanı, benim için de artık, İstanbul'a dönüşü. Günün her saati, neredeyse her noktasında trafik yoğunluğu olan, toplu taşıma araçlarına ise sabah erken ve akşam iş çıkışı saatleri kalabalık yüzünden zor binilen, merkezlerindeki her caddesinden her milletten insan seli akan, pahalı, havası gittikçe kirlenen bir şehir için insan neden böyle düşünür?  İstanbul, tüm hengamesine tüm kaotik yapısına karşın, hatta belki hengamesi ve kaotik yapısı sebebiyle çok sürprizli ve eğlenceli bir şehir. İmparatorluklara başkent

yeni dönem yeni uğraşlar

TVTechTR.net adlı web sayfasını kurarken iyi tanımlanmış bir hedefim vardı. Şu an okumakta olduğunuz sadeceozgur.com 'da Türkçe olarak paylaştığım teknik içerikli yazıları İngilizce yazmak ve bu vesile ile uluslararası etkinliklere basın akreditasyonu ile katılmak. Bu amacıma 2013 yılında ulaştım. Connected TV Summit 'e basın akreditasyonu ile katıldım. Ardından hedefimi büyütüp TVTechTR.net 'teki paylaşımlarım sayesinde uluslararası bir etkinliğe davetli konuşmayı olmaya çabaladım. Aynı yıl,  Estonya 'da yaptığım sunum ile bu amacıma da ulaştım. Şimdi kendime yeni bir hedef koydum: TVTechTR.net 'i  danışmanlık hizmetlerimin vitrini hâline getirmek. Kısaca anlatayım: 25 sene TRT 'nin farklı birimlerinde görev yapıp Mart 2023 sonunda emekli olunca, Kadir Has Üniversitesi'nin FabriKHAS adlı projesinde çalışmaya başladım. Temmuz 2023'te birlikte çalışmamızın zorluklarını görüp kendi işimi kurmak üzere üniversiteden ayrıldım. Yaz boyu kuracağım danışmanlık

bir kez daha IBC'ye hazırlanırken

15 - 18 Eylül 2023 tarihleri arasında Amsterdam'da düzenlenecek, yayıncılık dünyasının Avrupa'daki en büyük buluşmasına, IBC 'ye katılmaya hazırlanıyorum. IBC'ye 2015, 2018 ve 2022 senelerinde de katılmıştım. Daha önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da tamamen kendi imkânlarım ile gidip geleceğim Amsterdam'a.  2015'te ilk olmanın şaşkınlığı ile her yeri ve her şeyi görebileceğimi düşünmüş, kafam allak bullak dönmüştüm. 2018'de daha planlı gidip, daha bilgilenmiş olarak Ankara'daydım. 2022 ise maddi zorluklar yüzünden çok sıkışık bir program ile katılabildiğim bir sene olmuştu. Cuma sabah uçağı ile gelip pazar öğleden sonra uçağı ile dönünce önceden planladığım görüşmeler dışında neredeyse standları gezecek vakit bile bulamamıştım. 2023'te ise vakti daha geniş tuttum. Bu kez fuar başlamadan bir gün önce gidip, fuarın son günü akşam üstü uçağı ile döneceğim eğer bir terslik olmaz ise. Gene işlemlerde bir aksaklık yaşamazsam bu kez kendi işimin patronu

Sosyal medyada SadeceOzgur

Farklı tarihlerde yayınladığım benzer başlıklı yazılar var(dı) blogda. Bulabildiklerimi sildim. Karakterimden ötürü sanırım, bir yerlerde fazla duramıyorum. Hâl böyle olunca, sosyal medya hesaplarım başlıklı yazıların geçerliliği kalmıyor bir zaman sonra.  Bu kez de muhtemelen farklı olmayacak ama gene de epeydir böyle bir paylaşım yapmadığımı görünce, güncel adresleri vereyim dedim: Facebook   Instagram   Youtube   LinkedIn   Google Maps

Bir yıl daha biterken

Ömrümün bir senesi daha bitiyor. 18 seneden uzun süredir blog yazınca, dönüp ne yazdığına bakabiliyor insan. Sanırım pek takipçisi olmasa da hâlâ yazmayı sürdürmemin en temel nedeni bu, kişisel arşiv. Yarım asırlık insan olacağım pek yakında. Kalan ömrüm, büyük olasılıkla, yaşadığımdan kısa. Yani ömrü bir maça benzetirsek, ikinci yarı çoktan başladı muhtemelen. Elbette ne kadar yaşayacağımızı bilemediğimiz gibi ne yaşayacağımıza dair de bilgimiz yok. Ancak hevesimiz olabilir.  Kalan ömürde neler yapmak isterim diye bir düşündüm bu sabah, dışarıda horoz ötüşleri, köpek havlamaları ve en baskın olan, kuş cıvıltıları eşliğinde bir İstanbul sabahında: Medya dünyasına yönelik teknolojik gelişmeleri takip etmek,  Öğrendiklerimi, dilim döndüğünce, konuyla ilgisi ve bilgisi olmayanların da anlayacağı bir basitlikte blogumda paylaşmak, Çocuklarımın keyifli ve huzurlu bir ortamda yaşamalarını sağlamak için gerekli adımları atmak, Osmanlıca öğrenmeye devam etmek, İspanyolcamı ilerletmek, Ali'

seçim sonuçları üzerine

Blogumda siyasi içerikli yazı yok, aslında daha doğrusu, güncel siyasete dair yazı yok. Çünkü yaşadığımız olaylara karşı gösterdiğimiz her tutum, siyasi duruşumuzu yansıtıyor. Bu bakımdan, sayısal karasal radyo ve televizyon yayıncılığına dair yazılarım, okuduğum kitaplar ve bunlarla ilgili paylaştığım notlar... Tüm bunlar "siyasi içerikli yazı". Bu yazı ise biraz değişik. Güncel siyaset üzerine, hatta çok güncel seçim sonuçları üzerine kişisel değerlendirmelerimi içeriyor. Mâlum, 13. Cumhurbaşkanı ve 28. dönem TBMM üyelerini belirlemek üzere 14 Mayıs 2023 tarihinde sandık başına gittik. Oylarımızı kullandık ve yapılan sayımların sonucuna göre Cumhurbaşkanı'nı belirlemek üzere 28 Mayıs 2023 tarihinde yeniden sandık başına gitmemiz gerekecek. Bu seçim sonuçlarına göre TBMM'de oluşan yapının bana anlattığı bir şeyler var.  Yazıyı ise bunun üzerine kurmayacağım. Belki ileride TBMM üye dağılıma dair tespitlerimi de ayrı bir yazı ile anlatmaya çalışırım. Herkes fili tuttuğ

ikinci baharın ilk ayı

Genelde aşk hayatındaki yenilikler için kullanılan bir deyim olsa bile, benim durumum için de geçerli diye düşündüm ve yazının başlığına " ikinci bahar "ı ekledim. Dile kolay 25 sene devlet memuru olarak çalıştım. Emeklilikte yaşa takılanlardan birisiydim son senemde. Düzenleme ile emekli olabildim ancak düzenlemenin gündemine bile almadığı maaş bağlama katsayılarındaki değişiklikler sonucu, çalışırken kazandığımın yarısının altına düştü gelirim. Hem bu yüzden,  hem de "daha yapabileceklerim var" dediğim için bir haftasonu süren emekli günlerimin ardından yeniden çalışma hayatına döndüm. 25 sene kamusal hizmet sunan bir kuruluşta, artık adını söylememin hiç bir sakıncası yok, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu'nda, çalışınca özel sektöre uyum sağlayabileceğimden emin değildim. Neyse ki karşıma Kadir Has Üniversitesi'ndeki pozisyon çıktı. Böylece hem severek ve ilgi duyarak çalıştığım yayıncılık sektöründe kaldım hem de özel sektörün kâr odaklı dünyasının uza

seneler süren bekleyiş son buldu: DSLR aldım

Fotografa merakımın kökenini bilmiyorum. Sanki küçüklüğümden beri ilgim olan bir şey. Bu konudaki ilk ve tek eğitimi ise Ankara Fotograf Sanatçıları Derneği - AFSAD'da almıştım. Belki eğitimi veren İsa Özdemir'in enerjisi, belki eğitim sonrası katıldığım Arşiv atölyesinin yürütücüsü Berrin Cerrahoğlu'nun motive edici yaklaşımı nedeniyle AFSAD sonrası bir şekilde hep hayatımda oldu fotograf.  Karanlık odada İlford filmlerin banyosunu da yaptım, multi grade kartlara baskı da aldım. O zamanlar manuel ve filmli fotograf makinesi kullanıyordum. Sonra bir SLR makine aldım, sene sanırım 1997 olsa gerek. Nikon F50 ile de çok kareler çektim, hâlâ negatifleri duruyor. O dönem aldığım 35-80 ve 80-200 objektiflerle "Nikoncu" olsam da Canon'a ve "Canoncu"lara saygıda kusur etmedim. Aradan seneler geçti bu anlattıklarımın üzerinden. Bir kaç sabit objektifli ilk seri dijital makine sonrası önemli bir karar aşamasına geldiğimi fark ettim. Üç yoldan birisini seçecekt

kapanan ve açılan kapılar

Benim için kararı almadan öncesi zorlu geçer. Günlerce, aylarca hatta kimi kez senelerce düşünürüm. Çoğunlukla boşa koyarım dolmaz, doluya koyduğumda almaz ve gitmek mi zor kalmak mı der, otururum olduğum yerde.  Bu kez de öyle oldu. Son bir kaç senedir daha yoğun olmak üzere, uzunca bir süredir iş değiştirme fikri kafamda vardı. Benim gibi 15 - 20 sene boyunca aynı iş yerinde çalışınca yeni iş bulmak kolay olmuyor. Bağlantıları sıkılaştırmak, sektöre kendimi tanıtmak, nerede ne yapılıyor öğrenmek ile geçen toplamda 8 senenin sonunda, artık çıkmaz diye düşünürken gelen emeklilik kararı ile 31 Mart'ta emekli ve bu hafta, büyük bir terslik çıkmaz ise, yeniden çalışan olacağım. Yazının başlığını kapanan ve açılan kapılar koydum. Kapı, önemli bir metafor. Dört kapı ve kırk makamdan geçmek ise hayatımın amacı. Hangi kapıdayım, hangi makamlardayım bilemiyorum. Aşık Veysel'in dediği gibi, uzun ince bir yolda, gündüz gece gidiyorum. Ne zamana kadar, bilmiyorum. Yolda olanlara, yola çık

son hafta

Devlet memuriyeti ile geçen 25 senenin son haftasındayım. Olacakları tahmin etme konusunda yetenekli değilim, gene de seçim öncesi Emeklilikte Yaşa Takılanlar olarak bilinen bizlerin sorunlarını çözecek düzenlemenin çıkacağını tahmin ediyordum. Bu yüzden geçen yazdan bu yana, emeklilik ve sonrasına dair planlar yapıp durdum. Onca plan ve iş başvurusu sonuçsuz kaldıktan sonra, meslek büyüğüm bir abimiz ile konuşma, bambaşka bir hayatın kapısını araladı. Eğer son dakika bir terslik olmaz ise, Nisan ayının başında, hayalindeki işi tasarla deseler, bu kadarı gerçekçi olmaz diye tarif edemeyeceğim, yeni işime başlayacağım.  Bu vesile ile beni bugün sahip olduğum yetkinliğe kavuşturan ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği'ndeki hocalarıma, ardından TRT'deki meslek büyüklerime ve elbette çok kıymetli aileme teşekkürlerimi bir de buradan sunmak istiyorum. 

yürümek, hayat ve diğer şeyler üzerine

Hep sevmişimdir yürümeyi. Bazen bir yerlere ulaşmak için, çoğu kez kafamda oturtamadığım konuları kendimle tartışmak için... Dün de yürüdüm, bu kez tahmin ettiğimden de uzun. Dört saat boyunca, toplamda 20 kilometre yol yürümüşüm. Arada yokuşlar, daha önce hiç adım atmadığım sokaklar, hurdacılar, otoyolların altı, tren yollarının üstü derken saatlerimi yürüyerek ve düşünerek geçirdim.  Sizi bilmem ama "oturum sakince düşünmek" hiç yapamadığım bir şey. Oturup düşünemeyenlerdenim.  Hayatımda önemli değişiklerin arefesindeyim. 1998 yılından bu yana çalıştığım iş yerimden ayrılıyorum. Nisan ayından itibaren İstanbul'da yeni işime başlayacağım.  Bu garip ve "transient" dönem geçip yeniden "steady-state" döneme varmak mümkün olacak mı emin değilim. Sanki bugünden sonrası hep "transient" geçecek.  Steady-state'in getirdiği konfor ve huzur olmayacak muhtemelen yeni hayatımda. Neyse, sabahın köründe, aklıma gelenleri alt alta yazınca, konuyu bilme

Nilüfer

18 senede 1700'den fazla yazı yayınladım. Bunların arasında bir şarkı üzerine yazdığım yoktu. Bir kaç sene önce Müslüm Gürses'ten dinlediğim Nilüfer adlı şarkının beni neden bu kadar etkilediğini düşününce, konu ile ilgili bir şeyler karalayıp, kişisel tarihime bir not düşmem gerektiğini fark ettim. Sözleri Murathan Mungan'a ait olan şarkının bestecisi Sunay Özer'miş. Müslüm Gürses'in 15 Nisan 2006'da yayınladığı albümde yer almış ilk olarak. Ardından Zeynep Casalini 25 Kasım 2007'de single olarak yayınlamış, sonra albümüne de almış. Casalini'nin yorumunu dinlemedim hiç, beni mesteden Müslüm Gürses'in buğulu sesi oldu.  Ayrılıklar üzerine yazılmış şiirler arasında ilk sıraya hep Nazım Hikmet'in Herkes Gibi'sini koyardım. "Herkes gibi" olmak çok can acıtıcı olsa gerek diye düşünürdüm.  Artık o kadar emin değilim. Murathan Mungan'ın Nilüfer'indeki "her şeyi al, bana beni geri ver, bir şansım olsun. sensiz ömrüm olsun"

Google Maps aylık raporunun düşündürdükleri

Hayatımın tüm detaylarını benden iyi takip eden Google, aylık raporlar gönderiyor. Nereye gitmişim, nereleri sevmişim, ne yorum yapmışım hepsini kaydediyor. Elbette gerekli izinleri verdiğim için yapabiliyor bunları. Mart başında, Şubat ayı raporu gelince bir şey dikkatimi çekti. Sizlerle paylaşmak istedim. 28 gün süren ay boyunca 41 saat yürümüş, 42 saat araç ile seyahat etmişim. Aşağıda ayın ayrıntılı dökümünde göreceğiniz gibi aslında tüm ulaşım süresi değil bu paylaşılan. Deniz yolunda geçen 10 saat, bu 83 saatin içinde yok. Yani aylık toplam 93 saat.  Haftaya bölünce ise yaklaşık 23 saat. Bu hesabı 7 gün üzerinden sürdürünce, ortalama 3 saat yollarda geçmiş. Aslında kimi günler evden hiç çıkmadığımı hatırlayınca gün başına yollarda geçen sürenin 4 saatten fazla olduğu ortaya çıkıyor.  Sizi bilmem ama bence bu pek sürdürülebilir bir durum değil. Bir gün içinde uyanık geçen 16 saatin dörtte birini yollarda heba etmek akıl kârı değil.  Yanda gördüğünüz aynı aya dair daha ayrıntılı dö

sonunda EYT Meclis'ten geçti...

Uzun zamandır beklediğim, deprem felaketi sonrası çıkmaz diye düşündüğüm Emeklilikte Yaşa Takılanlar düzenlemesi dün Meclis'te kabul edildi. Yasal prosedürün ardından bu hafta bitmeden yürürlüğe girecek gibi görünüyor.  1995 yılında başladığım çalışma hayatımda bir dönem sona erecek, büyük olasılıkla. Elbette çalışmaya devam edeceğim. Daha çocuklar okuyor. Ancak hâli hazırda çalışmaya devam ettiğim kurum ile vedalaşıp yeni bir iş yerinde mesaiye başlayacağım.  Bu önemli gelişmenin herkese hayırlı olmasını diliyorum. 

6306 sayılı yasa ve madenci çıkmazı

6306 sayılı yasanın tam adı şöyle:  AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN. 2012 yılında Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiş. Özellikle Şubat ayında yaşadığımız deprem felaketlerinin ardından, İstanbul başta olmak üzere, deprem endişesi yaşanılan şehirlerde 6306 sayısını sıklıkla duyuyoruz. Kat maliklerinden birinin bile başvurmasının yeterli olduğu bir denetleme ile başlıyor süreç. Denetleme sonucunda bina çürük çıkarsa, binanın kısa sürede boşaltılması ve ardından yıkılması gerekiyor. Bir diğer seçenek, hazırlanan tadilat projesinin onaylanması kaydıyla, güçlendirmek. İdeal sonuç ise elbette binanın güvenli olduğunu öğrenmek.  İşte madenci çıkmazı dediğim durum, çürük sonucu alınması endişesi nedeniyle bina sakinlerinden hiçbirisinin 6306'ya başvurmaması. Sizler de duymuşsunuzdur, maden işçilerine ölüm tehlikesi var, neden madende çalışıyorsun diye sorduklarında, madende ölmek bir ihtimal ama madende çalışmazsam açlıktan öleceğim kesin. Ben iht

Deprem Riskim uygulamasının düşündürdükleri

Deprem Riskim adlı uygulamayı Başarsoft firması geliştirmiş. B inaların zarar görebilirliğine ilişkin tahmin raporu oluşturulabilmesi için geliştirilmiş, bir deprem hasar tahmin uygulaması. Öncelikle adres giriyorsunuz ya da harita üzerinden binayı işaretliyorsunuz. Ardından binanın kaç katlı olduğunu ve yapım senesini girip, inşaat tipine dair bir takım soruları yanıtlıyorsunuz. Bu sorular, görsellerle desteklenmiş. Yanıtlamak için teknik bilgiye ihtiyacınız olmuyor. Binanın yapım senesi ve kat sayısını doğru girdiğiniz müddetçe, binanın bulunduğu zeminin özellikleriyle birlikte sağlamlığına dair bir rapor oluşturuyor.  Rapor, öyle fazla ayrıntılı değil. Ancak ciddi bilgiler içeriyor. En önemlisi binanın deprem riskini somut olarak tahmin ediyor. Tahminlerinin başarı durumunu son depremlerin ardından analiz etmek ve sonuçları görmek isterdim. Özellikle yakın dönemde deprem olması beklenilen şehirlerde yaşayanlar -meselâ biz- oturduğu binanın durumunu bu uygulama ile analiz edebilir -b

gerçekleşen deprem ve beklenen depremler

Yanda gördüğünüz kareyi bir kaç hafta önce Şarm el-Şeyh'te Ras Muhammed adlı millî parkta çektim. Sîna yarımadasının en güney ucunda yer alıyor bu park. Akabe körfezi ile Kızıldeniz'i ayıran burun da diyebiliriz konumu için. Fotoğraf, buradaki bir deprem sonrası oluşan fay kırığını net şekilde gösteriyor. Orada dolaşırken, bir kaç hafta sonra ülkemizin 10 şehrinde yıkıma yol açacak faya baktığımızın farkında değildik. Her deprem sonrası yaşadıklarımızın tekrarı olmadı bu kez. Kısa sürede organize olup enkaz altında kalanları çıkartmaya başlayamadık. Yardımları toplayıp, evlerinden sağ çıkan ancak artık güvenle girebileceği evleri kalmayanlara geçici barınma yerleri de yapamadık. Büyük bir coğrafyayı etkileyen, üst üste gelmiş iki büyük depremin etkileri de sonuçları da farklı oldu, oluyor. Her deprem sonrası yeniden hatırlanan uzmanlar gene ekranlarda, haritalar önünde hangi fayın kırıldığını, hangisinin kırılacağını, hangi şehirlerin fay hattı üzerinde olduğunu anlatıyor. Ne a