Ana içeriğe atla

bir kez daha sayısal karasal televizyon

Barselona yayın kulesiTibidabo Barselona
Bu konu üzerine blogda bugüne kadar 99 yazı yazdım. Yüzüncü yazıda ilk 99 yazıda savunduğum herşeyi bir kez daha mı düşünsek diyorum. Fazla merakta bırakmadan başlayayım derdimi anlatmaya:
İlk 99 yazıyı okumanızı beklemediğim için kısacık bir özet geçeyim. Daha kolay okunacağını umarak maddeler halinde yazayım dedim.
Konu neydi?
Karasal ortamda, yani çatımızdaki "kılçık" anten ya da televizyonlarımızın üzerindeki "tavşan kulağı" anten ile aldığımız, televizyon yayınlarının yeni teknolojiye uygun hale getirilmesi. Teknik ifadesiyle analog karasal televizyon yayınlarının sayısallaştırılması. 
Neden böyle bir şeye gerek duyuldu?
İki nedeni var. Öncelikle televizyon yayınlarının kalitesi arttı. Daha net görüntüler, daha büyük ekranlarda izlenebilecek kadar net görüntüler ve daha daha büyük ekranlarda daha daha ayrıntılı renklerin izlenebileceği kadar net görüntüler. Teknik ifadesi ile PAL yayınlar önce standart definition (SD), ardından high definition (HD) ve son olarak Ultra High Definition (UHD ya da UHD 4K) haline döndü. Bu yüksek kaliteli içeriği iletebilmek için "kıt kaynak" olan frekansı daha verimli kullanmak gerekliydi. 
İkinci neden gene bu "kıt kaynak" frekans ile ilgili. Mobil iletişim teknolojisindeki gelişmeler ve artan frekans ihtiyacı, analog televizyon yayınlarının kullanmakta olduğu UHF bandını talep etmeye başladı. Bandın üst bölümünden kırpmalar yaşandı bile. 2023 yılında düzenlenecek WRC toplantısında 470 - 960 MHz bandının tümünün yeniden değerlendirilmesine karar verildi (Konu ile ilgili bir yazı yayınlamıştım Temmuz 2016'da)
Ne önerildi?
Dünyanın farklı coğrafyalarında farklılık olsa bile, özünde analog karasal yayınların "sayısallaştırılması" önerildi. Bizi ilgilendiren Avrupa coğrafyasında DVB-T MPEG2 sıkıştırma ile başlayan sayısallaştırma süreci, DVB-T2 MPEG4'e ve son olarak DVB-T2 HEVC'ye evrildi. Bugün için Avrupa çapında sayısal karasal televizyon şebekesini kurmamış tek ülkeyiz, eğer yanlış bilmiyorsam.
Gaudi'nin eserlerinden
yazı çok renksizdi :)
Peki biz neden yapmadık?
Sorunun kısa bir yanıtı yok. Epey maceralı bir tarihi var ülkemizde sayısal karasal televizyon yayıncılığının. Konu ile ilgili zamanında Elektrik Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen ve benim de Odamız adına konuşmacı olduğum 19 Nisan 2013 tarihli panelde ve 26 Aralık 2013 tarihli çalıştayın birinci ve ikinci oturumlarında uzun uzun tartışmıştık.
Bugün ne değişti?
Gelelim 100. yazının konusunda. Aslında "bugün" için değişen bir şey yok. Ancak "yakın gelecek" için söylenecek çok şey var. Tüm iletişim sistemlerini etkileyecek o oyunu değiştirecek olan, daha afilli ifadesiyle: "GAME CHANGER", yakında gelecek: 5G.
Ülkemizde 4,5 G olarak tanıtılan LTE Advanced, hatta ondan önce 3G zamanlarında bile var olan bir özellik, MBMS, ya da gelişmiş sürümü ile eMBMS, 5G'de bambaşka şekle girmeye namzet. 
bu Gaudi'nin değil
Nedir bu eMBMS?
En basit anlatımıyla mobil iletişim şebekesinin tek noktadan çok noktaya yayın yapabilir şekilde kullanılmasına olanak veren teknoloji diyebiliriz. Malum bu mobil şebeke, özünde noktadan noktaya iletişim için kullanılıyor. Oysa "broadcast"te bize noktadan (vericiden) çok noktaya (dinleyici-izleyici) iletişim gerekli. Bu sayede kullanıcı sayısından bağımsız olarak her talep edene hizmet ulaştırılabiliyor. 3 ve 4G'de stadyumlarda dahili yayınlar gibi uygulamaları bulunan eMBMS, 5 G şebekesinde tüm sayısal karasal yayınları (radyo ve televizyon) taşıyabilir şekilde tasarlanmaya açık gibi duruyor. Konuyla ilgili 2015 tarihli bir yazıma da göz atabilirsiniz
Teknolojik fırsat penceresi
Yazıyı buraya kadar okuduysanız müjde, bitmesine çok az kaldı :) Teknolojik fırsat penceresi iktisattan bir terim. Ülkeler arasında gelişmişlik farkı, kimi durumlarda az gelişmiş olan ülkenin lehine durumlar yaratabiliyor. Bu gibi durumlarda az gelişmiş ülke, bu farkı kapatmak için bir "pencere" açmış oluyor. İşte halihazırda karasal yayın iletimi konusunda teknolojik fırsat penceresini yakalamış olabiliriz. Avrupa'nın bir çok ülkesinde karasal televizyon iletimi için hem DVB-T hem DVB-T2 şebekeleri kuruldu. Karasal radyo dağıtımı için ise FM'in yanında kimi ülkelerde DAB, kimisinde DAB+, Birleşik Krallık'ta ise hem DAB hem DAB+ şebekeleri kuruldu. Elbette bu şebekelerin bir ekonomik ömürleri var. Bu şebekelerden yayın alan milyonlarca insan var ve onların bu yayınları alabilmek için harcadığı milyarlar var. Oysa ülkemin böyle bir derdi yok. Ne televizyonda ne radyoda sayısal karasal şebekemiz var. Sadece deneme amaçlı yapılan bir kaç yayın mevcut. Bu durumda 5G ile karasal sayısal yayıncılığa geçişin önündeki "mevcut şebekelerin ekonomik ömürleri" sorumuz da yok! Bundan güzel teknolojik fırsat penceresi mi olur?

Yorumlar

  1. Selam Özgür Bey,

    Bu yazınızda 2015 tarihli eMBMS yazınıza gönderme yapmışsınız. Ancak eMBMS yazınızda, İngilizce açıklamaları saymazsak Türkçe doyurucu hiç bir açıklama yok.
    Bu mesajı yazmama sebep; gerçekten de sayısal yayıncılığın ülkemizde gecikmiş olması, en son teknolojiyi kullanmak adına, fırsatı da beraberinde getirdi.

    Hasılı; eMBMS konusunda Türkçe doyurucu açıklamalar yaparsanız memnun oluruz.

    Bir de aynı açıklamaları şurada da yaparsanız, yazılarınızdan daha çok kişi yararlanabilir ; _https://forum.donanimhaber.com/dvb-t-dvb-t2-ana-konu--44270266-55

    İlginiz için şimdiden teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Kıymetli yorumunuz için teşekkür ederim. eMBMS ile ilgili Türkçe açıklamalar yayınlamak isterdim. Ancak bu konudaki bilgim böylesi açıklamalar yapmak için yeterli değil. Sayısal karasal televizyon yayıncılığı konusunda çalışırken eMBMS'in (LTE günlerinden kalan bu teknoloji 5G'de nasıl ele alınacak tam netleşmiş değil) bir seçenek oluşturabileceğini düşündük. İlgili, yetkili yerlere konuyu aktardık.
    Forum Donanım Haber, benim de başvurduğum kaynaklardan bir tanesi. Yazılarımı paylaşmanızda hiçbir sakınca yok. Ancak, ben forum ortamında pek yazmak istemiyorum. Kendimce sebeplerim var, belki bu konu üzerine ayrı bir blog yazısı yayınlarım.
    Hülasa, 5G / eMBMS konularında daha doyurucu bilgiler edinirsem mutluluk ile paylaşacağım.
    İlginiz ve yorumunuz için tekrar teşekkürler

    YanıtlaSil
  3. Bir önceki mesajımı gönderdikten sonra, Google'da araştırma yaparken, şöyle bir kaynak buldum ;
    http://iftv.org/Content/files/Sunum/Murat%20Kuran.pdf

    Bu kaynağa göre Kule A.Ş. İstanbul Çamlıca kulesi için, DVB-T2 ekipmanlarına yatırım yapmış görünüyor.

    Ekipman edinimlerini dikkate aldığımızda, ülkemizde sayısal yayıncılığın DVB-T2 olarak başlayacağı izlenimi edindim.

    YanıtlaSil
  4. Murat Bey'in sunumunu yerinde izlemiştim. Zaten RTÜK 23 Aralık 2018 tarihinde ihale yönetmeliği yayınlayarak DVB-T2 olacağını resmi olarak ilan etti. Bu tercih doğru müdür sorusu bence hâlen tartışmalı...

    YanıtlaSil
  5. Bence DVB-T2 tercihi doğru. Şöyle ki; ekipman olarak DVB-T2 ekipmanları bütün dünya ülkelerinde yürürlükte ve etkin olarak kullanılmaktadır.

    Oysa eMBMS ekipmanları ile sayısal karasal yayın yapılması mümkün olsa da, uygulamada örneklerini( yani, hangi ülkelerde kurulu olduğunu ) görememekteyiz. Dolayısıyla endüstriyel ürün olarak standartlaşmış ekipman, cihaz vs temini de sıkıntısı olacaktır.

    Gerçi, ülkemizde DVB-T2 devreye alınsa bile, mobil şebekeler üzerinden sayısal karasal yayın yapılması gelecekte halen mümkün olabilecektir diye değerlendirmekteyim. Şöyle ki; ulaştırma bakanının açıkladığı üzere, 5G ekipmanları ülkemizde üretilmektedir. Yani, kullanılan teknoloji yada sistemin üreticisi olmamız, diğer yayın tekniklerini kullanma konusunda ülkemize esneklik sağlayacaktır. En azından DVB-T2'nin masraflı olduğu dağlık şehirlerimizde mobil şebeke ekipmanları kullanılarak karasal sayısal yayının deneneceğini tahmin etmekteyim.

    YanıtlaSil
  6. EBU; karasal yayınların 5G üzerinden iletimi hakkında teknik bilgi dokümanı yayınlamış ;
    https://tech.ebu.ch/docs/techreview/EBU_Tech_Review_2019_Lombardo_Cost_analysis_of_orchestrated_5G_networks_for_broadcasting.pdf

    Dokümanı biraz inceledim. EBU, Avrupa ülkelerine, karasal yayınların DVB-T2 modülasyonundan sonra, 5G şebekesinden üzerinden yapılması gerektiğini tavsiye etmiş.

    Takip edebildiğim kadarıyla, örneğin Almanya; dijital karasal yayınlara önce DVB-T ile başladı ve ikinci adım olarak DVB-T2 'ye geçmişti. Almanya'nın bir sonraki adımı, sanırım 5G üzerinden yayın yapmak olacaktır diye değerlendirmekteyim.

    Sonuç olarak; Avrupa ülkeleri de, dijital karasal yayın sistemlerini kullanırken, geçiş yapacağı teknoloji düzeyine, zamanı geldikçe geçiş yapıyor.

    YanıtlaSil
  7. yorumlar ve çıkarımlar son derece başarılı. AB üyesi ülkeler, özellikle AB çekirdeğindeki ülkeler adım adım ilerliyor. Yazdığınız gibi DVB-T ile başlayan DTT macerası DVB-T2 ile sürüyor ve gidişat 5G olacak gibi görünüyor. Aslında büyük olasılıkla T2 + 5G gibi hibrit bir şebeke kullanılacak. Burada o ülkelerle bizi ayıran en önemli fark, ülkemizde mevcut DTT şebeke yatırımının hiç var olmaması. Yani onlar mevcut şebekenin kurulum maliyeti gibi bir kalemi de değerlendirmek durumundayken, bizim öyle bir derdimiz yok. EBU'nun bahsettiğiniz raporunda maliyet analizinde, DTT şebekesi kurulum kalemi diye bir şey yok mesela. Oysa, aynı analizi ülkemiz için yaptığınızda böyle bir maliyeti hesaba katmanız gerekiyor.
    Kısacası, günün sonunda, bizde de DVB-T2 HEVC ve 5G ile hibrit bir şebeke en makul çözüm gibi görünüyor. DVB-T2'yi kırsalda ve 5G'nin pahalı dağıtık yapılarda kullanmak daha ekonomik olacak.
    Ankara'daysanız tanışalım ozgurcosar@gmail.com

    YanıtlaSil
  8. DVB-T2 vericisinin uzun menzil avantajı, 5G vericilerde var mı? Ayrıca 5G de (mobil paketlerdeki kota sınır muhabbeti) sorunu olacak mı?

    YanıtlaSil
  9. 5G, farklı frekans bantlarında çalışacak. High Power High Tower olarak adlandırılan, bugün için TV yayını iletimi için kullanılmakta olan UHF bandına inildiğinde geniş alan kapsaması yapılabilecek.Daha ayrıntılı bir anlatımı önümüzdeki hafta bloğa eklemeyi umuyorum. Kota ise iş modeline ve düzenleyici-denetleyici kuruluşun kararına bağlı. Okuduğum makalelerde 5G üzerinden "Broadcast" olarak yayın iletildiği durumlarda kota hesabı yapılmadığı yazıyor.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

bir kez daha, nedir bu sayısal karasal televizyon?

Blog sayfamda DTT etiketiyle yayınlanmış 100'e yakın içerik bulunsa da, geçenlerde buluştuğumuz lise arkadaşlarımın sorusu üzerine, bir kez daha yazmaya karar verdim. Bilenler, okumadan geçebilir. Bilmeyenler ve sektörün uzağındaki kişiler düşünülerek hazırlanmış bir yazıdır.  Soru - yanıt şeklinde kurgulanmış yazılarımın daha çok okunduğu gözlemi üzerine, buyurun sık sorulan sorularla Sayısal Karasal Televizyon: Şimdi tam olarak neden bahsediyoruz? Çanak ile izlediğimiz televizyon mu?

IPTV World Forum İstanbul'un ardından

Bu satırları yazarken etkinliğin ikinci günkü programı devam ediyor. İki günlük, oldukça yoğun program tam zamanında başlaması, zaman çizelgesine uygun devam etmesi ile uluslararası bir organizasyon olduğunu belli etti. Katılım ücretinin yüksekliğinin getirdiği en önemli sonuç etkinlik izleyicilerinin gerçekten ilgili kişiler olmasıydı. Sadece ilk gününü takip edebildiğim etkinlikte TTNet ve AirTies CEO'ları gibi çok üst düzey konuşmacılar söz aldı. Oturumların araları, toplantı salonunun önündeki fuayede kurulan sergileri gezmek için yeterli uzunlukta tutulmuştu.  İstanbul'un en kolay ulaşılabilen otellerinden birisi olduğunu düşündüğüm Mövenpick'in seçilmiş IPTV Forum için. Levent metrosunun çıkışında yer alan otel, aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet köprüsünün dibinde. Levent metrosundaki otobüs duraklarında Sabiha Gökçen havaalanına direkt giden İETT otobüsü kalkıyor. Zaten Atatürk havaalanına raylı sistemle, aktarmalar yaparak ulaşılabiliyor. Sabah 6 uçağı Atatürk hav

IPTV World Forum Eastern Europe bu yıl İstanbul'da.

Konu ile ilgililerin merakla beklediği etkinlik ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecek. Mövenpick Hotel, İstanbul'da 12-13 Ekim (yani haftaya salı-çarşamba) günlerinde toplam 9 oturumda önemli konuşmacıların yer alacağı IPTV World Forum Eastern Europe ile ilgili ayrıntıları web sayfasında bulabilirsiniz. Etkinliğe katılım ücretli. Ücretler epey yüksek. 5 Ekim'den önce kayıt yaptırmışsanız, ki bu iletiyi yazdığım tarih düşünülünce artık çok geç :), 1499 € ödemeniz gerekiyor. Bugün kayıt yaptırırsanız ise 1799 € ödeyeceksiniz. Ancak Free Operator Pass adlı bir seçeneğiniz daha var. Free Attendance For Service Providers olarak ayrıntılandırılan bu seçeneğin tam olarak kimleri kapsadığını çözemedim. Eğer IPTV hizmet sağlayıcılar kastediliyorsa Türk Telekom, TTNet, Superonline gibi şirket çalışanları kapsanmış oluyor. İşin doğrusu kendimi de o kategoriye sokup kayıt yaptırdım :) Ancak kaydımın geçerli sayılıp sayılmadığı belli değil henüz. Neyse, fırsat bulursanız önemli bir etkinlik

IPTV World Forum Ardından, Teknik Değerlendirme - 1

Yazının başlığını Teknik Değerlendirme - 1 dedim. Bunun bir dizi yazının ilki olduğunu düşünerek öyle yazdım. Pek uzun yazmayacağı, dizi yapmayı düşündüğüm için. Öncelikle Türk Telekom ve TTNet üzerine görüşlerimi yazayım. Etkinliğin ana destekçilerindendi her iki şirket. Türk Telekom'un üst şirket olarak görürsek, ki öyle aslında, Argela, TTNet ile birlikte sergi alanında büyük yer almışlardı. Argela, yazılım geliştirme alanında çalışıyor. TTNet, malum internet servis sağlayıcısı. Türk Telekom'un etkinlikte açıkladığı stratejisine göre IPTV , internet ve Voice over IP (IP üzerinden ses:VOIP) hizmetini TTNet üzerinden sunacak. İnternet ve telefonu tek faturada birleştirmeyen Türk Telekom, üç hizmet için tek fatura dönemine geçmeyi planlıyor. IPTV'yi itici güç olarak kullanacak. 3 farklı ekrandan (telefon, televizyon ve bilgisayar) televizyon izlemenin olanaklı olacağı ileri sürülüyor. Planlaması kolay, uygulaması ise zor bir hizmet IPTV. Multicast broadband internet bağl

IPTV World Forum ardından, gözlemler

Etkinliğin teknik değerlendirmesini önümüzdeki haftaya bıraktım gerçi. Ancak, haftaya kadar bekleyemeyenler için kısa kısa gözlemlerimi aktarayım. Ayrıntılı değerlendirmeler gelecek merak etmeyin... Türk Telekom, yaklaşık 5 yıl önce başladığı IPTV projesinde sona gelmiş. TTNet şirketi üzerinden IPTivibu (TTNet CEO'sunun sunumunda, ki konferansın tümü simultane tercüme falan yapılmadan sadece İngilizce'ydi, bu ismin İngilizce'de that is IPTV anlamına geldiğini söyleyince fark ettim IP tivi işte bu anlamında bir kısaltma olduğunu :) adlı hizmeti sunmaya 2 hafta önce başadıklarını duyurdular. Konferansta soft launch (yumuşak duyuru ?) olarak yapılan duyuru ile hizmetin başlatıldığı söylense bile henüz web sayfasında bu konuyla ilgili bilgilere ulaşılamıyor.  IPTivibu hizmeti için en az 8 MBit/saniye hızında TTNet internet aboneliği gerekiyormuş. Şimdilik 101 kanal, ki bunların içerisinde HD olanları da olacakmış. Etkileşimli hizmetler, flick uygulaması falan da sunula

Genç Kızlar Labirentinin Esrarı / Eduardo Mendoza

Facebook, Trends ve Twitter hesaplarımdan #hergünebirkitap etiketiyle paylaşım yapmaya başlayalı okuyacağın kitapları nasıl seçiyorsun diye soranlar oluyor. İşin doğrusu özel bir yöntemim yok. Tanıtım yazıları, dergilerdeki söyleşiler yol gösterici olsa da nokta atışı öneriler, tanıdıkların tavsiyelerinden çıkıyor.  Bu kısa ve belki de gereksiz girişin ardından gelelim Eduardo Mendoza'dan okuduğum ilk eser olan Genç Kızlar Labirentinin Esrarı romanına. Öncelikle bu romanı okumama vesile olan sevgili kızıma teşekkür ediyorum. Onun isteği ile sahafta bulup satın aldım Mendoza'nın 1990 yılında Remzi Kitabevi'nden çıkan romanını. Fransızca'dan Hüseyün Boysan çevirmiş dilimize. Neden orijinal dilinden çevrilmemiş anlamadım.  Roman, İspanya yakın tarihini kısaca özetleyen bir önsöz ile yayınlansaydı çok iyi olurdu diye düşündüm okuduktan sonra. Franco kimdir, 1936 - 1939 arasında yaşanılan İspanya İç Savaşı neden çıktı, kim kiminle savaştı gibi temel bilgileri bilmeden de oku

Kocadağ At Çiftliği Kocadağ Köyü / Havran

Deniz, kum, güneş tatilinden sıkıldıysanız ve Edremit körfezi civarındaysanız size süper bir alternatif: At binmek. Edremit'ten Balıkesir'e giden yol üzerindeki şirin ilçe Havran'ın Kocadağ köyünde bu mekan. Henüz dört yaşında olan iki(z) kızlarımız çok keyif aldılar at binmekten. Altınızda sizden epey güçlü b ir hayvan varken dengede durmaya çalışmak, yorucu bir o kadar da keyifli bir uğraş. Eğer hayatınızda at binmeyi hiç denemediyseniz, emin olun deneyince siz de kabul edeceksiniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.    Kocadağ At Çitfliği'nde at binmenin yanı sıra lezzetli mutfağını da deneyebilirsiniz. Mantı, haşlama içli köfte, ızgara köfte ve elbette demleme çay. Fiyatlar derseniz bu konuda ucuz / pahalı yorumu yapmak istemiyorum. Bunun yerine bir kaç seçtiğim ürünün fiyat bilgisini paylaşacağım. Ancak, öncelikle sipariş edeceğiniz yiyeceklerin hepsinin büyük bir özenle hazırlanıp, aynı özenle servis edildiğini belirteyim. Biz mantı, içli köfte, ızgara hellim ve

Sokakbaşı Meyhane, nam-ı diğer Hüseyin'in Meyhanesi

Uzunca bir süredir izlediğim tek televizyon yayını Behzat Ç.'nin Hüseyin'in Meyhanesi mekanı olarak kullandığı Sokakbaşı Meyhanesi'ne sonununda gittim. Hatta yanda gördüğünüz üzere Behzat'ın masasında fotografım da var. Mekan, aslında Behzat Ç. öncesinde de bölgede bilinen sevilen yerlerdendi. Esat dörtyolda, köşebaşında yer alan burayı Behzat Ç.'de mekan olarak kullanmak, muhtemelen Erdal Beşikçioğlu'nun zamanında Sokakbaşı'nın çaprazında bir yer işletmesinden kaynaklanıyordur.  Sokakbaşı'na diziden aşinayız. Havalar iyi olduğunda açık havada büyükçe bir yerleri var. İçerisi de küçük sayılmaz. Mezeler lezzetli, fiyatlar pek ucuz sayılmaz. Dizinin etkisi fiyatlara yansımış görünüyor. Behzat'ın masası rezervasyonlu oluyormuş genelde. Yurt içi ve hatta dışından rezervasyon yapılıyormuş. Mekanın garsonları, kim bölümlerde rol almış. Duvarlarda gazete küpürleri ve diziden görüntülerin yer aldığı fotograflar var.  Yakında final yapacak olan Behzat

Anıttepe, sokaklar, anlamlar

Ankara, ne yazık ki, içerisinden su geçen şehirlerden değil. Aslında daha doğrusunu söylersem, içerisinden geçen suların üzerini kapatıp yok eden bir kent. İncesu deresi, Kavaklı dere, Ankara çayı hep üzeri kapatılıp, halının altına süpürülen tozlar gibi gözden ırak tutulup unutulmuş kent suları. Hal böyle olunca Başkent, akar suyun kente sağlayacağı güzelliklerden yoksun. Neyse ki arayan için gizli güzellikler barındırıyor.   Anıttepe, bu gizli güzellikleri saklayan semtlerden. Anıtkabir, yılın her mevsimi caddelerden eksik olmayan turist otobüsleri, resmi bayramlarda protokol için kapatılan yollar, son dönemde sıklıkla düzenlenen mitinglere ev sahipliği yapan Tandoğan meydanı, Çankaya Belediyesi'nin  konserlerinin mekanı Anıtpark Anıttepe denildiğinde ilk aklıma gelenler. Ve tabii, geçenlerde bir yarışmada soru olarak da yöneltilen sokak isimleri: Ordular, İlk, Hedef, İleri, Ata ve Akdeniz caddesi.    Anıtkabir'in sınırını oluşturan 3 cadde bulunur: Gençlik, Mareş

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara